TESETTÜR-1

 


Setr kökünden türeyen bir kelimedir tesettür. Örtme, kapama, gizleme, örtünme anlamlarına gelir. Setr-i avret ise namazın dışındaki şartlarından birisi olarak da öğretildiği için pek çoğumuzun kanıksadığı bir seslendirmedir! Avret yerlerini örtmek demektir.

Hakim geleneğe din diye sımsıkı sarılanların aktara geldiği atalar dini öğretisiyle, yine cinsiyet ayrımcılığıyla karşı karşıyayızdır evelallah! Hiç şaşırmaya gerek var mı? Ne mümkün? Ama akletmeyeceksen, soru sormayacaksan, sorgulamayacaksan, sana ne vaaz edilirse onu dinleyecek ve onları uygulayacaksan!

Erkeğin avret yerleri göbek ile diz kapağı arası, kadının ise bütün vücudu! Eh haydi bir kıyak daha lütfetmiş ağalar siz kadınlarımıza! Kadınlar kendi aralarında iken, erkeklerin kurallarına tabidir, diye…

İki kız veya kadın yıllarca birbirleriyle arkadaşlık yaptı ve normal mahremiyet ölçüsüyle avret yerlerinin örtünmesi kurallarına uydular! Bunlar normal yaşantısında kapalı kadınlar aynı zamanda ve birbirleriyle ileri derecede dostlukları da var! Bunlardan biri, aslında fiziksel olarak kadın gibi görünse de, kendisini erkek gibi hissetmektedir. Ve aradan geçen belli bir sürenin sonunda bu hislerini baskılamamaya, tıbben çözümü de olduğu için erkek olmaya karar verdi ve gereğini yaptı! Bunları kurgulamıyorum yaşanmış ve hayattan örnekliği olan dramatik bir tablo aslında! Kaldı ki kurgulamakta dahi bir beis yoktur. Böylesi problemlere çözüm sunamayacak bir din karşında duruyorsa, o Allah’ın gönderdiği din olamaz korkma…

Peki bu durumda ne olacak şimdi? Hakim geleneğin ve mezheplerin girdabında boğulan dine göre zaten cinsiyet değiştiren kadın Trans olduğu için hapı yuttu demektir. Lut Kavmi’nin çocuklarından olduğu için hem ahiretini yaktı(!), hem de barış dini diye anlattıkları, ki doğrudur, ama yana yıkıla barışa hasretlik çeken İslam coğrafyasında bu dünya da ona zindan oldu demektir!..  

Diğeri ise onunla dostluğunu mu kesecek, yoksa artık erkek olmuş bir arkadaşı ile farklı mahremiyet ölçüsünde arkadaşlığa devam mı edecek? Kesse ayrı deeert, devam ettirse ayrı bir dert. Kadın iken ona göründüğü şeklini ve gösterdiği yerleri şimdi göstermese bile o biliyor zaten ve artık o erkek! Haydi ayıkla pirincin taşını… Bu ne yaman çelişki değil mi? Oysa Allah’ın gönderdiği vahye dayalı din, çelişkiler barındırmaz ve asla fıtrata aykırılık içermez. Bir din çelişkiler barındırıyorsa, işte orada kaynağın kirlendiği ve geleneğin dinleştirildiği gayet açıktır.

Oysaki realitede kadınlar kendi aralarında dahi olsa sadece göbek ve diz kapağı arasını örten bir tesettür ile birlikte olmaktan imtina ederler ve öyle davranmazlar değil mi? Fıtrata yüklü haya onları, işte Allah’ın emrettiği gibi göğüs bölgelerini de kapatmaya otomatikman götürür. Bir erkek gayri ihtiyari çıplak kalsa sadece genital bölgesini kapatma refleksi gösterirken; kadın hem genital bölgesini, hem de memelerini kapatma refleksi gösterir. Bu ufacık detay bile Allah’ın nereleri örtmeyi emrettiğine ipucu vermiyor mu sizce?

Kaldı ki, konu ile alakalı son sunumumda Kur’an’dan deliller getirerek sözü vahye teslim edeceğimi birinci sunumumda açıklamıştım…

Erkek bedeninde, kılık kıyafetinde kendisine saygısı olduğu için bakımlı oluyor şeklinde değerlendiriliyorken, kadın niye başkası için bakımlı oluyor, süsleniyor diye değerlendiriliyor ve aşağılanıyor ki! Bu da kocaman bir çelişki değil mi? Oysa özünde bir erkeği bakımlı ve tirentez kılan yine kadın değil mi? Erkeğin annesi, eşi, kızı veya kız arkadaşı değil mi? Düşüncelerimiz kirli ve masum değil aslında… Hayatın bu gerçeklerine gözleri kapatmamak, kulakları tıkamamak gerekir diye düşünüyorum!

