ATATÜRK-3


Nasıl ki Darvin ve Evrim teorisi, bilimsel veriler ışığı olmaktan çıkıp materyalist ateist düşüncenin temsilcisi gibi sunulmaya veya öyle görülmeye başlanarak olayın aslı kaçırıldıysa;
Nasıl ki Karl Marks ve Das Kapital sosyal adalet, hakça paylaşım evrensel ilkelerinden uzaklaştırılıp, Marksist ideoloji ve vahşi kapitalizmin tetikçisi gibi sunulmaya gösterildiyse;
Nasıl ki Çin’de Mao’nun köylü işçi sınıfının sesi olarak kültürel devrimi gerçekleştirmesi, bugün elitist bir zümrenin savunduğu değerler şeklinde kucaklarda kaldıysa;
Nasıl ki Latin Amerika ezilmişlerinin sesi olarak doğan Che Guevara'nın eğitimli ve aydın birisi olmasına rağmen, nemelazımcılıktan sıyrılıp savunduğu değerler uğruna savaşı seçmesi, cephelerde ölmesi, bu gün Mecedes’e binen yoksulların(!) dillerine pelesenk edildiyse;
Nasıl ki Hindistan özgürlük meşalesi Gandhi’nin ülke zenginliklerinin İngilizlerce sömürüldüğü ve halkının yoksullaştırıldığı, bunun bir kader olmadığı fikri sömürüye başkaldırı hareketiyle yerle bir edilmesine rağmen bugün Sih ve Ezoterik din anlayışına, kast sistemi ile sosyal sınıfların devamına kurban edildiğini fark edemeyenlerin savunduğu değerler olarak kaldıysa;
Nasıl ki Kara kıta Afrika'da J. Kenyetta “-Beyaz adam- geldiğinde bizim elimizde topraklarımız, altınımız, zenginliğimiz onun elinde ise İncil vardı. Ama -Beyaz adam- giderken durum tam tersine dönmüştü!” diyerek, çok geç de olsa bir nebze halkının uyanışına sebep olmuşken, bugün o zenginliği ve temsil ettiği sahte medeniyeti köle ticaretine dayanan Avrupalı -Beyaz adam-a hala imrenerek bakma gaflet ve dalaleti bize düşüyorsa;
Daha pek çok örnekler verebilirim ama ben sözü biraz daha uzatarak ATATÜRK’e ve Kemalizm’e getirmek istiyorum…
Dünyaya yön veren büyük insanların kendi sorunu olmamasına rağmen onları anlamadan savunan veya savunduğunu zannedenlerin yukarıda sıraladığım çarpık sonuçları ortaya çıkardığını üzülerek belirtmek isterim ki, biz de “Atatürk ve Kemalizm” ile yaşamaktayız!
Peygamberler dahil hiçbir insan ölümsüz değildir. Bu apaçık gerçeği hepimiz bilmekteyiz. Onların fikirleri ve yaptığı uygulamaları çağlar ötesine taşıyan ölçü ise kuşkusuz ki öngörülerinin, devrimlerinin ya da inkılaplarının insani, Kur’ani, evrensel ve vahye dayanır nitelikte olması ölçüsü kadardır. 
