İSTASYON

Demir yolu ile yolculuk yapıyorsan eğer, senin yolculuğunun olmazsa olmaz duraklarıdır istasyonlar. Oralarda yeni şehirler ve yeni insanlardan kesitlere şahit olursun.

İstasyonların bazılarında trenden inip kara yoluna nakil geçebilirsin. Hatta deniz ve hava yoluna da transfer olabilirsin. Fark etmez bütün yolların kuşatıcısı, sahibi Tek ve Bir olan Eşsiz ve Benzersiz olan Allah-u Azim-üş Şan dır(Mearic-40,41; Rahman-17; Bakara-284; Lokman-16). O tek olduğu gibi, yol ne olursa olsun, nasıl olursa olsun Tek olan Rehbere uygun olsun(Al-i İmran-101) gerisi hiç mühim değildir.

Bazı istasyonlarda yolculuk yaptığın trenden kimilerinin, onun son durağı oldu için, kalıcı olarak indiğini görürsün(Zümer-42 Uyku da ölüm gibidir, ölüm de uyku gibi. İnsan ölmediyse ya istasyonda transfer oluyor ya da kaldığı yerden yola devam ediyordur). Kimilerinin ise ilk durağı olarak trene bindiğine şahit olursun. İlk ve son durak dışında; kimin ne için indiğini, kimin de ne için bindiğini bilmek, anlamak istedikçe yükünü arttırmış olursun(Tevbe-128; Şuara-3; Kaf-45; Gaşiye-22;). Yol nereden başlamıştır, nereye varır, tam olarak(İnsan-1) kestiremezsin? Yol ne zaman başlamıştır, ne zamana kadar uzar gider,(Araf-187; Ahzab-63; Muhammed-18; Lokman-34) bilemezsin? Çünkü Monera’da yolculuk, zamanda yolculuktur aslında…

Herkesin kendi süresi dolduğunda, kendi iniş vakti geldiğinde o istasyon onun için zamanı durduran durak yeridir. Süre ve sırayla inişler, o kişi için ölüm diye adlandırdığımız, Rabbimizin ise damaklarımıza bal sürmek gibi tatlandırmamızı istediği(Ankebut-57) istasyonlardır oralar. Burada bir istasyondan başladın yolculuğa, burada bir başka istasyonda sonlandıracaksın yolculuğunu. Ve yine buradan, artık nihayetsiz bir yolculuğa çıkmak üzere, yeniden topluca bir kalkış(İsra-71; Kıyame-4 Parmak uçlarımızı, ki kişiye özgü kimlik taşır yeniden yaratma ayeti), yeniden bir biniş(Bakara-56) ile başka bir yolculuğa daha çıkacaksın(En’am-94; Kehf-48; Meryem-95 Tek tek yargılama var, dikkat edin! Öyle topluca hesap görülmesi yok!) eyy yolcu kardeşim…

Kimilerimizin indiği her bir istasyonda, yine başka birileri de ömür saatinin süresi kurulmuş olarak, durmaksızın geri sayım sürecini başlatmış olarak biniş yapmaktadır(Araf-189) trene… Bu defa doğum diye adlandırdığımız o istasyon senin için; her anı, seni o istasyona getiren annen tarafından, saniye saniye hatırlanan bir kimliğe bürünmüştür artık. Sancılarıyla meşakkatli bir yolculuğun habercisi olduğunu bilir annen. Ama o ana yürekliliği ile sana hiiiç hissettirmez o güçlükleri. Hatta senin bu yolculukta donanımlı hale gelmen için, önce Merhametliler merhametlisi Rabbimizin Esma'sı ve ahlakının tezahürlerinden olan Rahim’de ağırlar seni. Doğduktan sonra basar bağrına seni, cennetten esintiler taşıdığın kokunu çeker içine, taa iliklerine kadar. Melek gibi saf, temiz, berrak, fıtrat ve vahiy yüklü minicik yavrucaksındır sen artık. O öncesinde kalabalık bir istasyonda olduğunu ve kalabalııık bir trene binmek üzere olduğunu çok iyi bilir. Onun için “Bahtın ve yolun açık olsun, yolda ayağına çalı ve dikenler dolaşmasın, geleceğin ve yolculuğun aydınlık olsun kuzum.” dua ve temennileri eşliğinde “E bebeğime e, e”. “E bebeğime e e”. Ninnileri ile büyütür seni. Belli bir süre seni emzirir, bağışıklığını güçlendirir, denge organı beyinciğinin gelişmesini izler ve dik duruşuna hazırlar seni.

