EKLER

 


Bir pasta ya da tatlı türü olarak durur hep karşımızda. Ben de bugün sizlere hocamla yazıştığımız arka arkaya eklediğim sorularımı ve onun cevaplarını, kendisinin de rızasını alarak ekler tadında sizlerin de istifadesine sunmak istedim. Röportaj tarzında sunumla hazırladığım bu tatlı ikramının çok hoşunuza gideceğini umuyorum. Hocam da “ilerleyen dönemlerde benzer sorular geldiğinde doğrudan link atarak okuyucularımın sorularını yanıtlama imkanı bulurum.” diye destek oldu bana!

Şimdiden sizlere ve hocama teşekkür ediyor ve röportajıma geçmek istiyorum…

Meryem Özseven: Hocam burada linkini verdiğim programı seyrettim ve kafama takılan soruları sizinle paylaşmak istedim.  https://youtu.be/MA3hKWMwolg

Mehmet (Okuyan) hoca burada “Kur an’da kelimelerin dişilik erkeklik özelliklerinin olduğundan ve Arapça diline yeterince vakıf olunmadığından ayetlerin yanlış tercüme edildiğinden!” bahsediyor. Haydi biz Arap değiliz ve yanlış anlama ile yanlış tercüme yapıyoruz. Bunu doğal karşılayalım, fakat bu dil Arapça ve bu dile Araplar daha vakıf değil mi? O halde onlara Kur an okunduğunda, bu durumda onların Kur an’ı doğru biçimde anlamalarını beklemez miyiz? Neden ve nasıl onlar hala kadınları hor görebiliyorlar? Bu konudaki görüşlerinizle bana/bize yardımcı olabilir misiniz?

Hayati Yaman: Merhaba kızım. Çok uzun zaman sonra selamlaşmak da güzeldi. Bu vesileyle görüşmüş olmamıza sevindim, öncelikle onu belirteyim...

Arapça'da kelimelerin dişilik ve erkeklik durumu vardır.

Erkek kelimelere müzekker, dişi kelimelere ise müennes denir.

Bir kelime aynı zamanda müzekker veya müennes ise onların zamirleri bile faklı cinsiyette kullanılır. Yani zamirler dahi müzekker veya müennes olarak kullanılır.

Fakat bir kelime veya zamir müzekker (erkek) kullanılıyorsa, bazı durumlarda onlar, cinsiyet ayırt etmeksizin bir türün bütün bireylerini de kapsayabilir. Buna rağmen müennesler, sadece dişi bireyleri kapsar. Örneğin Arapça bir ifadeyle "Ya eyyühel müminûme" yani "Ey inanlar" denildiği zaman, cinsiyet ayırt etmeksizin bütün inananlar kast edilir. Oysa "müminûne" kelimesi müzekker/erkek bir kelimedir. Eğer sadece kadın müminler kast edilecek olursa bu defa ifade "Ya eyyühel müminât" olarak kullanılmalıdır.

 

Senin sorun bu anlattıklarıma dayanmıyor onu biliyorum. Belki benim yaptığım bu açıklamaları programda Mehmet Hoca da izah etmiştir. Ama videoyu izlemeye zamanım yoktu, o nedenle ben burada izah ederek seni bilgilendirmek istedim.

 

Gelelim asıl soruna:

Kuşkusuz ki, Araplar kendi dillerini bize göre daha iyi anlıyor olmalılar. Aklın ve mantığın bizi götürdüğü yer orası. Ama öyle olmuyor işte…

 

Bir dili, o dilin dil bilim insanları daha detaylıca anlamalı ve halkına öyle izah etmelidirler, değil mi?

Arap diline hakim olan ve Kur an'ın demek istediği şekliyle izahını yapan bütün bilim insanları maalesef ki kendi ülkesinde sapık, zındık, kâfir, yoldan çıkarıcı veya batıcı, oryantalist olarak nitelendiriliyor. Ya ülkesinde suçlu kabul edilip, zindana atılıyor veya idam ediliyor. Ya da ülkesinden kaçmak ve batılı bir ülkede yaşamak zorunda kalıyor. Öyle olunca da -bak işte batıcı dedik- ispatı burada. “Kendi ülkesinde yaşamayacak kadar hain! İnanç değerlerimizi saptırmaya çalışan ajan, batıya hizmet eden satılmış bir tip!” olarak lanse ediliyor ve yapılan olumsuz propagandalarla halkı ile alim kişi arasında duvarlar örülüyor. Öyle olunca da Araplar dahi Kur an’ı doğru anlayamıyorlar maalesef…

Temelde dini hassasiyetle değil siyasi hassasiyetle olaylara yaklaşıldığı için ülke siyasetine hakim olan ve siyasilerin mensup olduğu mezhep din oluyor. Onun adına İslam diyorlar ama bal gibi Gerçek İslam’dan uzak olan bir Atalar Dini ortaya çıkmış oluyor. Hatta yurt dışında yaşayan Kur an merkezli düşünen alimlerini suikastle öldürebiliyorlar bile…

