YİĞİT, ER MEYDANINDA BELLİ OLUR!
Altaykan Eryiğit : https://youtu.be/eUmOktV8bSw
Hocam linkini paylaştığım videodaki, Miraç hakkında yapılan
bu yoruma katılıyor musunuz?
Hayati Yaman :
Evlat, İsrafil Balcı Hocanın “Miraç” kitabı da var. Geçen yıl
okumuştum. Çok çarpıcı bilgiler içeriyor. Resmen Zerdüştlük’ten geçme olduğunu kanıtlıyor… İsra=gece yürüyüşü/yolculuğu olarak yatay bir yürüyüşken ve ayetle
sabitken, ayette olmamasına rağmen yanına miraç
monte edilerek dikey yürüyüşe çevrilmiştir, diye oldukça detaylı anlatıyor!
İsrafil Hocamın söylediklerine katılıyorum. Kendisi ile aynı
düşünüyorum ve paylaşımlarını da takip ediyorum vesselam...
Altaykan Eryiğit : Üstelik
Miraç konulu bu günkü “cuma hutbesi” de evlere şenlikti değil mi hocam?
Yok namaz verilmiş, yok Bakara Suresi’nin son ayetleri
verilmiş, yok şirk koşmadan ölenin cennetle müjdesi verilmiş, vs.
Hayati Yaman : Gerçekle
hiçbir alakası olmayan bu tarz bilgiler camilerden, hocalar vasıtasıyla milletin
beynine işleniyor. Doğal olarak biz gerçekleri dile getirince de "sen hocadan iyi mi biliyorsun?"
diye kontra karşılık görüyoruz. "Diyanet, bu kadar insan böyle
inanıyor, onlar yanlış da sen mi doğrusun? Sen insanları saptırıyorsun!"
gibi değerlendirmelere maruz kalıyoruz. Ne diyelim, herkes kendi hesabını
verecek!
Altaykan Eryiğit : Hocam
sonuçta hutbeyi dinlediniz ve ben de konu başlıklarını yukarıda tekrar ettim. O
hususlara açıklık getirir misiniz?
Hayati Yaman : Neden
olmasın? Hem de anlatılan olayların çelişkilerini göstererek izah edeyim.
1-Peygamberimizin
risaletinden önce de kılınan Namaz, İsra olayından yaklaşık 5-6 yıl önce farz
kılındı. Yani ibadetinin içini doldurarak farziyet kazandıran ayetler risaletin
5. yılında inmiştir. Oysa İsra olayı, hicretten bir yıl önce, risaletin 11.
yılında gerçekleşmiş ve Mekkî surelerden olan İsra Suresi de o yıl inmiştir…
2-Necm Suresi-11 ve
18. Ayetlerde geçen "sitretul
münteha" Cebrail’in bile gidemeyeceği gökte bir yer olarak delillendirilir. Hâşâ Allah ile Peygamberimizin orada baş başa görüştüğü(!) anlatılır. İşte
İsrafil hocam Zerdüşt için anlatılan o hikayede, Zerdüşt’ü alıp doğrudan onun
yerine Peygamberimiz monte edilmiştir, der! Necm Suresi risaletin ilk
yıllarında inen suredir. Cebrail’in daha önce de vahiy getirdiği son ağacın bulunduğu
yeri (Cennetül Me'va’yı yani Me’va bahçesini) anlatır. Çok yanlış anlatılıyor…
3-Ne gariptir ki,
yine İsra-93. Ayette bizzat
müşriklerin "...sen göğe
çıkmadıkça..." İfadesi de geçen pek çok şartın sıralandığı 90-93. Ayetlerde "sana inanmayacağız" dedikleri sözler ifade edilmesine
rağmen, Miraç hadisesi uyduruluyor.
4-Miraç namazdır
ve namazda secde ile gerçekleşir. Zira dünya gözüyle Allah'ın görülmesi,
Peygamber dahil, hiç bir kul tarafından mümkün olmayacak bir eylemdir! O halde
Peygamberimiz nasıl oldu da Allah ile baş başa görüşebildi? Delil nedir? Diye
sorarsan, sus pus oluverirler hemen…
5-Ayrıca Bakara Suresi Medenî sure olmasına
rağmen nasıl oluyor da, son ayetleri Mekke’de gerçekleşen olay ile nazil
oluyor? Yine sormayacaksın…
6-Sonra
Peygamberimizi Buhari hadisleri Mekke’den, Müslim hadisleri Kudüs’ten
miraca yükseltir. Bu çelişkiler neden? Hangisi doğru diye sormazlar mı adama?
