DEMOKLESİN KILICI
Beyin ve onun çalışması, boşlukları doldurması hatta bizi yanıltması üzerine de bir deneme yazısı yazmıştım bloğumuza...
Bu defa farklı bir açıdan ama yine beynimizin bizi yanıltmasına yönelik dikkat çeken bir yazı ile karşınızdayım...
Dilerseniz bir soru ile başlayalım!
-Kimler başlığı "Demokrasinin kılıcı" diye okudu? Desem bana ne cevap verirsiniz?
Kuşkusuz deyimi önceden bilenler o yanılsamaya düşmemiştir. Fakat mutlaka düşenler vardır.
Bir örnek daha vereyim. "BURASI CEZAEVİ"
Kimler "Bursa cezaevi" okudu?
"Sanki diyalog hâlinde miyiz biz de, bu tarz uygulamalar yapıyorsun?" deseniz de haklısınız...
Fakat benim amacım dikkat çekmek! Duyduğumuz, gördüğümüz, tattığımız, kokladığımız ve dokunduğumuz her şey acaba o şeyin aslı mı, yoksa?..
-Duygularımız bizi yanıltır da, duyularımız da yanıltır mı?- tartısına sizi çıkarmak istiyorum. Ne dersiniz?
Duyguların yanıltmasını tamir etmek zordur ama duyuların yanıltmasını tamir çok kolay.
Seni yücelten bir özür, her şeyi sil baştan başlatmaya yeter. Ama duygular öyle mi? Duyguda yok saymak, silmek ve yeniden başlamak kolay mı? Hiç de öyle değil.
Duygular kök boyası ile yazar yazısını, adeta kazır içine, duyular ise kurşun kalemle...
Bir de fiziksel görüntüsü ile değişen ve anlamını kaydıran deyim ve özlü sözler vardır! Onlara da bir kaç örnek sıralayayım...
-Güzele bakmak sevaptır.
Oysa aslı "Güzel bakmak sevaptır." idi...
-Aptala malum olurmuş.
Oysa aslı "Abdala malum olurmuş." idi.
-Ana gibi yar Bağdat gibi diyar olmaz.
Oysa aslı "Ane gibi yar Bağdat gibi diyar olmaz." idi.
Ben de tatilde Moneradan yolculuk bloğumuzdaki okuyamadığım yazıları okuma fırsatı buldum. Hayati hocamızın blogtaki "Tanrının Dili" başlıklı sunumunda geçen "Demoklesin kılıcı" ifadesini aslında "Demokrasinin kılıcı" olması gerekirken her halde yazım yanlışı oldu diye düşünmüş ve hocamla fikir alış verişinde bulunmuştum.
O da fırsatı kaçırmak istememiş olmalı ki, benden o sözü araştırmamı ve bloğa bir sunum yapmamı istedi.
Büyük bir zevkle görevi üstlendim ve hem öğrendim, hem de bilgilerimi paylaşayım istedim...
Ne yalan söyleyeyim, araştırınca bir siyasetçinin sözü ile karşılaşacağımı bekliyordum. Sonuç hiç de beklediğim gibi değildi.
Çok şükür ki, duygularım değil duyularım beni yanıltmıştı. Hocama minnet duyarak o yanılsamamdan çarçabuk kurtuluverdim...
Kaynağımız, ünlü devlet adamı Romalı Çiçero yazıtları ve benim kurgum...
Olay Siraküza kralı Dionysos ve onun yaveri Demokles arasında geçer. Demokles krala öyle imrenir, öyle imrenir ki; hayalinde 23 Nisan çocukları gibi bir gün de olsa kral olmak yatar. O hayalle yanıp tutuşur...
Çağlar değişse, insanlar değişse de, bu duygu hep aynı kalır ve insanı sahip oldukları ile mutlu kılmak gerçeğinden uzak tutarak hayal âleminde mutsuz ve huzursuz bir hayat sürdürmeye neden olur.
İşte Demokles de kralın çok şatafat içinde, rahat ve canının her istediğini, dilediği anda, kendince yaptığını düşünerek her yerde bunu dillendirirmiş. Durum kralın dikkatinden kaçmaz elbette...
Kral Demokles'e ders vermek ister. Bütün saray hizmetlilerini çağırır ve onlarla toplantı yapar. Demokles'i bir kaç günlüğüne tahta çıkaracağını ve krallığı ona bırakacağını duyurur. Onlardan hizmette kusur etmemelerini ister. Ardından görevi Demokles'e bırakır ve köşesine çekilir...
Demokles dediği dedik çaldığı düdük, yaptığı yaptık astığı astık, tarzında tam bir kraldır artık. Hizmetçiler fır döner etrafında. Kendisi, ne oldum delisidir...
Aaa bir de ne görsün!!!
Kafasının üstünde at saçlarından/yelelerinden bir kıl ile tavanda tutturulmuş her iki yönü de kesen, ucu sipsivri bir kılıç sallanıyor!
Aman Allah'ım bu da ne böyle! Der ve bir an -ha düştüm, ha düşeceğim- diyen kılıcı görünce bütün zevki, şevki, şatafat tutkusu, sefa sürme duygusu alıp başını gider ondan...
Hemen krala koşar ve "Efendim ben hadsizlik yapmışım, bu kılıç sizin başınızda sallandıktan sonra sizin gözünüze hiç uyku mu girer? Bu kılıç sizin başınızda sallandıktan sonra sizin zevkü sefaya dalmanız mümkün mü olur? Bu kılıç sizin başınızda sallandıktan sonra siz adaletten ayrılmayı nasıl düşünebilirsiniz?"
"Ben bir densizlik ettim ve sizi yanlış anladım, halka da sizi yanlış tanıttım. Ahdım olsun ki, kıyamete kadar bu kılıcı -Demoklesin kılıcı- olarak bütün yöneticilere anlatacağım ki, işlerinin ne denli zor olduklarını akıllarından çıkarmasınlar..."
Tarzında bir diyalog ile tarihten bize arz eder!..
Soruyla başlamıştık, soruyla bitirelim!
-Ne dersiniz sizce günümüz Roma'sında yöneticilerin başında o kılıç sallanıyor mu? Sallansaydı böyle duyarsız ve duygusuz olurlar mıydı?
Sinem SAPER
Harika bir sentez-analiz yeteneğin var Sinem cim. Kutluyorum evladım. Duygu-Duyu iletişimi ve farkı, geçmiş-günümüz bağlantısı, kurgu yeteneğin çok harika kızım. Yürekten kutluyorum...
YanıtlaSilTam yazmayı unuttum derken sunduğunuz fırsat için teşekkürler hocam.
YanıtlaSilDemoklesin kılıcı, başta ben de sizin gibi demokrasi için bi gönderme var sandım, aslında adalet için varmış, öyle ya ikisi farklı şeyler, ben de yanılmışım
YanıtlaSilAma bi yanılgı ancak böyle güzel aydınlığa kavuşabilirdi
Çok manidar ve özel bi yazı olmuş
Yüreğine sağlık yazar hanım 🌸