Her ne kadar doğrudan din alimi olmasa da Suud yönetimini eleştirdiği için yakın zaman önce ülkemizde öldürülen, cesedine dahi ulaşılamayan Gazeteci Kaşıkçı’yı hatırlar mısın? Yine Ali Şeriati İngiltere’de şehit edildi. Seyyit Kutup, Cemalettin Afgani vs saymakla bitmiyor ama ilk aklıma gelenler bunlar… Şu an bile pek çok İslam alimi Batılı bir ülkede veya ABD’de yaşamak zorunda kalıyor.

Yani hakim gelenek ve mezhep anlayışındaki katı tutumlar, yaşadıklarını inanmaya mecbur hissettiren bir toplum ortaya çıkarıyor İslam coğrafyasında. Ali İmran-144'te Yüce Rabbimizin buyurduğu gibi Müslümanlar, Peygamberden sonra gerisin geriye Arap töre ve örfüne döndüler.

 

 

Bizim ülkemizde de maalesef, Araplaşmakla daha iyi Müslüman olunacağı fikri, o Arap mezhepçiliğinin tezahürü olan cemaat ve tarikat yapılaşmaları ile alttan alta pompalanıyor ve daha takva bir Müslüman profilinin o şekilde ortaya çıkacağı, hakim görüşü sorgulamayan insanımızı bir anlık gaflet ile kuşatıyor. Ondan sonra ver elini karanlık cahiliye dönemine...

Mücadelemiz onun içindir sevgili kızım. Kadına bakış Hz Peygamberimiz öncesi tutumun aynısı olarak Arap coğrafyasında hakim hale gelmiştir. O dönemde yaşanan sorunları aşamalı ve kalıcı çözüme kavuşturmak isteyen vahyin hükmü Emevi İslamı ile ortadan kaldırılmıştır. İslam Coğrafyasında, Arap olsun veya olmasın, yaşanan İslam; Kur an'dan çok uzak olup, İslam soslu Atalar dinidir vesselam…

Meryem Özseven: Öncelikle detaylı açıklamanız için teşekkür ederim hocam aklımdaki soruların birçoğu cevaplandı vesilenizle. Ancak Arabistan Coğrafyasında Kur an halka çokça okunduğu için halk nasıl bunu anlayamayacak kadar kör olabiliyor ya da baskıcı yönetimden ötürü kör rolü mü yapıyorlar?

Hayati Yaman: İşte kadın özellikle o alandan uzak tutuluyor. Anlayan kadın alimler ve aktivistler var. Ama onları da yaşatmıyorlar işte kızım. Suud’da kadının ehliyet alması, araba kullanması için daha yenice fetvalar verdiler. Mollalar ve Alimler dini!..

Ben sıklıkla Cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkmak kadın erkek her insanımızın ana görevi olmalıdır, vurgusunu boşuna yapmıyorum!

Cumhuriyet kurulmamış ve eşit yurttaşlık hakları, kadın hakları verilmemiş olsaydı bugün biz de farklı olmayacaktık. Sen bunları soruyor ve sorguluyor dahi olamayacaktın. Cumhuriyet düşmanı yeni nesil yetiştirmeye çalışan Emevi İslamcı zihniyet de, onun için tehlike arz ediyor ülkemizde. İnsanlara hikaye masal geliyor bu anlattıklarımız. Neo Osmanlıcılık fikri ile geçmişe özenen sanki Allah'ın ve İslam'ın şeriat devleti, din devleti gibi bir önerisi veya emri varmış tarzında sunumlar yapılmaktadır.

Bir de Osmanlı şeriatla yönetilen tam bir İslam Devletiymiş gibi gerçeklerle uzaktan yakından alakası olmayan hamaset nutukları ve siyasal İslamcı sözde Tarihçiler ile milletin ruhu okşanarak, hızla Arap Coğrafyası bataklığına ve Orta Doğu cehennemine çekilmekteyiz.

