ADIM ADIM



Saat kaç bilmiyorum. Adımı biliyorum, ben kimim bilmiyorum ama bilmeye doğru ADIM ADIM ilerliyorum. Başım önümde ama ADIMlarımı saymadan yürüyorum...

Gözlerimin önünden hızlı yavaş, yalnız ve grup halinde insan ADIMları da geçiyor. Tam tutturmuşum kendimi, dümdüz yürüyorum. Ayrımlar görüyorum, tanıdık sesler duyuyorum ya da ADIMlarımın parke taşlarındaki tanıdık seslerini duyuyorum. Hatta bu tanıdık taşlardan anlıyorum, bilindik yollarda olduğumu! Fakat -adım gibi- emin olduğum yolda ilerlerken, bi' de bakmışım ki nerede olduğumu nereye gittiğimi bilemez olmuşum ben!

Yola ne zaman çıktığımı hatırlamıyorum. Adımlamaya nereden başladım bilmek istiyorum? Paytak paytak yürüyüşümden mi, koşmaya başlayışımdan mı, yoksa bilinçli bir şekilde ADIMlarımı yere sağlam basmaya başlayışımdan mı? Nereden başlatmalıyım, lades mi oynasam, papatyanın taç yapraklarını mı kopartsam bilemiyorum?

Yok yok ben hücrede konuşlanmak ve zigottan başlatmak istiyorum. Bunun daha doğru olduğuna karar kıldım. Zaten insan bilmezmiş yola nereden başladığını! Ama anlarmış bak! Haydi hiç unutmadığımız son günümüzün yanına, yola nereden başladığımızı da koyalım artık. İşte ADIMları da zigottan başlatalım artık... Ayrılık vakti anıları neden en son ne yaptığımız, nerede ve kiminle ne konuşup söyleştiğimiz, ne yiyip ne içtiğimiz olur ki hep? Uzun uzun yazıların da, şu an bile olduğu gibi, neden en son paragrafı öne çıkarılır ki hep? Neden yolculuğa ilk nasıl başladığımızı unuturuz biz? Yazının girişi niye çarçabuk unutuluverir?

İşte ben her ne kadar ADIMlarımı saymadan yürüyorsam da bütün ADIMlarımın hakkını vermek istiyorum. İlk ADIMımı dahi son ADIM attığımda, -adım gibi- hatırlamak istiyorum. Bütün ADIMlarımı, hayatımın tamamını, sînemde; gönül limanımda demirletmek istiyorum. 

Öyle ki, yolculuğum boyunca sadece ADIM attığım ayaklarım yorulmuyor! Sırılsıklam terlediğim de oluyor, soğuktan tir tir titrediğim de. Gerekli veya gereksiz kalabalıklar içinde boğulduğum da oluyor. Daralmış nefes alamaz hissettiğim de kendimi. Bazen gürültüler içinde kayboluyor yalnızlığımın sesi ve sessizliği...

Yalnızlığım beni pek mi seviyor ne? Ben de sevecen mi oluyorum parke taşlarına o zaman? Çünkü yalnızlık daha hızlı adımlar attırıyor bana biliyorum ama parke taşlarını da incitmeden adımlıyorum o zaman!

Kendimi kaptırıyorum, yokuşların dikliğine. Hiç bitmeyecek gibi geliyor yolculuğum. Oysa bitecek biliyorum. Onun için ADIMlarımla iz bırakmak istiyorum. İzlerim kalıcı olduğu kadar, anlamlı da olsun diye yere sağlam basışım da ondandır. Siz de anladınız değil mi ADIMlarımı nereden başlatma güçlüğü çekişimi? Nasıl ikilemler yaşayışımı?

Ara ara duruyorum. "Bu yokuş çok dik, yol da çok uzun. Gel vaz geç bu zorlu tırmanıştan!" diyorum. Tam dönüp gerisin geriye kendimi kapıp koyvermek istiyorum! "Aman Allah'ım bu izler bana mı ait? Ben mi bıraktım bunları? Bu şah eserlerin sahibi ben miyim?" diyorum. Hemen gücümü topluyor ve yeniden tırmanışa geçiyorum. Her ne kadar ADIMlarımın ölçüsü ayak mesafesine inmiş olsa da. Ağır ağır attığım ayaklar, koşarak attığım ADIMlarım kadar değerli oluyor bir anda yokuşu tırmanırken...

Aslında yol da bitecek, yokuş da biliyorum! Zaten yolda gözüm yok benim.

Gözüm yollara ilmek ilmek döşediğim ADIMLARIMDA...


Sinem Saper

Yorumlar

  1. Yüreğine sağlık, kalemine kuvvet kızım. Arzu ettiğim hedefe doğru ilerliyoruz hep birlikte. Ben tohum saçtığımı zannediyordum. Siz ürün veriyorsunuz.
    Ben nasıl umutsuz olabilirim ki???

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umudunuzu haklı çıkarmak için tüm çabalarımız...

      Sil
  2. Çok güzel bir yazı olmuş Hayati Hocamızı ve sizi tebrik ederiz sinifta 30 kisi okuduk.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuyucukar olmazsa yazılarımızın bi anlamı yok ilginizden dolayi biztesekkur ederi

      Sil
  3. Pırıl pırıl bir yüreğin azim ve kararlılık dolu, okuyucusuna umut ve gayret veren, Türkçeyi kullanmaktaki ustalığı ise her satırında başka başka tatlarla lezzet ziyafetine dönüşen, alkışlanası, bir yazı.
    Yazarını kutlarım.
    Kalemine ve yüreğine sağlık!..
    Eserden müessirini görüyor ve bu genç yürekleri geleceğin umut vaadeden; şairleri, yazarları, bilim ve sanat insanları olma yoluna koyan değerli Hayati Bey'i de, ayrıca, kutluyorum.
    Geleceğin ulu çınarlarının tohumları serpilmektedir, yurdumun bereketli topraklarına...

    İbrahim ÖZMEN / Ankara

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginizden ötürü çook teşekkür ederim.

      Sil
  4. Tebrikler ve teşekkür ler

    YanıtlaSil
  5. ADIMlarınızın bu güzel hikayesi, perspektifi, yazarın zarif üslubu ve adımlarının derinliği okurken zevkten dört köşe olmama sebep oldu
    Kıymetli yazar hanım, kaleminiz daim olsun..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Lütfen yorumlarınızı bizimle paylaşınız. Yorumlarınız bizler için çok değerli. Onaylama işlemi zaman alabilir. Hakaret içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Popüler Yayınlar