10 KASIM / ATATÜRK-1

ATATÜRK-1

Öncelikle Atamızı vefatının 81. Yılı nedeniyle saygı, sevgi, özlem, minnet ve rahmetle anıyorum.

İşin özünü kaçırıp şekilcilik üzerinden yürüdüğümüzü gözlemlesem, yok sayamayacağımız bir takım yaşanmışlıklarımız adına üzülsem, kızsam da; yine sevinçliyim, yine huzurluyum, yine mutluyum ve her zaman umutluyum!..
Bir işin cılkını çıkarmak istiyorsak; övgüde veya yergide ayarsızlığımıza şahit olmak istiyorsak hiç çekinmeden o işi bize havale edip yan gelip yatacaksın ve cümbüşü seyredeceksin…
Her bir kelimemi özenle seçerek ve hakkını vererek yazmak istiyorum. Bu günün anlam ve önemini kavramanın anmaktan değil, anlamaktan geçtiğini ispatlamak istiyorum. Ve onun için her iddiamın altını dolduracağım ve tarihe kayıt düşeceğim inşallah…
Öncelikle Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, Türk Milletinin kahir ekseriyetinin tam olarak anlamadığını düşünüyorum. Çünkü okumuyoruz. Okumadığımız gibi, her birimizin kanaatlerini şekillendiren şahsiyetlere tabiyiz biz. Sözlü kültür ve delilsiz konuşma, tarihi deliller olarak kabul görüyor. Sonuçta uçlar üzerinden yapılan değerlendirmeler Atatürk’ün manevi şahsiyetini gölgelediği gibi, kendi Atamızı maalesef yabancılar kadar dahi tanımıyor olmamıza neden oluyor...
ÜZÜLÜYORUM ve KIZGINIM
Kabe Arabın olsun, bize Çankaya yeter!
Sen bizim atamız değil, peygamberimiz değil, Tanrımızsız! Kaderimizi alnımıza sen yazdın!
Süleyman Çelebi’nin Mevlidini Atatürk’e uyarlayarak yazmak!
On yılda on beş milyon genç yarattık, her bir yaştan! 
Sen bizi baştan yarattın! Yırttık çarşafı, peçeyi! Seninle Çöl Arabının karanlıklarından kurtulduk!
Şeklinde yazılı kültürle, şiir marş sözleri…
Olmasaydın olmazdık! Ebediyyen var olacaksın, ezeli ve ebedi liderimiz vs slogan söylemleri…
Atamızın önünde saygıyla eğilmek! Diz vurup, baş eğmek ve secdeye kapanmak, Anıtkabir’e gidip iman tazelemek vs.
Gibi abartılı sevgi eylem ve söylemleri hem Atatürk’e, hem de onun ideallerine zarar vermektedir. Hepsinden önemlisi ŞİRK içeren eylem ve söylemlerin behemehal ayıklanması gereklidir. Ve böyle gelmiş, böyle gitsin şeklinde bir duyarsızlığa bürünmemek gereklidir. Bunu anlamak istemeyenlere kızgınım ve koskoca bir idealin gölgelenmesine neden olunduğu için üzgünüm… (Bu bölümdeki şirk içeren eylem ve söylemleri ayrı bir bölümde açıklayacağım inşallah…)
Çok şükür ki, yeni nesil bunların pek çoğuna şahit olmadı. Ama internet denilen bir nesne ile o ifadelerin hepsine, kimlerin söylediğine erişim sağlayabiliyorlar!
Biz ilkokula giderken, Ecevit iktidarları Döneminin ilkinde 45 günlük hızlı eğitimle öğretmen olmuş, kominizm hayranı ve bizzat tanrı tanımamayı bize enjekte etme gayretinde olan öğretmenlerimiz olmuştu!
-Allah var mı? Diye soru sorar;
-Var. Cevabını alınca; 
-Peki ben var mıyım? Diye sorardı. 