Oysa ben dinin Dünya’da cenneti yaşamaya ve yaşatmaya aday insanlar oluşturmayı hedeflediğini düşünüyorum. Cenneti burada yaşayamayanın ahirette cennet beklemesinin beyhude bir bekleyiş olduğunu görüyorum. Çünkü aksinin hayal olduğunu anlatan bir Kur’an var elimizde! Fakat yaşanan hakim gelenek, din zannedilince kılık kıyafet ve şekille uğraşmak, beleşçi bir anlayışla cennete gitmek hoşuna gidiyor günümüz Müslümanlarının…

Meryem Özseven: Anladım hocam. Anlattıklarınızı okudukça eğer bu zihniyetle devam edilirse, açıkçası Türkiye'nin de, İslam adı altında yaşatılan Arap Kültürü’nün daha da yaygınlaştığı bir ülke halini alabilecek olması ürkütmüyor değil insanı. Bunun için galiba bizlerin doğru olanı ayıklamakta özellikle ülke için ne kadar çaba sarf etmemiz ve dikkatli olmamız gerektiğini önemsetiyor bizlere. Umudumuzu yitirmemek düşer bizlere. İnanıyorum ki bir gün hepsi olmasa da, inşallah çoğunluk anlayacaktır bu dediklerimizi…

Hayati Yaman: Evet kızım. İnşallah öyle olacak. İnsanı seçen, Yüce Yaratıcımız bize yatırım yapmış oluyor aslında. Ne büyük bir şeref ve ne büyük bir mutluluk aslında biz insanoğlu için. Birileri eliyle o yatırımın iflasa sürüklenmesine asla müsaade etmeyeceğiz. Bütün planlarımızı o doğrultuda yapacağız inşallah. 

Allah var, gam yok. O ne büyük bir dost, O ne büyük bir yardımcıdır. Gerisi hikaye...

 

Meryem Özseven: Hocam Araplaşmadan söz açılmışken bir sorum daha olacak. O konudaki görüşlerinizi de paylaşabilir misiniz?

Hayati Yaman: Elbette buyur bakalım kızım! İnşallah çalışmadığım yerden gelmez soracak olduğun husus!

Meryem Özseven: Necm Suresi’nde Allah’ın çocuklarının olamayacağından bahsedilirken şu ayetler geçiyor:

﴾21﴿ Erkek çocuklar size de kız çocuklar O’na öyle mi?

﴾22﴿ Ama o takdirde bu insafsızca bir taksim!

Bazı ateistler bundan yola çıkarak, haşa Allah’ın kız çocuklarını hor gördüğünü öne sürüyorlar. Bu ayetin bu şekilde olmasının nedeni o dönemdeki Arapların kız çocuklarını hor görmesinden ötürü müdür? Eğer böyleyse bunun böyle olduğunu hangi ayet veya düşünce açıklar?

Hayati Yaman: Evet orada Yüce Tanrımız bizzat Arapların kendi söylemlerini dillendiriyor. Onların kız çocuklarını hakir görmeleriyle ilgili algılarının yanlışlığına dikkat çekiyor. Ayrıca o dönemde ve daha sonraki dönemde bile melekler genellikle dişi ve kanatlı varlıklar olarak kabul edilirdi. O kabulü de yıkmak için inmiş ayetlerdir diyebiliriz. Çünkü ilk muhataplar olan Arap toplumuna inen bu ayetler; Mekke'nin ileri gelen ekabir müşrik taifesinin putlarını yıkmayı hedefliyordu. Onlar Lat, Menat ve Uzza diye erkek ve güçlü sembol olan figürleri put yaparak tapınmakta idi. Onlar hem sembol olarak belli değerleri temsil ediyor, hem de onlara tanrısal güç atfediliyordu. Haliyle onlar erkek olmalı ve kendilerinin olmalıydı. Buna rağmen melek aracılığıyla vahiy aldığını iddia eden Peygamberle de alay edip, o melek üzerinden kızları da Allah'a hasrediyorlardı.

 

Hatta Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethettiği dönemde papaz ve hahamların meleklerin cinsiyetini tartıştıkları kaynaklarda yer almıştır. Dolayısıyla o ayetlerde hem erkek egemenliğini yıkmak, hem de Allah’a çocuk isnat edilmesinin saçmalığına vurgu yapılmak istenmiştir. Konu ile alakalı Allah’ı ve Tevhid’i anlatan İhlas Suresi başlı başına bir delildir. Necm Suresi’nde geçen, Allah’ın kızları aşağıladığı gibi bir çıkarıma neden olan o sözlerin yerel hakim kültür ve geleneğin anlayışı olduğunun Tanrı tarafından tarihi bir gerçek olarak tescillenmesidir. Bunu anlayamamak en hafif tabirle art niyetliliktir derim…

Meryem Özseven: Burada erkek çocuklar size, kız çocuklar O'na demesinin, bir diğer deyişle; kız, erkek diye özellikle belirtmesinin asıl nedeni hor gördükleri bir varlık olan kızı haşa Allah’ın çocuğu olarak göstermeleri midir? Yani kendilerince yücelttikleri cinsiyet olan erkeği kendilerine seçip, yerden yere vurdukları kadını haşa Allah’ın çocuğu olarak göstermeleri mi? Böyle ise o halde müşriklerin yaptığı ayrımcılıktan dolayıdır değil mi bu belirtme?

