İÇİMİZDEN ÜÇÜ



EMEĞİN ÖNCÜLERİ

Öğretmen!
Adının içinde birden fazla anlam taşır belki de...

-Beynimizin içindeki gül bahçesini budayan, şekillendiren onlardır.
-Bir marangoz gibidir onlar! Ele aldığı kütükleri, uzun emekler sonucu birer şahesere çevirirler.
-Sosyal hayatımızın ilk adımlarında, ebeveynlerden sonra, tutunabilecek bir dal ararken onlar ağaç gibi tüm kollarını, dallarını uzatırlar bize.
-Yine bir çınar gibi ruhumuza kök salarak bizi geçmişe bağlayandır, onlar.
-Gelecek ile geçmiş arasında bağımızı kuran köprüdür onlar...

Bir öğretmene, öncüye sahip olamadığınızı düşünün! Hayat ne kadar zor gelir insana değil mi? Düşünmek bile istemiyorum, dediğinizi duyar gibi oluyorum...

Her efsanenin, tarihe geçmiş kahramanın yürüyüşü asla yalnız değildir. Önünde, arkasında, sağı ya da solunda, her dengesi bozulduğunda onun istikametini, istikbale odaklayan bir eğitmeni vardır.

Atatürk’ün görev ve sorumluluk yüklediği paha biçilemez bir görev icra eden öğretmenlerimiz, sanki ayaklarımızın önüne ilmi seriyor!

Mustafa Kemal’in “Öğretmen bir kandile benzer. Kendini tüketerek başkalarına ışık verir.” sözü, emeğin en güzel tarifi olmalı. Evet "Öğretmen emek demektir!.."

Görevi, başına geçtiği işi bir meslek olmanın çok ötesindedir. Zorludur, ahı vardır ama bilinmelidir ki; elinin değdiği her kim ise, sonunda adam olacak çocuktur!..

Kutsaldır öğretmenlik.  “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” Demiş Hz. Ali. İlim bu kadar mühim iken, ilmi öğreten güzelliğin sınırını çizememek, bizim kültürümüzün derinliğini ortaya koyar.

İnsanlığın ne bu emeklere borcu, ne de verdiği ilme minneti bitebilir!

Öğretmen emektir...

Ceren ŞENYÜZ 


BEYAZ MELEKLER

Bilmiyorum ama Dünyanın dört bir yanında da öyledir diye umuyorum. Beyaz önlükleri ile birilerine bir şeyler öğretebilmek için didinen "beyaz melekler" dir, tüm öğretmenlerimiz…
Bizi kanatları üzerine alıp,  zümrüdü anka gibi, melek gibi dünyayı dolaştırır, hatta evrenin keşfine zihin yolculuğu yaptırır onlar...


İlk kez 24 Kasım 1981 tarihinde kutlanan "Öğretmenler Günü", öğretmenlerimizin hakkını ödeme imkansızlığı içinde kıvranan bizlere, onların değerini anlama farkındalığı oluşturarak bizi ferahlatmaktadır.

Öğretmenler geleceğin mimarlarıdır. Onlara bakarak bugünün prototip insanları olan öğrencilerden toplumun geleceğini görebilirsiniz.

Bizlere bir meşale gibi ışık tutup yolumuzu aydınlatır; okumayı, yazmayı, bir şeylerin farkına varmayı öğretirler. Öğretmenler, daha küçükken çocukları bir hamur misali yoğurur ve şekillendirirler.

24 Kasım 1928 yılında Millet Mektepleri'nin Baş Öğretmenliğini kabul eden Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk’ün anısına bu gün 1981 yılından itibaren "Öğretmenler Günü" olarak kutlanmaktadır.

Atatürk'ün de dediği gibi “Yeni nesil, öğretmenlerin eseri olacaktır.” Onların mimari üretkenliği ne ölçüde yüksek ise geleceğimiz o ölçüde bir eser olarak ortaya çıkacaktır. Belki kerpiç bir bina ama bize özümüz olan toprağı hatırlatan, belki betonarme ama ruhsuz bir apartman, belki çelik konsorsiyumlu gökdelen ama yabancı!..

Öğretmenler öğrencileriyle üzülür, onlarla sevinir, geleceği birlikte hissederler! En önemlisi sabırla çalışmayı, bıkmadan usanmadan hedefe yürümeyi öğretirler bize...

Evimiz olarak benimsediğimiz okulumuzda, ailemiz olurlar. Ülkelerin gelişmesi ancak iyi eğitimden geçmiş fertlerin yetişmesiyle sağlanabilir. Ve bunu sağlayacak olan yine öğretmenlerdir.

Öğretmen doğan güneş gibidir. İlmi her yere ulaştırır. Ünlü filozof Diyojen “Yeryüzünde öğretmenlikten daha onurlu bir meslek tanımıyorum.” diyerek tanımlar, öğretmen sevgisini…

Yine kendisi de öğretmen olan ve bütün nesle en güzel şeyi öğreten Mustafa Kemal Atatürk öğretmen hakkında şöyle söyler:
“Bir topluluk ulus olabilmek için mutlaka eğiticilere, öğretmenlere muhtaçtır. Onlardır ki, toplumu gerçek bir ulus haline getirirler.” Şimdi bir gül alıp verelim onlara. Çünkü öğretmenlik bütün mesleklerden daha kutsaldır. Unutmayınız ki cumhurbaşkanı bile sınıfta öğretmenden sonra gelir, çünkü onu da eğiten bir öğretmendir...

