SEYRİ SEFA-2

 



(Aradan iki hafta geçer!)

H Y : Sefacım sana tanımış olduğum süreyi tamamladık. Gönderilerimi okuduğunu düşünüyorum evlat. Okuduysan sorularına da cevap vereceğim. Yok ama biraz daha süre istiyorsan, beklerim.

Çünkü ateist bir insan ile benim ya da bizim geleneksel İslam anlayışına karşı mücadelemiz aynı değil. Ateist o yanlışlar üzerinden dinsizliği pompalarken, biz o yanlışlar üzerinden Kur'an İslam'ına dönüşü öneriyoruz. Çelişkilerin Geleneksel İslam’dan kaynaklandığını iddia ediyoruz. O nedenle alt yapın sağlam oluşsun ki, ateistlerle ortak yanlışlara temas etmek, onlara dikkat çekmek ve onlarla mücadele etmek zorunda kalırken aynı sonucu hedeflemediğimizi görmen lazım. Ayrıca yarın üniversiteye gideceksin evladım, çok farklı gruplardan arkadaşların olacak. O nedenle doğru bilgi sahibi olmalısın ki, karşıt fikirler karşısında sessiz ve mahcup kalmayasın. Senden haber bekliyorum. Gönderilerimin hepsini okuduktan sonra ben sana cevaplar vereceğim tamam mı?

S İ : Biliyorum hocam beni yetiştirmeye çalışıyorsunuz! Ve size minnettar olduğumu belirterek, sizden 1-2 gün daha süre istiyorum hocam. Hepsini kendi çapımda toparlamaya çalışıyorum. Bir de hocam sayfanız inanılmaz güzel. Allah sizden razı olsun. Ailedeki herkese (babaanneme bile) her şeyi sorgulattırıyorum. Babaannem en az 100 kere hatim etmiştir, şu an mealini de okumaya başladı. Bana düşmez belki ama çok yüce bir iş yapıyorsunuz, düşünmemizi sağlıyorsunuz hocam.

H Y : Maşallah tonton ellerinden öperim babaannenin. Sen benim yerime öp tamam mı?

S İ : Tamam hocam öperim inşallah.

                (Aradan üç gün geçer!)

S İ : Hayırlı geceler hocam. Ben yollamış olduğunuz yazıların hepsini okudum, özümsedim ve konuşmaya hazırım.

H Y : Sana da hayırlı geceler Sefacım. Hazır olduğuna sevindim. Ben de şimdi senin sorduğun ayetlere yönelik olarak cevaplar vereceğim inşallah…

S İ : Hocam bu arada Moneradan Yolculuk sitesi için benim yapabileceğim bir şey var mı?

H Y: Belki sen de, karşılıklı mesajlarımızı röportaj şekliyle revize edip bloğa yüklemeye hazır hale getirebilirsin. Pek çok okuyucumuza katkı sunmuş olursun. Çünkü benzer şekilde çok sorular alıyorum. Onlara doğrudan blogtaki sunumları yollarım.

S İ : Becerebilirsem, inşallah yapmaya çalışacağım hocam.

H Y : Öncelikle alt yapı oluşturduğuna dair dönüş yapmana sevindim. Şu açıdan önemliydi bu: önce Hakim Gelenek İslamı ile Kur'an İslamı arasındaki farkları görmeliydin…

Senin gönderdiğin link de dahil, sadece ateist sitelere kızmak ya da onları yok sayarak görmezden gelmek sorunu çözmüyor. Üstelik onlar iddialarını kafalarından uydurmuyor, bizzat Geleneksel İslamın ‘İslami kaynak’ diye dört elle sarıldığı eserlerden, hatta Kur'an çevirilerinden alarak iddiada bulunuyorlar. Sonuçta bunu görünce insanın kimyası bozuluyor doğal olarak...

Fakat dediğim gibi niyet temiz olduktan sonra sormak, sorgulamak, akletmek, derinlemesine düşünmek bir Müslümanın ev ödevidir. Rabbinin ondan istediği bir ameldir. Olaya bu şekilde bakarak ve kovulmuş şeytandan Allah'a sığınarak izahlarıma başlıyorum…

Kur'an'ın bir kısım ayetleri tek başına okunduğunda tam olarak ne dediği anlaşılmayan ayetlerdendir. Bunları doğru anlamak için bahsi geçen ayetin önünü ve arkasını da bilmek lazım. Başka hangi ayetlerle birlikte değerlendirilmesi lazım, o ayetin inişine sebep olan olay var mı, varsa o vuku bulan olay nedir? Ona bakmak lazım. Bir de bu ayetlerde olduğu gibi, doğrudan Nebi'yi veya eşlerini mi ilgilendiriyor, yoksa tüm insanlığı mı ilgilendiriyor onlara da bakmak lazım!.. Ki ancak o zaman hakkaniyetli ve sağlıklı bir değerlendirme yapmış oluruz. Aksi takdirde çelişkili bir kitapla karşı karşıyaymışız zannı bizi teslim alır.