İşte tam da bu noktada ben dahil yaşam tarzına, giyim kuşamına karışan ve senin üzerinden ahlak zabıtalığına soyunan kim varsa onların alayına “Sana ne lan!” diyebilme cesaret ve ferasetini gösterebilmelidir kadınlarımız, kızlarımız! Yoksa Taliban’a bir adım kalmaya her şey için çok geç kalınmış olacaktır. Benden söylemesi…

Bir erkek olarak benim ahlakımın sınırlarını karşı cinsin giyim kuşamının çiziyor olması ne kadar saçma ve asla etik olmayan bir olgu değil mi? Erkek olarak benim ahlakımı tesis etmek için karşı cinsin beni tahrik ettiği(!) gerekçesiyle giyim kuşamı üzerinden özgürlükleri kısıtlanacaksa, bu ne kadar insani ve İslami olabilir ki? Bu gerçekleri ne zaman öğreteceğiz erkeklerimize? Kim ve nerede öğretecek ayrıca? Örneğin camilerde, derneklerde, tekke ve dergahlarda, hep erkeklerle dolu cemaat, kadınlara karşı kışkırtılmaktan ne zaman vaz geçilecek?

Sürü ile çoban örnekliği ve sorumluluğuna dayanan rivayet üzerinden kendi kızımız ve eşimiz üzerinde güya Allah katında mesuliyetimizin varlığını anlatmaktan ne zaman vaz geçeceğiz? Erkeği çoban, kadını ve çocukları sürü gibi yetiştirme öğretisini ne zaman terk edeceğiz? Kadının giyim kuşamına bağlı olarak sözü kot pantolon giymesinden açıp, dar giyinmesinden dem vurarak, açık saçık giyiniyor ve erkekleri tahrik ediyorlar raddesine getirerek bir cami veya salon dolusu erkeklerin bilinçaltına, öyle giyinen kadınlara ‘her türlü taciz reva görülebilirmiş!’ tarzında kirlilik yüklendiğinin farkına ne zaman varılacak?

Erkeğin ahlakı ve iradesi kadına ve kadın giyim kuşamına bağlı ise Yusuf’un gömleği neden arkadan yırtıldı?

Kaldı ki kadının çekiciliği üzerinden bir vaaz kültürü türetilirken, aynı zamanda hiçbir bilimsel değeri olmamasına rağmen, kadının nefsi erkeğin dokuz katıdır diye aynı kürsülerden yine erkekleri kadınlara karşı kışkırtan ve onları baskılamak için tahrik edenler aynı şahıslar değil mi? Velev ki kadının nefsi erkeğin dokuz katıdır tezinizi doğru kabul edersek, o zaman kadına dayattığınız tesettür şartlarının dokuz katı, bu defa kadını tahrik etmemek için erkeğe uygulanmalı değil miydi? Haydi bırakalım dokuz katını, kadınlar iki katının erkeğe uygulanmasına bile razı olmazlar mı?..

Tesettür konularının işlendiği neredeyse hiçbir vaaz konusu olmasın ki; Sütçü İmam’ın analarımızın çarşafına el uzattıkları için Fransız askerlerine kurşun sıktığı, bahse konu edilmesin! Yani manipülasyonun kralı yapılarak Kurtuluş mücadelesini atalarımız ne için verdi? Cumhuriyetle kadınımız ne hale getirildi? Vurgusu üzerinden kılık kıyafet devrimi karşıtlığı ve düşmanlığı pompalanmaktadır. Ne yani o dönemde ninelerimizin çarşafı olmasaydı, kadınımıza uzanan elleri kırmayacak kadar hayasız bir millet miydik biz? Ne saçma ve altı çürük bir argüman! Ama halkı uyutmaya bire bir…

Din ve siyaset baronlarının oyuncağı haline getirilmiş olan kadın tesettürü ve başörtüsünün genç kuşaklarda karşılık bulmaması, bazı meslek erbabı ebeveynlerce psikolojik toplum baskısına da dönüşebilmektedir maalesef! Bu mevzu imam, ilahiyatçı, diyanet görevlisi vs kimselerin hem kendileri açısından, hem de çocukları açısından toplumsal bir travma olarak karşılarında durabilmektedir. Ailelerde istenmedik çekişme, sataşma ve zaman zaman da kavgalar yaşanmakta değil mi? Buna rağmen tarikat ve cemaat yapılaşmalarının önde gelenlerinin çocukları sorgulanamamaktadır bile! Alttan alta dillendirildiğinde veya baştan o söylentilerin önünü kesmek için, kendi tebalarına “Siz bizim çocuklarımıza değil, Fatıma annemize ve Ali efendimize bakın!” diye, yine manipülasyonun zirvesi yapılabilmektedir!