Kuşkusuz bu şahısların hepsi Müslüman değildi! Ama yine kuşkusuz ki bu şahısların hepsi İNSANdı! İnsan Allah’ın yeryüzü halifesi olarak seçtiği bir canlı türü idi. "Yeryüzünü imar etsin, orayı barış, selamet ve kardeşlik yurdu olan cennete çevirsin." Görev ve misyonunun temsilcisi idi. İnsan Allah’ın İslam projesinin mimarı idi. Ne olduysa İslam ve Müslüman kavramlarını birileri kendi tekelinde görmeye başladığından beri ve İnsan olma şartının Müslüman olma şartından önce geldiği gerçeğini unuttuğumuzdan beri, böyle oldu!
Dolayısıyla Allah’ın bize Müslüman mührünü vurup vurmayacağı endişesini taşımaktan uzak, inandım demekle her şeyin olup bittiğini zanneden kimlik Müslümanları olmaya başladık başlayalı buhranlarımızı aşamaz olduk. İşimize geleni Müslüman, işimize gelmeyeni kafir ilan eder olduk. O kadar insanlığa hizmet etmiş kalite ve değeri “Ama O da müslüman değil, O da cennete mi gidecek şimdi?” gibi son derece sığ bakış açısına büründük. Fakat daha vahimi Allah’ın danışmanlığına soyunma densizliğine talip olduk. Oysa herkes Allah’ın kulu idi. Ve müsaade edelim de kulları hakkındaki hükmü, -Hüküm gününün tek sahibi olan- versin idi!
Aslında olayı İngiliz Tarihçi Arnold Joseph Tonybee çözmüştü biliyor musunuz? Boşuna demiyorum Atamızı yabancılar kadar dahi anlamıyoruz diye! Bu tarihçi kim biliyor musunuz? Hani şu başımızı ağrıtmaya sebep olan -Sözde Ermeni Soykırımı- yaptığımız yalanlarını dünyada başımızın belası haline getiren İngiliz tarihçi! İşte o bile olayı çözmüştü! Zaten onlar karşılaştırmalı tarih okudukları için, sebep-sonuç ilişkilerini inceleyerek dünden bugüne ışık tutan bir tarih bilinci gerçekleştirdikleri için olayı çözmüştü. Hepsinden önemlisi kendi hedeflerine ulaşma gayretlerini kim, nerede ve nasıl önünü kesiyor? Bunları çok iyi analiz ediyorlardı. Biz ise daha Cumhuriyet Tarihimizi tam anlamıyla neslimize doğru düzgün anlatamaz olmuştuk!  Ne diyordu A.J.Tonybee:
“İslam Coğrafyası’nda güneyi önemsemeyin. Çünkü Fas’tan Yemen’e kadar Arap Dünyasında Eşarilik hakimdir. Onların din adamlarını satın alırsınız iş biter." 

