KIRIK KALPLER DURAĞI
Hayat yolculuğunda herkesin bir gün uğramak zorunda kaldığı bir durak vardır: Kırık Kalpler Durağı. Otobüs oraya vardığında ne kimse inmek ister ne de uzun süre beklemek. Ama hepimiz bir şekilde orada kalakalırız. Sessizlik ağırdır, zaman geçmek bilmez. Herkes kendi yarasının içinden bakar dünyaya. O durakta öğrenir insan; kalbinin sesini susturamayacağını, acının aslında bir öğretmen olduğunu. Kimisi yeniden binip yoluna devam eder, kimisi o durakta bir başka kırık kalple göz göze gelir. Ve belki de işte o an, tamir edilmeye başlanır insan. Kırık Kalpler Durağı, aslında bitişlerin değil, başlangıçların gölgesidir. Çünkü oradan geçen herkes biraz daha güçlü, biraz daha derin, biraz daha insan olur. Durakta oturanların arasında bir yabancı vardı. Elinde görünmeyen bir hayaletin ağırlığı, gözlerinde bitmeyen sorular… Hamlet’ti o. Durağın sessizliğinde kendi kendine mırıldandı: “Sevgi mi, ihanet mi daha ağırdır kalbe? Ben babamı kaybettim, annemi kaybettim, sevgilimin sadakatine b...