VİYADÜK

Yolculuğumuzda bizim en önemli kriterimiz olan yolumuzu(İsra-9) çok iyi tanımalı, yolun kalitesini arttıran unsurları bilmeli ve yola revan olabilmeliyiz…

Dünkü sunumumuzda tünel kavramı üzerinde durmuş ve dağları delerek mesafeleri kısaltan tünellerin; Monera’dan yolculuk ta nelere karşılık geldiğini, insanlardan gizli Rabbe ayan, hangi emelleri taşıdığını belirtmiştim. Bu gün de viyadükler üzerinde duralım.

Viyadükler genellikle, iki dağın arasında kalmış vadilerde kurulur. Çok ayaklı ve yüksek köprü şeklindeyse vadiyi dikey birleştiriyor; Vadi boyunca kıvrımlı ve virajlı yolları ortadan kaldırıyorsa vadiyi yatay geçiyor demektir.

Viyadük’e gizli olan tünelin açığıdır, açıktan giden tünellerdir, diyebilirim. Yani Fatır-29 daki “…gizliden ve açıktan harcayanların…”, gizliden kısmını tüneller, açıktan kısmını viyadükler karşılar.
Bireysel yardımlarımızı gizli yapmak daha doğru olanıdır. Gizlilikle yaptığımız yardımlarda hem kendi egomuza su serperek onun büyütmemiş oluruz, hem de karşıdaki kardeşimizi ötekileştirmeden, toplumda rencide etmeden onu da kendimiz gibi gördüğümüzü bildirmiş oluruz. 

Kısacası onun gönlüne su serperek, onu büyütmüş oluruz. Anonim bir sözde olduğu gibi, “İyilik yapıyor gözükmeyin; iyilik yapın da, gözükmeyin” düsturu şahsi yardımlarımızın tünelleri iken; vakıf, dernek, aşevi, Kızılay, Yeşilay, Diyanet vs gibi yerel yönetim birimleri, sosyal yardım eksenli kurulmuş olan kamu kurumları, sivil toplum kuruluşlarının hayır sever amaçlı ayakları ya da birimleri gibi kurumsal kimlikler üzerinden yapılan yardımlar ise açıktan yapılmalıdır. İşte bunlar da viyadükleri temsil etmektedir. Onların açıktan yapılması kurumsal kimliklerin gizlenmemesi açısından, gizli işler çevirerek başka emellere hizmet etmemeleri açışından önemlidir. Ve çok sıkı bir şekilde denetlenmelidir. Aksi halde özellikle yurt dışı yardımları altında nereye ve kime verildiği bilinmeyen, yardımın yapılıp yapılmadığı da kesin olarak bilinmeyen istismara açık bir şekilde “Afrika’ya Yardım” başlığı ile şaibeli yardım kampanyaları yapılmaktadır. Hayır kuruluşlarının hepsini bütünüyle töhmet altında bırakma vebalini taşımak istemem. Şahsen ben de bu kuruluşları destekleyen, bu kuruluşlar aracılığı ile yardımlar yapan bir kardeşinizim. Ama şahit olduğumuz olayları da es geçemem. Kimse yok mu? derneği, Deniz feneri derneği, her önüne gelenin tarikat ve cemaat yapılaşmaları ile denetimsiz yardım toplaması, lösev, kanser araştırma vakfı, Körler dernekleri, Engelliler dernekleri gibi kurumlar adına fason makbuzlar bastırılarak yardım toplanması, insanların duygularının sömürülmesi, kamu aracılığı ile toplanan yardımların belli dönemlerde bütçe açıklarına aktarılması bunlara örnektir. Bu konuda aslolan; devletin kendi kuruluşları aracılığı ile güven vererek, vatandaşını kimseye muhtaç etmeden, hiçbir cemaat ve tarikatın kucağına düşürmeden yardımları almak ve ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak olmalıdır. Hem ihtiyaç sahibini, hem de zengini kimsenin kucağına düşürmemektir. Aksi halde bu yapılaşmalar, gücü ellerine geçirince vahşileşiyor ve kendisinden olmayanı eziyor, gözünü kırmadan yok ediyor. Sonra zengin ve fakir olarak her iki taraftan duyguları sömürülmüş insanlar da vah tüh ediyor ama iş işten geçmiş oluyor. Sosyal devlet olmanın gereği olarak kendi bütçesinden o kalemleri karşılayabilmektir. Bunun için de devlet bütçesinin fazla vermesini sağlayacak kadar her alanda çok çalışmak gerekmektedir. Üretim tavan yapmalı, iç piyasayı doyurma yanında stokların artması durumu ortaya çıkmalıdır.  
Bilim ve teknoloji alnında geriden geliyor olunmamalıdır. Küçücük bir cep telefonu için kaç ton buğday veya domates vermemiz gerektiği unutulmamalıdır.

Kendine özgü olarak, inşa ettiği tünel ve viyadüklerle Monera’dan yolculukta yol kalitesini arttıran, huzurlu yolculuklara olanak sağlayan kardeşlerimize selam olsun…



Hayati YAMAN

Yorumlar

Popüler Yayınlar