Şimdi Ahzab-50. Ayet öncesindeki ayet (49'da) müminlerin, nikahlamış olmalarına rağmen onlarla birlikte olmamış olsalar dahi, eş olarak düşündükleri kadınlardan ayrılınca onlara vaat ettikleri veya verdikleri mehirleri almadan onlardan ayrılmaları gerektiği anlatılır. Burada kadının hakkı ve onuru korunmaktadır. Yani günümüz argo diliyle ifade edeceksek, ‘onunla adı çıktı bir kere’ denildiği gibi… Bu biiir.

İkinci olarak 50. Ayette Hz. Peygamberimizin evlilik hayatı ile ilgili özel durumu anlatılmaktadır. Hatta bu ayeti de 51 ve 52. Ayetlerle birlikte değerlendirmek gerekir. Bu üç ayet Peygamberimizin evliliğini sınırlarken; tam tersine hakim gelenek sanki ona, sınırsız bir harem kurma hakkı veriyormuş gibi sunar!

Üzülerek belirtmek istiyorum ki pek çok tefsir eseri bile öyle açıklar. Cariye kültürünü hortlatır. İstediğin kadar cariye alabilirsin, evlilikte dört eş sınırı var ama cariyelikte sınır yok, der. Hatta “Peygamberin bir kadına gözü ilişti(!) ve onu beğendiyse, o kadının eşi derhal karısını boşamalı ve peygambere nikahlamalı der..." Ben onlara hiç değinmeyeceğim bile. Çünkü Müslümanlar, Ali İmran-103 Ayeti gereği, topukları üzerine gerisin geriye resmen Arap örfüne dönmüşlerdir. Geleneği dinleştirmişler, yaşadıklarına inanır hale gelmişlerdir. Araplaşmayı din zannedenler de, o örfü ilke edinerek, taklit ile iyi Müslüman olunacağına inandıkları için hala da Arap geleneğini din edinmektedirler…

Cariye kelimesi Kur’an’da hiç geçmez, kadın köle demektir ve kadını meta, mal olarak kabul etmektedir. Erkek de ondan nasibini alır ve doğrudan sahibinin malı olarak köle kabul edilir. Tarihi bir vakadır, hatta Avrupa medeniyeti Afrikalı kölelerin ticaretiyle kurulur! Osmanlı’nın son dönemlerinde dahi İstanbul’da köle ve cariye pazarları vardı. Yani Hz. Peygamber kendisine inen vahiyle birlikte savaş esirlerinden elde edilen kadın erkek bütün esir ve köleleri fidye karşılığı veya bedelsiz olarak serbest bırakmayı uygulamakla yükümlü kılınıyor. Kadınların nikahlanarak eş edinilmesi ve hürriyetlerine kavuşturulması sağlanıyor. Günah ve suçlara kefaret olarak köle azat edilmesi emredilip uygulanıyorken, peygamberden sonra işler olduğu gibi tersine döndürülüyor…

Kölelik ve cariyelik kurumsal olarak Kur’an İslamı ile bitirilmeye çalışılırken, yeniden hortlatılıp, İslam’a mal edilmeye başlanıyor. Peygamberimiz ne cariye edinmiş, ne de nikahsız bir şekilde bir kadınla birlikte olmuştur! Bunu iddia eden birisi, onun tertemiz hayatından asla örnek gösteremez. Fakat bu durum hem geleneksel İslamcılar, hem de Ateistlerce dillendirilip durulur…

Ben doğrudan o ayetler ışığında (50, 51 ve 52. ayetlerde) ne anlatıldığını ifade edeceğim.

50. Ayette bizzat Peygamber efendimize kimlerle evlenebileceği vurgulanıyor. 51. Ayette onlardan yani 50. Ayette saydıklarından dilediği ile evlenebileceği, dilediği ile evlenmeyeceği belirtiliyor. 52. Ayette ise artık bunlar dışında evlenemezsin. Yeter artık diyor. Özet olarak bu çatı üzerinde değerlendirilmesi gereken ayetlerdir.