-Elbette varsınız öğretmenim. İşte karşımızdasınız. Deyince;
-O zaman benden şeker isteyin. Derdi.
Biz şeker istediğimizde, cebinden çıkardığı şekerleri verirdi. Keyifle şekerleri yedikten sonra bir kez daha bize döner ve:
-Haydi şimdi bu defa şekeri, bir de Allah’tan isteyin bakalım! Derdi.
Tabi ki biz çocuk aklımızla, var olan şekeri veriyor. Demek ki Allah olsaydı, o da şeker verirdi! Şeklinde düz bir mantık işletiyorduk. Onlar da zaten hedefine ulaşmış oluyordu. 
Bu yaşananları Atatürk ve onun devrimleri yenilikleri adına yaptıkları söylenirse ne olur? Cumhuriyet değerleri adına ve sol bir parti, hem de Atatürk’ün partisi olan bir partinin iktidarında yaptıkları düşünülecek olursa nasıl bir sonuç çıkar? Doğal olarak sağ kesimin ve mütedeyyin ya da dindar kesimin Atatürk’e, CHP’ye ve Cumhuriyet’e mesafeli olmasından başka bir sonuç beklemek ahmaklık olurdu. 
Zaten bizlerin bir kuşak öncesi CHP camileri ahıra çevirdi, Kur’an okumayı yasakladı, Harf inkılabıyla Kur’an ile bağımızı kopardı, ezanı Türkçeye çevirdi. Tekke ve zaviyeleri kapattı. Fesi, takkeyi, sarığı, cübbeyi kılık kıyafet kanunu ile kaldırdı. Şapka takmayan İskilipli Atıf Efendi’yi astı. Şeriat devletini kaldırıp, Laiklik ile dinsizliği getirdi ve Allah’ı dünya işlerimize karıştırmaz oldu. Hilafet ve saltanatı kaldırarak Osmanlının izlerini sildi, padişahlığı kaldırarak kökünü kazıdı ve Cumhuriyeti kurarak, baldırı çıplak Batı hayranı bir devlet kurdu gibi mesnetsiz ama o devirde hatta günümüzde dahi oldukça kabul gören, “CHP zihniyeti” şeklinde hem sol görüşlü insanları, hem de Atatürk’ü dinsiz gibi gösteren anlayışın yerleşmesine neden oldu. Bu algılara tuz biber ekecek uygulamalar, tavırlar ise herkesin ve her kesimin ortak değeri olması gereken Atatürk’ü belli bir kesimin ipoteği altına itmiş oldu. (Bu paragrafta yazdıklarımın hepsinin mesnetsiz oluğunu ayrı bir sunumumda açıklayacağım inşallah…)
Son derece gerçek milli, hormonsuz ve tam organik yerli olan Atatürk, artık bir nesle özüne yabancı, Batılaşma ile İslam’dan uzaklaşmanın fitilini ateşleyen lider gibi sunulmaya başlandı. O da bir kısım Milliyetçi Sağın ve Dinci mütedeyyin tayfanın Atatürk’ten uzak kalmasına neden oldu. Merkez sağ diye adlandırılan her devrin kazananları çıkarları uğruna Atatürk’ü sevdi. Daha doğrusu seviyor gözüktü. Siyasal İslamcılar takiyye ile sevmese dahi köprüyü geçene kadar seviyor gözüktü. Daha sonra gücü eline geçirdikçe gizli aşikar Atatürk’le veya ilkeleri ile savaş eder oldular. Askerlerin pek çoğu, aklı ve bilimi ön planda tutanların tamamı, sağ sol ayrımı yapmayan, okuyan araştıran ve dürüst olan ilkeli olan kesimlerin hepsi ise Atatürk’ü gerçek anlamda sevdi…
(Birkaç bölümde daha bu konuları işlemeye devam edeceğim inşallah…)
Hayati YAMAN

Yorumlar

Popüler Yayınlar