HZ ÖMER VE ŞİİR
Onun adını
duyunca bir hiddet, celal ve izzet kaplar içimizi. En çok da adalet kelimesi ile özdeşleşmiştir Hz Ömer.
Bana kalırsa hepsini de kapsayan bir şiir
gibiydi onun hayatı. İman etmesi şiir gibi,
insanlığı şiir gibi ve nihayetinde hayatı şiirleşmiş bir sahabeydi.
Başta doğduğu yer Mekke vadisi şiirle yoğrulmuş bir şehirdi. Bir kimse şairse
kahramanlardan daha güçlü ve kuvvetliydi. Elden çıkan değil, dilden çıkan daha
kıymetliydi Mekke’de. Kabileler şairleri ile övünürdü. Bir şairin sözleriyle
savaş da, barış da yön değiştirebilirdi.
Çölün ıssızlığına, verimsizliğine inat zengin ve safi bir dil gelişmişti Hz
Ömer’in yaşadığı yerde. Süt anneye verilme adetinin bir hedefi de miniklerin
dillerinin gelişmesini istemeleriydi. Haram aylarda panayırlarda şiirler okunur,
en güzelleri de Kabe’nin duvarında sergilenirdi. “Yedi Askı” bir şiir geleneğiydi.
Okuma yazma bilirdi Hz Ömer, kültürlü bir aileden gelmekteydi. Hidayeti nübüvvetin
6. yılına denk gelir. İman etmesi de şiir ile yakından ilgilidir. Ya öncesi? Öncesi,
Nur'un önüne dikilmiş bir kale gibiydi Ömer. Estikçe rüzgar, o kalenin
hışmından kaçacak delik aratırdı yeni Müslüman olmuşlara…
Kendi kölelerine, yeni dine inandıkları için eziyet eder ve onları döverdi. Bir
ara durur, “Vazgeçtim sanmayın, yorulduğum için bekliyorum.” derdi. Bu
eziyetlerinden canı yanan kölelerinden biri bir gün “Biz Habeşistan’a göç edeceğiz. Senin eziyetlerinden bıktık.”
deyince durdu, durakladı Hz Ömer…
Biraz pişmanlık, biraz insaf, biraz vicdan… Tohum atılıyordu kalbe, ilk hecesi beliriyor şiirin…
Bir gece vakti Kabe’de Efendimiz ibadet etmektedir. Ömer, O’nu (sav) görür ve sezdirmeden ne yaptığını izlemeye
başlar. Efendimiz Hakka Suresi’ni okuyordur. Şiirle iç içe bir yaşam, elbette ki
bu sözlerin kıymeti karşısında irkilir; “Bunlar olsa olsa bir şair sözüdür”
der içinden.
…O bir şair sözü değildir, ne de az iman
ediyorsunuz… (Hakka 41)
Ömer dikkat kesilir; “Benim içimi mi okuyor, yoksa O bir kahin
midir?” der.
…O bir kahin sözü de değildir, ne kadar
az düşünüyorsunuz… (Hakka 42 )
İyice sarsılır Ömer! Ne fikir yürütse anında çürütüyor Kur'an. İmanı büyük ve
sağlam olacak ya, tüm tereddütlerini bir bir gideriyor Kur’an.
“Bu
sözler Muhammed'in uydurması mı?” diyor içinden bu kez. İçindeki
eskileri yıkmamak adına mücadele ediyor bir yandan! Şaşkındır ama hemen önüne
gelene sarılmak istemez. Nur’u kabullenmesi de öyle hemen olmuyor elbet.
….O Alemlerin Rabbi tarafından
indirilmiştir. Eğer bu sözleri Peygamber uydurmuş olsaydı, onu kıskıvrak
yakalardık. Sonra O’nun can damarını koparırdık…. (Hakka 43, 44, 45, 46)
Şiir yazılmaya başlanmıştı artık… Tohuma su ulaşmıştı. İçindeki embriyo
hareketlenmişti. Büyüyecek, büyüyecek ve kabuğunu çatlatıp dışarı filiz
verecekti. Ya da bir bebeğin diş çıkarma sancısı gibiydi bu!.. Bu sancı
rahatsız ediyor olmalı ki Ömer’i, daha fazla duramıyor ve terk ediyor orayı.