Fakat soru sormadan iman edeceksin. Kılıf da hazır. Sıddık olmak istemiyor
musun?
7-Bazı
rivayetlerde, güya Aişe annemize sormuşlar, o da evet gitti ve geldi demiş. Hatta
o kadar kısa sürede gerçekleşti ki, yatağı hâlâ sıcaktı. Diyesiymiş... Oysa
yine çuvallıyorlar. Çünkü Aişe annemiz ile evlilik Medine'de gerçekleşmiştir.
Yani nereden baksan tutarsızlık kokuyor. Ama kimse sorgulamıyor.
Hatta Said Kürdi, namı diğer Said Nursi miracı, "imandan bir cüzdür" diye
sunar kitaplarında... Saçmalık diz boyu...
8-Bütün peygamberlerin
mücadelesi, ümmetini şirkten uzak tutmak ve tevhit inancını sağlam kılmaktır. Şirk
koşmadan ölen, zaten cennetliktir. O zaman şirk koşmadan ölene cennetliksin
diye neyin müjdesini veriyorsun? Müjde dediğin şey malumun ilanı olmuyor mu?
9-Hatta eskiden
ballandıra ballandıra bilmem şu kat semada Musa Peygamber ile görüşerek, ondan
aldığı tüyolarla Peygamber ve Allah arasındaki namaz pazarlıkları da
anlatılırdı! Allah’ım affetsin, ben de az anlatmadım lise öğrenciliğim
dönemlerimde…
Altaykan Eryiğit :
Namaz 50 vakitten 5 vakte düşürülseydi haşa Peygamberimiz Allah'tan daha
merhametli olurdu. Değil mi hocam?
Hayati Yaman :
Kuşkusuz ki öyle! Hem de yarattığı kulları, bizzat kendi seçtiği elçileri kadar
tanımayan bir Allah ile karşı karşıya kalmış olacaktık! Ne yaman çelişkiler
değil mi? Son dönemlerde o pazarlık mevzularını anlatamıyorlar. Çünkü
sorgulayan bir nesil geliyor!..
Altaykan Eryiğit :
Hocam şimdi de başka bir konu ile alakalı soru sormak istiyorum.
Kur'an-ı Kerim'de genelde "biz" zamiri kullanılırken Hac Suresi 48. Ayette "ben"
zamiri kullanılıyor. Bunun sebebi nedir?
Hayati Yaman : Hangi
zamir daha çok kullanılmaktadır. Onu net olarak bilmiyorum. Gerek duyulursa
araştırılabilir. Kur’an’da ben, biz, o
şeklinde her üç zamir de kullanılır
Rabbimiz için. Bu bir Kur'an üslubudur. Mesajın içeriğine göre; genellikle tekvinî ayetlerde (yani tabiat kitabını
anlatanlarda) ‘biz’ zamiri
kullanılır. Çünkü tabiatı yaratma
eylemlerini meleklerle birlikte gerçekleştirmiştir. Hem onların hakkını teslim
etmek için hem de biz insanlara istişare ve ortak aklı öğretmek için bu zamiri
kullanılıyor olabilir.
‘Ben’ zamiri, hükümranlık konularını içeren ayetlerde
geçer.
‘O’ zamiri ise
aniden, cümle içinde kullanılır ki; dikkat
çekmek, sıra dışı bir anlam
kazandırmak için...
Altaykan Eryiğit :
Teşekkür ediyorum hocam. Bir soru daha sorsam?
Hayati Yaman :
Senin canını yerim. Klasik anlamda dini soru değil sordukların. Benim de zihnim
açılıyor. Ben bilinç açan böyle sorulara bayılıyorum. Allah'tan çalıştığım
yerlerden geliyor. Gerekirse araştırma için süre isterim. Sor bakalım…
Altaykan Eryiğit :
Hocam yine Hac Suresi 75. Ayette
melekler içinden de elçi seçildiğinden
söz ediliyor. Buradaki kasıt nedir?