(Yani bu anlayışa göre hala ilham yoluyla Allah’tan vahiy alan ulu zatlar, önderler, alimler, imamlar vs vardır. Onların tartışma götürmeyen sözleri ve uyarıları doğrultusunda, her rivayeti araştırmadan doğrulamadan, sahih hadis gibi görerek  taklit yöntemi ile yol alınmalıdır. Şeklinde nakilci bir anlayışı benimseyen görüştür. Hatta itikatta Eşarilik olarak mezhepleşmiştir. Aksini düşünürsen küfre düşersin!)
Sözünün devamında Tonybee, kendi emellerine can alıcı darbeyi vuranın hangi anlayış ve kim olduğunu çok net bir şekilde orta koyuyor!

"Fakat İslam Coğrafyası’nın kuzeyini önemseyin. Türk Dünyasında Buhara’ya kadar Maturidilik hakimdir. Maturidler her an, asla satın alamayacağınız Mustafa Kemal gibi birilerini çıkarır ve bütün planlarınızı bozar!"

(Yani bu anlayışa göre vahiy, Son Peygamber Hz. Muhammed’e inen Kur’an metni ile tamamlanarak son bulmuştur. İnsanlık rüştüne ermiş ve bundan sonra Kur’anın da önerdiği gibi, akıl ve bilim ışığında yol alınmalıdır. Peygamberler haricinde tartışmasız kişi ve vahiy haricinde tartışmasız bilgi, söz yoktur. Diyerek tahkik yani hakikat yöntemi ile yol alınmalıdır. Şeklinde görüş beyan ettiği gibi Peygamber adına uydurulan rivayetleri dahi Kur’ana arz ederek onunla çelişenlerinin ayıklanması gerektiğini savunan görüştür. O da itikatta Maturidilik şeklinde mezhepleşmiştir.)
İşte Mustafa Kemal Atatürk, “Gökten inme dogmalarla bu ülkeyi yönetmeyeceğiz.” derken kendilerine kitap yazdırıldığı iddiasında bulunan Said Nursi, kendisini Allah’ın ve Dinin temsilcisi statüsünde gösteren son Şeyh-ül İslam Mustafa Sabri, İngilizlerin içerden teslim aldığı Kanaat Önderi İskilipli Atıf, Doğunun dini otoritesi Şeyh Sait vs lerini kast ediyordu. Maalesef ki Kemalist ideoloji, Mustafa Kemal’in Kur’ana karşı çıkan bir kimlikmiş gibi gösterilmesine sebep olan kişi ve eylemler türetti!
Mustafa Kemal, Doğuda pek çok aşiret lideri ve aynı zamanda şeyhlik yapan, halkı köleleştiren, toprak ağaları ile mücadele etti. Sınıf farkını oradan kaldırarak özgür ve eşit yurttaşlar oluşturmaya çalıştı. Maalesef ki Kemalizm solculuk harmanlamasına yenik düşerek Maocu, Leninist, Kominist, hatta PKK’lı, DHKP-C li terörist eylem ve söylem içeren kişi veya o kişileri savunan kimlikler türetti!
Mustafa Kemal, emperyalizmin kökünü kazımış ve ekonomik, sosyal, siyasal, kısaca her alanda tam bağımsız, yerli ve milli bir devlet politikası inşaa etmişken, maalesef ki Kemalistler sosyalizm ve eşitlik arayışlarını Sovyet Rusya’da ve Kominist ülkelerde aradıkları için Atatürk’ü Sosyalist ve Kominist gibi gösterir kimlikler türettiler!
Atatürk, -Millet olunmadan ümmet olunamayacağı- gerçeğini görmüştü. İmparatorluğun çöküşüne neden olan sebeplerden birinin de ümmetçi anlayışın doğurduğu bu hantal yapı olduğunu görüyordu. Ayrıca Anadolu halkının hep Arapların hizmetkarı ve kölesi olmasının haksızlığını içine sindiremiyordu. Buna rağmen Arapların Hilafeti Osmanlıya kaptırdıkları kin ve öfkesinin hiç bitip tükenmediğini, o hınçlarını almak için her fırsatta İngilizlerle işbirliği yaparak Osmanlıyı arkadan vurmaya kalktığını çok iyi analiz etmişti. Onun için ilk önce ve gecikmeden “milliyetçilik” dedi. Adını etnik kökenden almayan, kurucu iradeye malıyla canıyla katılmış herkesi kucaklayan ve kendine “TÜRK” demeyi onur sayan Anadolu’daki herkesin adını “Türk Milleti” koydu. Ne mutlu Türk’e veya Türk olana değil, “Ne mutlu Türküm diyene.” dedi. Gel gelelim Kemalist ideoloji, ulusalcı ama kafası karışık Atatürkçüler türetti. “Türkiye halkları, halkların kardeşliği, Türk ırkçı söylemdir. Bu ülkede kürtler de var. Kürtler yok sayılıyor.” Şeklinde güzellemeler dizenlere, açıkça "Siz bölücülük yapıyorsunuz, sizinle asla ortak paydamız yoktur."diyemeyen güya özgürlükçü düşünen sahte ve maskeli Atatürkçüler türetti!