Hayati Yaman: Diyebiliriz elbette. Araplar kız çocuklarını komple canlı canlı toprağa gömüp diri diri öldürmüyorlar! Ama o şekilde bir algı, geleneksel din sunumlarında yok değil!.. Öyle olsa nasıl nesillerini devam ettirecekler? Şu durumda burada bir zihin egzersizi gerekli değil mi? İşte bu noktada kız çocuklarını neden diri diri gömdüklerinin izahı önem kazanmış oluyor.

 

Kızlar, cariye ve fuhuş yapan kimseler olarak yaşayacak neticede ailelerinin itibarlarını yerle bir edecekler, diye korktukları için onları öldürüyorlar. Yani niyet okuyuculuğu ve gelecekte yaşanacakların kesinliği üzerinden peşin fatura kesmek! Yani Tanrılığa soyunmak oluyor bir nevi… Konu ile alakalı bir kısım ayetleri de paylaşmam, senin de isteğin doğrultusunda, daha faydalı olacaktır diye düşünüyorum.

Ve "o kız çocukları için onların suçu günahı neydi?" diye sorulacak şeklinde ayet(Tekvir-8) de var. Ayrıca "kız çocuğu olduğunun haberini alan babanın veya ailenin yüzleri mosmor, simsiyah olurdu." ayetleri (Nahl-58 ve Zuhruf-17) de var. O nedenle itibar ve gücü kendilerine, zayıf ve yoldan çıkmaya müsait olanı Allah'a taksim etmiş oluyorlar.

Tabi ki, "zayıf ve yoldan çıkmaya müsait!" kavramı onların zihniyetince! Yoksa kadın için geçerli olan her şey erkek için de geçerlidir. Ayrıca kadını yoldan çıkaran hep erkektir. Fakat erkeği yoldan çıkaran çoğunlukla kendi cinsiyetidir.

Meryem Özseven: Hocam şimdi siz masum kız çocuklarının geleceğin suçluları olarak görülüp katledilmesi gerekçesinden söz edince ister istemez Osmanlı saray ve iktidar kültüründe yaşanan kardeş ve evlat katli olayları da zihnimde cereyan etti. İnanın tüylerim diken diken oldu desem abartmış olmam! Masum sabiler bile geleceğin suçlusu kabul edilip, peşin infaz ediliyor! Anlamak ne kadar zor değil mi?

Hayati Yaman: Beni de mahvettin şimdi kızım! Ama üzülerek belirtmek gerekirse “Devletin Bekası” diye absürt ve uyduruk bir gerekçe ile masum insanları katlediyorsun! İşte o zaman da devleti tanrılaştırmış oluyoruz. Araplar yapınca tu kaka, biz yapınca aliyyül ala mı diyeceğiz? Mümin insana çifte standart yakışmaz, o münafıklık alametidir…

Oysa Tanrı tarafından olaylara bakınca ve vahyin ışığı yolunu aydınlatınca Kur an’ın; “Bir insanın masum olmak kaydıyla canına kast edilmesi, bütün insanlığı öldürmek gibidir!” dediğini görmüyor muyuz? (Maide-32)

Ne suçu vardı veliaht statüsünde olan o sabilerin, padişah çocukları veya kardeşlerinin? Bunları sormayacak mıyız? O diri diri gömülen kız çocuklarından ilk önce suçunun ne olduğunun sorulacağını ve ebeveynlerinin o hesabı nasıl vereceklerini soran Allah, Osmanlı Padişahlarına aferin mi diyecek? Nasıl Allah’a hesap verecekler bilemiyorum?.. Elbette onlara fetva veren şeyhülislamlar da…

Hele 3. Mehmet’in tahta çıkmasıyla, en büyüğü 11 yaşında olan 19 kardeşi boğdurulmuştur. Ne oldu yani yıkılmadı mı Osmanlı? Onun için din de, devlet de insan içindir. Kuruluşundaki felsefesi “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın.” olan Osmanlı daha sonra o felsefeyi tersine döndürdü ve kaçınılmaz akıbet onu da yakaladı… (Araf-34) Oysa devletlerin süreğenliği, adaletle bakidir. Devletin dini adalet olmalıdır. Cumhuriyet o adaleti tesis eden harika bir düzen iken, demokrasi ile yönetimde ve temsilde adalet tesis edilmesi gerekirken, üzülerek belirtmek gerekirse, son dönemlerde sıklıkla “beka” meselelerinin dillendirildiğine de şahit olmaktayız. Esas insanı endişelendiren husus budur…

Meryem Özseven: Anladım hocam çok çok teşekkür ederim yardımcı olduğunuz için… Umarım benim istifade ettiğim gibi okuyucularımız da ekler yiyerek tadını almışlardır!

Hayati Yaman: Rica ederim kızım, ben teşekkür ederim beni tatlı ikramına vesile kıldığın için…

 

Meryem Özseven

 

Yorumlar

Popüler Yayınlar