Kararını kendisi vererek başını örten de, açan da; giyimini kuşamını kendisine nasıl yakıştırıyorsa o şekilde giyinen, şık ve bakımlı her kızımız, kadınımız baş tacımızdır.

Hele ki Allah’ın emri olduğuna inandığı için başını örten kızımızı ve kadınımızı asla baş açtırmaya zorlamamak gerekir. Çünkü öyle inanan bir kimsenin zorla başı açıldığındaki psikolojisi, kendisini çıplak hissetmeye varabilecek boyutta olabilecektir. Kimsenin hiçbir kadına bunu yaşatmaya hakkı da haddi de yoktur. Ev halinde kontrpiye durumlarda kulak arkasından bağlı veya baş açık iken mahrem erkek olarak onlarla karşılaştığımızda göz seviyemizi baş hizasına çıkarmamaya özen göstermeli ve onların yaşamlarını kolaylaştırmalıyız. İstenmedik durumlarda başları açıkken yakalandıklarında onların paniklemelerini ve başını örtmek için yaşadıkları çırpınışların nedenini doğru anlamalıyız! Öcü görmüş gibi benden kaçıyor diye dedi kodu yapmak ve olumsuz yaygara koparmak yerine, Allah’ın emrine uyup günah işlemiş olmaktan sakındığı için öyle davranıyor diye değerlendirmek gerektiğini hatırlatmak isterim! Ailemde neredeyse bütün kadınlar kapalı olduğu için onların durumunu ve psikolojisini iyi ve doğru empati yaptığımı düşünüyorum…

Ancak “Allah’ın emri” olarak düşünüp de başını örten kadın ve kızlarımızın “Oh, hayata erkek olarak gelmek varmış! Tabi siz erkeksiniz, size ne var ki! Sizin için hava hoş, nasıl olsa erkeksiniz…” tarzında söylemleri gizliden gizliye aklından geçirerek veya yakınlarıyla olan diyaloglarda açıktan dile getirerek erkeğe imrenen ve kendi cinsiyetinden memnun olmayan bir görüntü ve yaşam tarzı çizmemesi de gerekmektedir! Öyle yaşamanın kadın olarak ne kendisine, ne de erkeğe bir faydasının olmayacağı unutulmamalıdır. Kendi cinsiyetiyle gurur duymalı ve ondan utanıp sıkılmamalıdır. Hatta o düşünceleri beslemesinin, erkek egemenliğini sürdüreceği için toplumsal bazda zararlı olacağını da unutmamalıdır…

Öte yandan öyle düşünerek, Tanrının kendisini kadın olarak yaratmış olmasının bir olumsuzluk olduğunu vurgulamış olmaktadır aynı zamanda. Oysa Allah bırakalım kadını, hiçbir mahlukuna zulmetmez! O şekilde düşünerek, kadın düşmanı veya kafadan kadını cezalandıran bir Tanrı algısıyla Yüce Yaratıcıyı üzmüş olmakla karşı karşıya kaldığını unutmamalıdır kadınlarımız diye de düşünüyorum.

 

Hayati YAMAN

 

Yorumlar

  1. Hocam gerçekleri söyleme konusundaki omurgalı tavrınıza hayran olduğumu söylemeliyim. Çoğu kişi bu konulara hiç girmeden yani mevzuyu halı altına süpürerek yaşamaya devam eder. Ancak siz bilakis böyle konuların üzerine giderek bizlere de örnek oluyorsunuz. Allah razı olsun... Bahsettiğiniz şeyler benim de zaman zaman aklıma takılırdı. Örneğin, başını örtmeyi Allah'ın bir emri olarak gören kadınlara karşı nasıl tavır almayalıyız, diye düşünüyordum. Dedikleriniz içimi ferahlattı. 'Özgürlükçü bir yaklaşımla Tanrı'nın verdiği seçme hürriyetine müdahale etmeden, laiklik ilkesine sıkıca sarılarak yaşayan bir toplum olmalıyız.'

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ederim Enescim. Tercihlere saygılı olmak bizzat insanlığımızın gereği, tercihleri yaşatma iklimi sunmak ise Müslümanlığımızın göstergesidir. Gerisi hikâye...

      Sil

Yorum Gönder

Lütfen yorumlarınızı bizimle paylaşınız. Yorumlarınız bizler için çok değerli. Onaylama işlemi zaman alabilir. Hakaret içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Popüler Yayınlar