Sen ve anne-baban, zamanın işlediğinin farkında bile değilsinizdir ve her yıl coşkuyla, heyecanla kutlarsınız istasyona gelişini ve trene binişini.

Ne zaman ki yolda olduğunu, yolcu olduğunu, elinde bir kurulu saatin olduğunu anlamaya başlarsın sen! İşte o zaman iş ciddiye binmiş ve bir takım hazırlıklar yapmak gerektiği şuuruna varmışsındır artık. Bağımsız bir yolcu olduğunu, yardımlaşma ve paylaşımlarla yolculuğu kaliteli hale getirenlerin varlığını keşfetmeye çalışsan da, birilerinin de seni habire kandırmaya çabaladığını görürsün. Tam olarak üzeri örtülmemiş, tamamen kirlenmemiş fıtratınla kandırıldığını hissedersin. Fakat akil insanlar devrede olduğu için “Kandırılıyor olamazsın, bu kadar insan boşuna mı bu yolu takip ediyor?” gibi algı operasyonları ve salvoları ile trende elma şekeri yalayan bir çocuk muamelesi görmeye alıştırılıyorsundur artık. Düşünmeden, sorgulamadan, akletmeden, fikir beyan etmeden, gözün açılmadan sürü mantığı ile beş kişilik kompartımana on kişi doldurarak, “Eziliyorum, bu nasıl yolculuk?” dahi dedirtmeden tünelde yolculuk yaptırıyor olanlar olabilir sana. Tüneli bir çıkalım ucu ve arkası aydınlık. Kapat gözlerini sabret, bizim kondüktör ve makinist canavar gibi. Haşa Allah’ın elinden bile seni kurtarır, cennete sokar vaatleri ile seni aldatıyor olabilirler. Oysa ne tren tünelde, ne etraf karanlık, ne sen sahipsizsin, ne sen yalnız ve ne de sen rehbersizsin? Her şey o kadar arı duru, berrak ve asl olan fıtratına uygun ki, yer yer tünele giriyor ama ışıksız değilsin. Yer yer yokuş tırmanıyor ama dermansız değilsin. Yer yer kavşaklarla, dönemeç ve virajlarla karşılaşıyorsun ama navigasyon sağlam. Yani yol haritan ve kılavuzun elinde, doğuştan makinist, kondüktör ve yolcu olma kodlamaların yapılmış, örnek sunumlar önünde, hayatına rehber kıldığın Kur’anla kıvrımlı yollar dümdüzdür artık, senin için.

Önemli olan seni istasyona getiren, önce annen olmak üzere, ebeveynlerini unutmamak(Onlarca ayet var ve Allah’a iman dan sonra gelir. Örneğin şu ayetlere göz atınız: Bakara-83; Nisa-36;  İsra-23, 24; Lokman-14), farklı kompartımanlarda olsanız da, onlara tren çok yavaş gidiyor gibi gelse de, onlar muhtemelen sana göre yakın istasyonlarda ineceklerini hissetseler de, senin selametle yol alman için duacılarındır arkanda. Zaman zaman onların hal ve hatırını sormak, onların hayır dualarını almak, yola kiminle çıktığını, yolculuğunun nasıl ve nereden başladığını unutmamak görevin olmalıdır, eyy yolcu kardeşim…

Hayırlı yolculuklar!



Hayati YAMAN

Yorumlar

Popüler Yayınlar