Ben ayet içinde geçen “elinin altındakiler veya cariyeler hariç” gibi meallendirmeleri açıkçası kabul etmiyorum. Onların doğru meallendirmeleri “sözleşme yaptıkların” şeklinde olmalıdır. Yani nikah akdi ve sözleşmesi gündeme geliyor. Kafaya göre evlilik, boşanma olmuyor. O nedenle kadının hakkı sözleşme ile güvence altına alınıyor.

Güçlü bir kabile veya eşraflı bir kadın olursa ki 50. Ayette bahsi de geçen, “kendisini sana vakfeden ya da mehirsiz olarak seninle evlenmeye can atan” diye tabir ettiği kadınlara karşı uyanık davranılması ve yönetimin saltanata dönüşmemesi için uyarılar yapılıyor, şeklinde değerlendirebilirim. 52. Ayetteki ifade peygamberimize, ‘önceki sözleşmeli eşlerin hariç, artık bundan sonra evlenme yeter.’ diye sınır getirmektedir. Hatta ‘eşlerini boşayıp, onun yerine de evlenme.’ diye uyarmaktadır. Onun sebebini de saltanata kapı aralamamak şeklinde izah edebilirim.

Aksi hâlde Nisa 23. Ayette kimlerle nikah yapılamayacağı zaten belirtilmiş iken tekrardan burada (50. Ayette) kuzenleri sayıyor olması da anlamsız gibi değerlendirilebilir. Ama onların sahipsiz kalmamasını beyan ediyor. Çünkü o beyanın önünde ‘seninle hicret eden’ ifadesi geçiyor.

S İ : Anladım hocam. O linkte hiç bunlardan bahsedilmiyor. Sanki haşa Allah peygamberine torpil yaparak onun sex hayatını kollayıp kotarıyor gibi sunuluyor. Dolayısıyla Kur’an Tanrı kelamı olamaz, onu Muhammed yazdı ve uydurdu gibi bir sonuca vardırıyor insanı. Ve yalın olarak okunduğunda da insanın aklına yatıyor maalesef. Ben de o çelişkileri yaşamıştım.

-Peki Nisa-24 için ne diyorsunuz hocam?

H Y : Nisa-24. Ayette de ‘cariye ve savaş esiri’ ifadeleri için kadının aşağılandığı hususlarını dile getirmiş. Sonuçta Kur’an, var olan bir gerçeğe duyarsız ve umarsız kalamaz. Öyle olsaydı, bu defa sosyolojik gerçeklere bigane kalmış diye eleştirilere maruz kalacaktı. Yukarıda zikrettiğim hususlar bu ayet için de geçerli. Peygamberimiz hiçbir şekilde savaş esiri bir kadınla veya nikahsız bir kadınla yani cariye hükmünde kabul edilen bir kadınla birlikte olmamıştır. Annelerimizin çoğu yaşlı ve Aişe annemiz dışındakiler, zaten eskiden evlilik yapmış olan kadınlar idi. Peygamberimiz, şehvet evliliği değil şefkat ve rahmet evliliği yapmıştı. Ortada kalmış kadınlara sahip çıkıyor ve onların nikahlanarak hürriyetlerine kavuşturulması için topluma örnek oluyordu. Arap toplumunda çok eşlilik zaten var olan bir adet idi. Hatta Ahzab-6 ile Peygamberimizin eşlerinin başkalarına nikâhlanması engellenmiş ve müminlerin anneleri olarak beyan edilmiştir. Rahmet evliliği derken de kastım budur.

Yine Ahzab-28 ile 34. Ayetler arası annelerimize özel hitaplar vardır. Çünkü onlar da kadın fıtratı gereği peygamberimize hayatı zindan edebiliyor ve tabiri caizse burnunda solutuyorlardı. Hatta peygamberimiz kendi kendine yasaklar koyuyor ve o konuda da Tahrim-1 Ayeti ile uyarılıyordu. Konu ile ilgili söyleyeceğim ayetler ve hususlar bunlardan ibarettir yiğidim. Selametle kal…

S İ : Sağ olun hocam, ayetleri anladım. Kendime de kanıtladım.

 

Sefa İçcan

 

Yorumlar

Popüler Yayınlar