3-VE ONLARIN HİKAYESİ

 


Yaşlanmak, felaketlere karşı direnç sağlar mı?

 

Yeni yıla bir buçuk saat kala, Alper, televizyonda dizi seyrediyordu.

-Yok, ben taksi çağırdım, Eda gidecek eve şimdi.

Yatak odasının kapısının açılmasıyla dizideki odağını Merve’ye verdi. İçinde oluşan, derinden gelen çırpınışların sebebi, ayna karşısında duran saçları havluyla sarılmış, feminenliği bol ve diz kapaklarından ardına bembeyaz bir ten sunan elbise giymiş, özgün ve çaresiz yüze sahip bir kadındı. Ne kadar daha, bir kadının tüm mantığını yok etmesine izin verecekti? Hayatı boyunca bu sorgulamayı yapacak mıydı? Neden bu duygular onu rahatsız ediyordu? Kitlendiği iki çift göz kendisine dönünce gülümsedi, diziye geri döndü.

-La oğlum, iki parmak la, iki parmak! Ver onu Harun’a.

Merve başındaki havluyu koltuğun kenarına fırlatıp içeriye girdi ve uzanarak televizyon seyreden Alper’in karşısındaki koltuğa oturdu.

- ‘’O Ses’’ falan yok mu? Bizi bu gece eve tıktın, en azından eğlenceli şeyler aç.

-Gayet eğlenceli.

Merve ayağa kalkıp kumandayı aldı, kapama tuşuna bastı.

-Bu gece birbirimizi daha yakından tanıyacağız.

Alper parmak uçlarıyla kaşlarının üstünü ovalamaya başladı.

-Ne diyorsun Merve?

Merve kumandayı koltuğa fırlatıp, dış kapıya açılan koridora yürüdü ve sesini yükselterek:

-Bakalım, ne kadar cesursun?

-Bağırma şu koridorda, karşıdakiler duyacak.

-Hangi karşıdakiler?

-Daire 12, moruklar.

-Ha, biz eve girerken kapı deliğinden bakıyordu.

Merve elinde şişelerle oturma odasına girdi. Alper son cevaptan sonra, dikilerek:

-Sen ciddi misin?

-Evet, ne oldu dürüst, namuslu çocuk, imajın mı yıkıldı?

Şişeleri ortada duran, tekerlekli oturma odasındaki boşluğun yarısı kadar olan mavi sehpa üzerine koydu. Hali hazırda bulunan, az miktardaki kuruyemiş ve atıştırmalıkların ortasını açıp yerleştirdi.

-Kızım ya, bu ne!

Merve dizlerini birleştirerek oturdu, geriye yaslandı, keskin ve alaycı bir bakış atarak:

-Dediğim gibi, işte sana fırsat… Hakkımda ne merak ediyorsan, geçmişimde ne arıyorsan bugün halledelim. Sağa sola sorma, cesurca çık karşıma.

-Bu ne ergen tavırlar…

-Oldu, ben yeminimden vazgeçeceğim, sen de bedavadan, boş boş dinleyeceksin öyle mi?

Alper, sigara yakıp Merve’nin gözlerinin içine baktı. İçinde karşı koyamadığı, tüm olumsuzlukların yok olabileceği inancı sarıp sarmaladı dört tarafını. Celallenen fırtınadan kaçarken, zulümle yıkanmış kalbini Nanşe’den saklarken, mısralara gömülmüş ve sanki kayıp, parça parça bir atlası keşfederken bu iki gözde buluyordu kendini.

Sakince, gözlerini kısarak:

-Ne istiyorsun?

-Boz yeminini, iç şundan.

Sanki Kabil’in soyundan bir hatun duruyordu karşısında, içmek, yeminini bozmak, ilkelerden vazgeçmek, neye yarardı ki? Bir felaket, dillere destan, iki tarafı da yakıp kavuran…

Kurtuluş, inanç.

Alper bir yudum aldı, tadından tiksindi, sanki zehir içiyordu. Kirlenmiş gibi hissetti, kabullenemedi. Manevi olarak haysiyetini kaybetmişti.

-İğrenç bu, bir de zevkle mi içiyorsunuz?

