PLATFORM



Bu aralar herkes malum sebeble evdeyken dizi, film önerileri havada uçuşuyor. "De papel" le yerli Dallasımız "Memnu aşk" fena kapışıyor.

Ben de kendi malum sebebimden ötürü uzun süredir film seyredemiyordum. Geçen akşam oğlum erkenden uyuyunca eşimle bir film seyredelim dedik. Hızlı hızlı seçenekleri tararken açıklamasında hapishane sözcüğü geçen bir filme rastladık.

-Tamam tamam dedim, bu olsun. Hapishane filmlerini severim güzel olur, dedim eşime.

Meğer film son günlerde pek meşhurmuş!..

Tabi benim hayalimdeki gibi bir hapishane filmi çıkmadı. Ama verdiği mesajlar son derece etkileyiciydi.

Film çok katlı bir hapishanede geçiyor.

(Kaç kat olduğu filmin başında merak uyandırdığından, izleyecek olanlar için söylemiyorum.)

Her katta 2 mahkum kalıyor ve her ay, katlardaki mahkumların kaldığı yerleri rastgele değişiyor. Mahkumlara yemekleri odalarının tam ortasındaki, filmin orjinal adı da olan 'delik' ten asansör sistemiyle geçen bir platformda veriliyor. Platform her katta belli bir süre duruyor ve sonra bir alttaki kata geçiyor. Malumunuz odur ki, platform her kata indiğinde üzerindeki yiyecekler de azalıyor. Film, işte mahkumların bu hayatta kalma mücadelesini anlatıyor. Ve katları değiştikçe ahlak ve vicdan yönünden nasıl çöküşe uğradıklarını...

Bir çok izleyenin olduğu gibi benim de düşündüğüm bu hapishane, mahkumlar, yiyecek dolu platform hepsi tabiki birer metafor. Aslında film tek mekanda geçmesine ve oyuncu azlığına rağmen içeriğinde bahsettiklerimden daha fazla detay var.

(Yine izleyecek olanlar için açıkça anlatmak ve görüş beyan etmek istemiyorum!)

Ancak filmde geçen bir replikten çok etkilenip bu yazıyı kaleme aldığımı belirtmek isterim!

"Herkes ihtiyacı kadarını yemiş olsaydı, kimse aç kalmazdı!" 

Her ne kadar yuvarlak olsa da, biz de dünyamızda maalesef ki böyle dikey bir düzende yaşıyoruz.

Yukardakiler, daha da yukardakiler... Aşağıdakiler, en alttakiler... İtilenler ve itenler... Aşağı düşenler, aşağıdan yukarı çıkmak için her yolu mübah görenler... Pek tabi ki, olduğu yerde yaşam mücadelesi verenler...

Yukardakiler sadece ihtiyaçları olan kadarını alıp, gerisini aşağıdakilere göndermiyor.

Aşağıdakiler yukarı çıkınca ee artık onlar halden anlar diye bekliyoruz ama nerdeee?.. Onlar da, o aşağıda geçirdiği zamanların acısını ziyadesiyle çıkarıyor!..

Dünyada her alanda insanlar arasında büyük bir eşitsizlik var, evet. Eğitim, sağlık, sosyal imkanlar... Hatta bunlara sıra gelmediği bile oluyor. En temel fizyolojik ihtiyaçlarını dahi gideremiyor bazı insanlar!..

Kimse ihtiyacından fazlasını, olmayan için ayırmıyor. Bu realite toplumun en küçük birimi olan insan için de böyle, dünyanın farklı coğrafyalarında farklı imkanlara sahip ülkeler (ülke yönetimleri, devletler) için de...

Evet fazla ütopik belki. Dünya üzerinde insanoğluna bahşedilmiş nimetlerin eşit ölçüde paylaşılması gerektiği düşüncesi fazla ütopik.
Ama bu benim hayalim bu benim ütopyam. Ve istiyorum ki bu herkesin hayali olsun. Karnımızı doyururken, doyuramayanı düşünüp ekmeğin boğazımıza takılmadığı, yavrumuzu sevip okşarken bile, değil sevgisizlikten aç ve suzuzluktan ölen bebekleri düşünüp burnumuzun direğinin sızlamadığı bir dünya...

En azından bu kadarını herkes hayal edemez mi, isteyemez mi? Bu istekle değişime kendinden başlayamaz mı?

Muhakkak ki herkesin teoride istediği bu, ama uygulamada nefse söz geçirmede tökezliyoruz galiba!

Aslında pek tarzım ve tercihim değildir, böyle konularda bu şekilde fikir beyan etmek. Ama ben de karantina insanlarına bir film tavsiye etmek istedim. Çok hoş ve keyifli vakit geçireceğinizi söyleyemem ama kesinlikle farklı bir bakış açısı olacak.

Her şey normale döndüğünde hiç ders almamış olarak, unutmayı tercih ederek, tüketerek kaldığımız yerden devam etmek bu süreçteki en büyük korkum...

The Platform, orjinal ismiyle El Hoyo yani Delik... seyredilmek üzere orada sizi bekliyor!

Yukardakilerin de seyretmesi dileğiyle...


Mine Günay

Yorumlar

  1. Bu teklifi kaçırmamam lazım. Hemen seyretmeliyim. Daha sonra görüşlerimi yine yazarım buraya. Fakat filmi anlatamadan senin kadar güzel bir kritik yapabilir miyim? İşte o konuda garanti veremem.

    Aslında geçen yıl blog ekibiyle yaptığımız toplantıda film önerilerinde bulunmak, kararı da çıkmıştı. Sen bizlere o kadar adapte oldun ki Minecim, inan elimiz kolumuzsun artık. Çok teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hep söylüyorum ama asıl ben teşekkür ederim hocam bana bu imkanı verdiğiniz için. Sizlerle olmak benim için çok anlamlı.

      Uzunca bir süre film seyredemeyip böyle değişik, mesaj içerikli bir filme denk gelince paylaşmak istedim. Ben de sizin tavsiye ettiğiniz filmleri çok merak ediyorum. Seyretmek için fırsat yaratacağım. Tekrar teşekkür ederim.

      Sil
  2. İlk yorumumu yaptıktan sonra hiç vakit kaybetmeden filmi kızıma açtırdım ve büyük bir heyecanla izledim. Gerçekten kurgu çok harika ve vermek istediği mesajları gayet başarılı bir şekilde vermiş!

    Filmin metafor atmosferi, bende de gerçek hayattaki fotoğrafımızı önümüze koymak gibi bir etki bıraktı.

    Dünyadaki obezlerin sayısı ile açlıktan ölenlerin sayısının eşit olduğu gerçeğini bir kez daha anladım. Hayatta kalmak için yemek gerektiği fikrini ne güzel anlatıyor atalarımız! Yoksulluk, fakirlerin doymamasından değil, zenginlerin gözünün doymamasından ortaya çıkar, diye...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Lütfen yorumlarınızı bizimle paylaşınız. Yorumlarınız bizler için çok değerli. Onaylama işlemi zaman alabilir. Hakaret içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Popüler Yayınlar