Yaren HANÇER


ANLAMAK VE OLMAK İSTİYORUM

24 Kasım'ı anlamak ve öğretmen olmak istiyorum!

Herkesin bildiği üzere 24 Kasım 1928'de henüz 5 yaşında olan Cumhuriyetimiz, tıpkı okul çağına gelmiş bir çocuğun coşkusuyla okullaşma ve okuma yazma seferberliği başlatmıştı. Baş öğretmeni ise elbette Atatürk idi. Elinde tebeşir, kara tahtanın önünde, adeta parkları sınıf yapmıştı! Milletinin her yaştan her bir ferdine A, B, C öğreterek yine konuşmayı yeni sökmüş bir çocuğun heyecanıyla alfabeyi çözdürüyordu...

24 Kasım Mustafa Kemal'in 1928'deki "Millet Mekteplerini açış ve Baş Öğretmenlik ünvanının kabul ediliş günü" idi. Bu tarih, 11 Kasım 1928'de Bakanlar Kurulu Kararı ile alınmıştı. Mustafa Kemal Atatürk, 11 Kasım 1928 tarihli bu kararı 24 Kasım 1928'de onaylamıştır. Ve tarihsel süreç, oradan işlemeye başlamıştı.

Atatürk'ün doğumunun 100. Yılı olan 1981 yılından itibaren ise 24 Kasım Öğretmenler Günü olarak kutlanmaya başlanmıştır.

Eğitim ve öğretmenlik; Tarihsel gelişim sürecinde insana,  insanlığa fevkalade önemli atılımlar kazandırmış, son derece mühim dönemeçleri aşırarak yol aldırmıştır. Düşünsenize Tarih şeridi ve insanlığın hafızası ne zaman başlıyor? Elbette ki Yazının icadı ile...

İşte Türkiye Cumhuriyeti taptaze bir filizken bu gerçeği Atasıyla kavramış, çağdaş medeniyet yolculuğundaki uzun yolun virajlarını eğitimle ve öğretmenleri ile alma kararını vermişti.

Okur yazar olmayan her bir ferdin ayaklar altındaki onurunu, eğitimle ve öğretmenle alıp üst safhalara yükseltecekti. Bu uğurda önemli adımlar atılmış ve ülkenin dört bir yanında okullar açılmaya başlanmıştı. Hem de açılan okulların adı dahi milletin makus talihini yenme inanmışlığını gösteriyordu. Bir köylü çocuğu olarak büyük bir zevkle ve gururla söylüyorum o adı ki, köy enstitüleri açılmaya başlamıştı.

Öğretmenlere güven aşılayan ama bir o kadar da önemli görev yükleyen yüce ses, projenin hayata geçirilmesi öncesinden yine Atamızın dilinden süzülmüştü: "Öğretmenler; yeni nesli, Cumhuriyetin fedâkar öğretmen ve eğitmenlerini, sizler yetiştireceksiniz ve yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır." İşte ne kadar kararlı ve bilinçli adımlar atıldığının göstergesi olan bu veciz söz,
25 Ağustos 1924'te Öğretmenler Birliği Kongresi Üyelerine yaptığı konuşmada zikrediliyordu.

Bugün akıllı tahtaların önünde ders anlatan öğretmenlerimiz olduysa, onları kara tahtadan ve tebeşirden uzak sınıflarda dinliyor ve eğitim alıyorsak da, bir öğrenci olarak benim gözümün önünde her bir öğretmenim, o kara tahtada alfabe öğreten Atam gibi canlanıyor. O fotoğraf, benim içimdeki öğretmen olma hayalimi hep diri tutuyor. Bir mum gibi her gün kendini eriten öğretmenlerim nicelerimizin gönlünde ışık saçıyor! En büyük düşman olan cehaletle savaşı kimden öğreniyoruz? Silahı kalem, mermisi karanlığa fırlatılan işaret fişeği olan canım öğretmenlerim siz ışık saçmaya devam edin! Edin ki, medeniyet dalgası cehalet kalelerinin surlarını yıksın atsın...

Öğretmen, ışıktır insana...
Öğretmen, öğretendir lisana...
Öğretmen alnı ak, başı dik olmayı öğretendir insana...
Öğretmen, yol gösterendir sana, bana...
Öğretmen, dümendir şaşana...
Denize bırakılan kayık gibi
Yaşamın uçsuz bucaksız ıssızlığındaki seni
Alır ve güvenle taşır limana...

Tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler gününü kutlar, yaşamlarında huzurlu, sağlıklı, mutlu bir ömür geçirmelerini dilerim.

İlker AKGÜL

Yorumlar

  1. Çok teşekkür ederim canlarım benim. Bu güzel günümüzü böylesi bir sürprizle anlamlı kıldınız. Gönlünüzden geçen kaderiniz olsun evlatlarım...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Lütfen yorumlarınızı bizimle paylaşınız. Yorumlarınız bizler için çok değerli. Onaylama işlemi zaman alabilir. Hakaret içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Popüler Yayınlar