Merve kahkaha attı. Uzanıp bir yudumda kendisi aldı. Şaşkınca Alper’e gülümsedi, elindeki şişeyi tokuşturdu.

-Hadi devam… Şunlardan al, ağzın tatlansın.

Anlamsız ve ilk andan farklı olarak, kaybedilmiş hissettiren dakikalardan sonra, hayatını hangi tasviriyle yönlendirecekti?

Bir bağcı, bir marangoz, babana benzemek isteyen sensin, sana temiz olanlar neden yetmez ki? Şiddetin soyuna olan hayranlığın niye?

Merve, dudağının kenarını parmak uçlarıyla dokunarak sildi.

-Her anı kısıtlanmış, Anadolu’nun basit kaderini yaşamaya terk edilmiş bir kızdım ben. Kalem tutmaya kalksam elimden alınırdı. Döşeklerin arasına günlük tuttuğum defteri saklardım. Sanırım evin tüm işini genç bir kızın üstlenmesinin tek güzel yanı, çünkü bir şeyi saklamayı hiç beceremezdim. Güzel kıyafetlerim hiç olmadı ki giyeyim ama akrabalarımın getirdiğini giymeme dahi annem laf ederdi. Çoğunun kaderi gibi belli ögelere zorlandım, hor gördüğün senin hani… İlk başlarda dedim ki kendime ‘’Bu ailenin seni çevreden korumak için aldığı bir önlem. Hem ben bu alemi neyleyeyim ki önemli olan ölümden sonra, yaşıtlarım istediğini yapsın…’’. Çok kıskanıyordum onları, inan bana, o ögeler kötü bir şey değil ama bana zorla dayatılıyordu ve âdetler, her önüne gelen köy kadını akıtıyordu kendi zehrini, biri Zuisudra diyordu ötekisi Utnapiştim, keser mi? Ben zaten teslim olmuşum, öncekiler yalnızca bana ispat olurdu. Büyüyordum Alper, genç kız oluyordum.

Merve’nin gözleri hafiften dolmuştu ve elindeki şişeyi titretmeye başladı.

Alper, Merve’nin ağlayacağını hissettiği anda söze girmesini engelledi.

-Merve, getirme devamını, ihtiyacımız yok.

Ayağa kalktı, Merve’nin yanına oturdu, başını gömleğinin açık düğmesinin hizasına yatırdı.

-Hayatımda hiç alkol tüketmeme sebebim, babam. Bir yer sofrası etrafında, henüz orta sınıf bir aileyken, annemin sofra bezini üstüne çek çağrısını aldırmadan akşam yemeğine saldırıyordum. Bir yandan istediğim çizgi film için annemi ikna edişimin mutluluğu öte yandan ödevlere saldırmak için heyecanım… Yaklaşık altı saniyelik zil çaldı. Annemin suratı asıktı, koşup kapıyı açtım. Beline kadar ulaşabildiğim lanet yaratığa sarıldım. Saçıma dokunup, kurtuldu kollarımdan. İçeriye geçti, doğru düzgün konuşamıyordu ve iğrenç kokuyordu. Bu oda gibi… Önüne yemekler hazırlandı, küçük laf dalaşları oldu. Sonra babam bir anda ‘’Ulan, iki tabak yemek yapıyorsun, onu da başımıza mı kalkıyorsun lan!‘’ diyerek ayağa fırladı. Annemi kolundan tutarak içeri fırlattı, beni ise bahçeye çıkartıp, kapıyı kilitledi. Annemin çığlıklarını duymaya, eşyaların kırıldığını hissetmeye başladım ne kapıyı açabiliyordum ne de bağırdıklarımı birileri duyuyordu.

Merve çoktan gözyaşı dökmeye başlamıştı ve sol elini Alper’in karnından uzatarak sarıldı.