Hayati Yaman :
Vavvv çok sevdiğim bir konu. Bunu detaylıca cevaplayacağım inşallah. Yine
Mehmet Okuyan Hocamızın çok istifade ettiğim Tefsir derslerinden aldığım notlar
ışığında…
Bu konu istismar edilen hususlardan biri olduğu için, seni
detaylı bilgilendireyim istedim. Şimdi geleneksel islam algısında resul ve nebi kavramaları şöyle işlenir: Nebi kendisine kitap
verilmeyen peygamber, Resul
kendisine kitap verilen
peygamberdir, şeklinde...
Oysa bu ayrım, Kur'an'a aykırıdır. Mehmet Hocamız “Her
peygamber hem Nebi, hem de Resul’dür. Hatta her peygamber önce Nebi, sonra
Resul’dür.” der…
Nebi ve nübüvvet
kavramı, bir kişinin vahiy alması, Resul ve risalet ise aldığı vahyi tebliğ etmesidir.
Yani Resul kelime kökü olarak -elçi- demektir. Mesajın
sahibinden aldığı nübüvvet görevini, vahyi insanlara değiştirmeden, bozmadan,
ekleme ve çıkarma yapmadan mota mot iletmesidir.
O nedenle elbette melekler
bizzat Cebrail Resul=elçi’dir. Hatta Yusuf-50’de zindandaki Yusuf Peygambere gelen kralın elçisi için de ayetin orijinal metninde ‘resul’ kelimesi geçer. Ayrıca her Müslüman, İslam’ın gönüllü
elçisidir. Ama din tüccarlığı yapmadan!.. Fakat ilahi vahiy alarak
görevlendirilmiş bir Resul’lük söz konusu olamaz. O kurumsal yapı, Muhammed
Peygamberimizle son bulmuştur. Mevcut vahyin elçiliği, resullüğü ise devam
etmektedir. Ben inanıyorum ki, sen de o elçilerden birisin!
Nebilere kitap
verildiğine dair birkaç ayet numarası göndereyim. Bakara-213, Hadid-26, Casiye-16
Resullere kitap
verildiğine dair ayet olarak ise Hadid-25,
Nisa-165 ayatelerine bakabilirsin.
Peygamberlerin hem
Resul, hem de Nebi olduklarına dair Araf-157
ve 158. Ayetlere bakabilirsin.
Yine Yüce Rabbimiz Meryem-51,
54, 56 Ayetlerinde Hz. Musa, Hz İsmail, Hz. İdris için de resul ve nebi
birlikteliklerini kullanır.
Altaykan Eryiğit :
Hocam son bir soru daha sorabilir miyim? Hac-65.
Ayette “göğü tutmak” tabirinden
söz ediliyor. Bundan kasıt ne olabilir?
Hayati Yaman :
Fizik kurallarını ifade eden tekvini bir ayettir. Benzer şekilde Yüce Rabbimiz Rad-2’de görünmez direklerle göğü
tuttuğunu anlatır. Mehmet Okuyan
hocamızın tefsir derslerinden edindiğim bilgiler ışığında cevaplamam mümkün
olacaktır. Atmosferi oluşturan havanın gücünü anlamak gerekir, diye izahta
bulunuyor Mehmet hocamız. Çünkü hidrolik sistemlerinde de hava ile çok büyük
güç ortaya konulmaktadır. Atmosferin hava gücü de sıkıştırılmış bir hidrolik
sistem oluşturarak gökyüzünü tutar.
Altaykan Eryiğit :
Muhteşem bir izah ortaya koymuş Mehmet Hocamız. Size de çok teşekkür ederim
hocam.
Hayati Yaman :
Kur’an’ın “Son Saat” dediği, bizim
ise “kıyamet” dediğimiz olayda vuku
bulacak hadiselerden birisi de “Gök
yerinden koparıldığı zaman!” diye Tekvir-11’de
söz edilir. Demek ki o zaman Atmosferde oluşacak bir delikle uzaya gaz kaçağı
olacak ve hava basıncı ortadan kalkacak. Ardından da gök yüzü düşecek!..Tekvir
Suresinin ilk 14 ayetini okumanı öneririm.
İ. Altaykan Eryiğit
Yorumlar
Yorum Gönder
Lütfen yorumlarınızı bizimle paylaşınız. Yorumlarınız bizler için çok değerli. Onaylama işlemi zaman alabilir. Hakaret içeren yorumlar onaylanmayacaktır.