Bir ölümle her şey bitecek, boy atmaya çalışan İslam filizinin üstü örtülecek
diye karar verdi Ömer. Belinde kılıç, içinde hiddet… O’nu(sav) öldürecek ve tüm
yeniler, yenilecekti kendi eliyle.
Öfkeler saçarak ilerlerken, yolda Hz Nuaym görür onu. Ferasetli sahabe anlar
bir sorun olduğunu. Nedir, ne değildir sorduktan sonra “Sen önce eniştenle kız kardeşine
bak, onlar da Müslüman oldu!” der.
Ey Ömer bak! Engeller, engeller, engeller… Kim durdurabilmiş ışığa koşanları
şimdiye kadar? Anla ki onlar, o Nur(cc) için can veren pervaneler…
Hızla gitti kardeşinin evine. İçeriden yine o sesleri duydu. Kim okursa okusun insanın içine ılık ılık, ilmek
ilmek işleyen sesleri. Duyduğu Taha Suresi’nin ayetleri idi bu kez.
Sen kır kapıları Ey Ömer, gir içeri… Senin ışığı sızdırmayan kapıların
kırılmayacak. Yavaş yavaş, adım adım bir şiir gibi açılacak.
Bir tokat iner, Hz Fatıma binti Hattab’ın suratına. Hiddetin zirvelerinden iner
bir anda Ömer, kız kardeşinin ağzından süzülen kanlar karşısında. Merhamet yok
gibi dursa da, gizlendiği yerden çıkarır başını. Sakinleştirir Hz Ömer’i, sorar
O da, “Neydi bu duyduklarım?”
Yumuşak bir kalpten, merhametten güç alan şiir en güzel kelimeleri çağırır
mısralarına. Duysun artık herkes, Ömer karar verir Müslüman olmaya.
Peygamber duası menzilini bulmuş ok gibi Ömer’i kalbinden yakaladı. O artık Hz
Ömer olacaktı. Daha bir gün öncesi “Allah’ım!
İki Ömer’den biri ile Sen İslami aziz kıl, güçlendir.” demişti Efendimiz. Olacak
olan oldu, su yatağına kavuştu. İslam bu epik şiirin kahramanını aziz kıldı. Bir
şiir ki bazen lirik, bazen pastoral, bazen epik… Şiir en güzel örneklerini,
onun hayatında buldu.
Gelen Hz Ömer’dir ey Darül Erkam sakinleri! Bu geliş adalete, kuvvete, merhamete
gebedir. Siz onu endişeyle bekliyorsunuz, haklısınız ancak bu geliş Peygamber
duası ile bezenmiştir. Kılıçlara gitmesin eliniz, bu kez Hz Ömer hayırla
gelmiştir.
Bedir'de, Uhud'da, Hendek'te... Hz Ömer İslam safında en önde. Bir kılıçtı O, Hz
Peygamberin(sav) ve Hz Ebu Bekir'in elinde. Sonrası rahmet oldu kendi
halifeliğinde, kendi emrindekilere…
Şeytan yolunu değiştirirmiş Hz Ömer’i görünce. Böylesi bir irade ve kudret
ancak şiirlerde yaşanıyor olsa gerek.
Ondan bize kalan adalet terazisinin bir yanı kuvvet, bir yanı rahmet. O
terazinin orta yerindeki denge kolu olmak değil niyetim, o ki yarın bir gün
karşılaşırsam yevmi mahşerde, “Ey Emirel Müminin, ben dünyadayken senin
hakkında birkaç kelam etmiştim!” diyebilmek!..
Hümeyra
Yıldırım Yalçın
Ne mutlu bana ki Monera ekibimle birlikte, eski öğrencilerimle yenilerini buluşturma ve kaynaştırma imkanı sağlayabildiğim bir platform oluşturduk.
YanıtlaSilBugün de bizi sen ağırladın sevgili Humeyram. Eksik olmayasın evladım, değerli öğretmenim...
Yüreğinize sağlık hocam🌺
YanıtlaSilKalemine sağlık,bu güzel yazından dolayı tebrik ederim ��������
YanıtlaSil