-Tüm her şey bittiğinde, babam evden çıkıp gitmişti. Amcam ve yengeme haber verilmişti, annemi gelip kucakladılar ve evden dışarı çıkarttılar. Tüm insanlar camdaydı, aile içi diye karışmadıkları olayın sonucu izleyip, söylenerek hepsi vicdanlarını rahatlatacaktı. Toplanıp, ‘’Ah, o kadın çok çekti.’’ deyip bireyselde rahatlattıkları vicdandan sonra toplumsal sorunu çözeceklerdi. O gün tüm insanlardan nefret ettim. Gençler acıyarak başımı okşuyordu, çocuklar alay ediyordu. Kitlenip bir bahçe etrafında oradan oraya koştum, çaresizliği iliklerime kadar hissettim. Yok oldum o gün, kaybettim tüm vicdanımı. Çünkü, kötü olanın hiçbir suçu yokmuş gibi kapandı olay. Kötü olanı toplum yadırgamadı, mazlumsa iki dudak arasında, fiiliyatından bahsedeceksen, kadın değil mi? Kadın değil mi?

Kendi kendine tekrarlarken, gözlerinin dolduğunu hissetti, Merve ise çoktan ağlıyordu. Başını eğdi, Merve’yi kucağından kaldırdı, gözlerine baktı. Avuçlarının içine yüzünü alıp, göz yaşlarını sildikten sonra:

-Senin ve benim, yeryüzümüz sularla kaplandı, sular çekilince ikimizin varlığı ortaya çıktı. Ben vicdanımı mezbah yaptım sen kaderini. Sonunda bir ahit elde ettik. Bu ahide yemin olsun, ben çadırda çırılçıplak bulunmayacağım, sen bu yeryüzünde bir daha lânetlenmeyeceksin. Sigara var mı?

Merve, Alper ellerini çekince, etrafa şöyle bir bakındı, burnunu çekti:

-Yok galiba.

Alper saate baktı:

-Ne kadar kaldı yeni yıla?

-Yarım saat.

-Açık yer bulur muyum?

-Sigara içinse evet.

-İçecek ve yiyecek bir şeyler de alayım.

- Saat ondan sonra yasak değil mi

 Alper ayağa kalktı koridora yöneldi, üstüne montunu aldı.

-Hallederiz.

-Ne oldu? Hani eğlence sevmiyordun sen.

Alper, gülümsedi, el salladı ve çıktı.

 

 

HEP YAŞANAN

İbrahim, kendine değen bir el hissetti. Zihni bulanmaya başlamış, gökyüzü kararmış, tüm duyuları kontrolden çıkmıştı. Ses duyduğunu hissediyordu, içi takip edildiği hissiyle dolmuştu. Zihnin içerisinde bütün düşünceler yok olmaya başlamış ve kafasının içinde dönenlere ani bir inanç beslemeye başlamıştı. Mimikleri karşısındaki görüntüye uygun ve elindeki gazetenin gönderdiği bir mesajın getirdiği takip hissiydi. Önemsiz ve atak içinde yok hissi yaşadığı anda sanki babasının görüntüsüne inanıyor fakat görüntünün varlığından netice çıkaramıyordu. Her zaman hissettiği, ölüm şeklinden mahvolmuş, babasının bedeni sanki karşısındaydı ama beden değil takip etmek ve ona dokunmak için gönderilmiş biriydi. Üzerine geldikçe korku hissetmeye başladı.

-İbrahim, nasılsın?

Sesi duyduğu anda irkildi ve o tarafa döndü, kendi kendine konuştuğunu hissetti. Alper gelmişti yanına. Sustu.

 

 Salih EKENEL


Yorumlar

  1. Bölüm 1: https://bit.ly/2VKiMio
    Bölüm 2: https://bit.ly/3ySmVSr

    YanıtlaSil
  2. Ellerine sağlık dostum, yolun hep açık olsun...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim desteğin ve iyi yorumun için arkadaşım.

      Sil
  3. Hedefini hiç küçültme Salihcim. Birgün senin senaryon gişe rekorları kıran bir film olacaktır. Benim ona inancım tamdır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam, çok teşekkür ederim yorumunuz ve dilekleriniz için.

      Sil

Yorum Gönder

Lütfen yorumlarınızı bizimle paylaşınız. Yorumlarınız bizler için çok değerli. Onaylama işlemi zaman alabilir. Hakaret içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Popüler Yayınlar