Mustafa Kemal, Cumhurbaşkanı olduktan sonra kendi maaşından ayırdığı para ile masraflarını karşılayarak Elmalılı Hamdi Yazır’a Kur’anın Türkçe mealini ve tefsirini yaptırmıştır. Bu hizmeti ile bugün, inandım dediğimiz kitabımızı anlamamızı, anlayarak okumamızı ve inanmamızı sağlamıştır. Ve bu sayede hurafelere kanmaktan uzak kalabilmemizin adımlarını atmıştır. Buna rağmen Kemalist ideoloji, kendi içinden Atatürkçülük ile İslamın çeliştiği, İslamın Arapların dini olduğu, Hz. Muhammed’in çöl vahşetini önlemeye çalışan biraz insancıl ama özünde savaşçı ve talancı, kısmen reformist ama yazdığı kitap Kur’anda ne dediği tam olarak anlaşılmayan biraz da meczup bir kişi olduğunu iddia eden mensuplar türetebilmiştir!
Mustafa Kemal harika bir orta yol bularak, ne İslamlaşmanın Araplaşmak olduğu; ne de Çağdaşlaşmanın kuru kuruya batıyı taklit olduğu gerçeğini ortaya koymuştur. Cumhuriyet kurulduktan ve Devlet idaresinde bizzat görev aldıktan sonra 15 yıllık iktidarları döneminde yaptığı ilerlemeci, kalkınmacı ve reformist uygulamaları ile bu ideallerini gerçekleştirmiş bir liderdir. Oysa bugün onu idol olarak kabul ettiğini beyan eden Kemalist ideoloji mensuplarından hem dine karşı kimseler, hem de sadece açılıp saçılma, alkol tüketmekle çağdaşlık görüntüsü vererek Batılaştıklarını zannedenler türetilmektedir. Birilerinin gözüne sokarcasına işte ben Atatürkçüyüm, işte ben Cumhuriyetçiyim tarzında eylemler icra eden tipler çıkabilmektedir!
Mustafa Kemal Masonik yapılaşmaları ve Mason derneklerini kapatmış, faaliyetlerini illegal göstermişken, bu ülkede bir dönemin gözde kuruluşları ve bürokraside yükselme basamakları olarak kullanılan Mason localarının faaliyetlerinde boy gösteren sahte Kemalistler ve sahte Atatürkçüler de çıkmıştır maalesef. 
Bu hususta da pek çok örnek verebilirim. Lakin olayın özünü kavrattırdım zannediyorum. Üzülerek belirtmek gerekirse ülkemizde tarikat ve cemaatler aracılığı ile türetilen din yobazı bağnaz bir kesim bulunmaktadır ki onlar Peygamber ile Allah ile kandırırlar. Bir de Kemalizmle türetilen Atatürk yobazı bağnaz kimseler vardır ki; onlar da Atatürk ile çağdaşlıkla ve Atatürkçülükle kandırırlar.
Bu tespitlerimi doğrulamak için şu ispatımı kullanmayı yeğlerim. Dolandırıcısı ve sahtekarı hiç bitmeyen ülkemizin ünlü sahtekarlarından biri de Selçuk Parsadan idi! Neden ünlü olmuştu? Dönemin Başbakanı Prof. Tansu Çiller’i dolandırmıştı da ondan! Örtülü ödenekten malı ne kadar götürdüğü bilinemedi!  İşte o meşhur aldatıcı ne demişti?
“Bu ülke de iki argümanı öne sürdüm ve hiç boş dönmedim! Birisi Din, Kitap, Allah argümanı. İkincisi ise Atatürk argümanı!”
Onun için sizleri, “Kendini -cı tutsaklığı ile -izm kurbanı yapmayan, -lı samimiyeti içinde gerçek fikir ve görüş tutkunu kılan, iradesini kimsenin ipoteği altına vermeyen gençler” olarak görmek istiyorum. Okuyun, sadece büyümeyin, büyürken yetişin ve bedeninizle birlikte beyninizi de geliştirin emi yavrucuklarım!

Bir kez daha -cı ya da -lı olmak başlıklı yazıyı okumaya ne dersiniz? Demek ki, fikri alt yapı böyle oluşturuluyormuş işte evlatlarım. "Ama dikkat edin, sizi size davet ediyorum."
Seviliyorsunuz, gönüllerdesiniz...


Hayati YAMAN



Yorumlar

Popüler Yayınlar