BEN KİMİM
Çok susadığını fark etti . Uyuyakaldığı kanepeden su dolu bardağa uzandı. Yattığı yerden içmeye çalıştı, hafif boğazına kaçınca öksürerek doğruldu. Doğrulurken suyun bir kısmını yere dökmüştü. Gece 2 civarı…
Televizyon açık, bir tartışma programının tekrarı veriliyordu. İki tarafta birbirine bağırıyor sunucu sakinleştirmeye çalışıyordu. Biri diğerinin geçmişinden vuruyor öteki geçmişinin çöp oluşunu, geçmişinin böyle önemli tartışmada alakasız kalacağını anlatıyordu. Sonuç hiç değişmiyordu, hiç…
Neden?
Bilgi vermek için akışa sunulan bu programlar izleyicisi olmasa yine böyle devam eder miydi? Televizyon karşısındaki bu adamların bu programlardan tek derdi akraba, arkadaş ortamında karşısındakinin görüşüne argüman sunup ben biliyorum edasını haykırmaktı. Karşıdakini daima yenmek, tek derdimiz bu.
Kimse görüşleri umursamıyor, karşıdakine haklısın diyemiyor. Öğrenme arzusuyla tutuşmayanlar için kazanmanın en kazançsız ödülü fikirlerin çarpıştığı düellodadır.
Gerçi bu programları gençler pek izlemiyor. Yoksa izliyor mu?
Ayağa kalktı. Canı sigara çekti bir an. Balkona doğru ilerlerken, ‘’Bizim nesil neden böyle ya?’’ diye sordu kendine. Yeni nesillerden ümitliydi kendisi. Sosyal medya, ah ne şımarık bir tabir, öğrenmek için muhteşem bir yer olabilirdi. Fakat büyük çoğunluğu eğlenceye ayrılmıştı. Ne kadar da anlamsız ve acınası.
Demek ki bu nesillere özgü bir şey değildi. Her zaman eğlenceyi, öğrenmeye tercih etmişiz. Ne olursa olsun.
Neden sorgulamak gereksiz geliyor insana? Çalışmayı bünyeye oturtmuşuz da neden ufacık da olsa sorgulamak isteyen insanları küçümsüyoruz? Bu soruların cevaplarını başkasından beklemek ne kadar büyük aptallık.
Bir an aklına tüm borçları geldi, faturalar, evin kirası… Yaşam mücadelesi içinde benim böyle süslü cümlelerle işim olmaz diye geçirdi içinden. Yaşam mücadelesi? Zorluklarla gerçeklere tutunmak daha anlam kazandırır. İnsan ile sokak hayvanın tüm yaşam mücadelesi aynıdır. Sıcak yuva, yemek, eş, yavrular… bu böyle gider. İnsan olmanın şartı buralarda başlar işte. Sürekli düşünmek ve sürekli sorgulamak. Kendini, modern kölelik vasıflarına girerse bir kişisel gelişim uzmanı gibi konuşmaya başlayacağını fark ederek soyutladı. İnsanın en önemli gayreti olan yaratıcısına ulaşmadaki tek çözümü düşünmek ve sorgulamak. Ya Teist olmayan birisi olsaydı? Her inancın veya inançsızlığın bir felsefesi vardı. Felsefenin bel kemiği ise yine sorgulamak ve düşünmek. Bu işten kurtuluşu yoktu, yolunu insan olmak olarak çizdiyse…
Cahit Arf’ı anlatan biyografilerden birinde okumuştu, kendisinin daima düşündüğü bir şeyler olur, bir problemi çözmeye çalışırmış. Matematikçilerin içine girmişken aklına sevdiği matematikçi de geldi.
Bir yerde (siz araştırın) ‘’ ’Bugün düşünüyorum da, ilkokuldayken bu tür soruları kendi kendime neden soramadığımı bulamıyorum. Neyim eksikti? Belki de soru sormak öğretilmemişti bana. Oysa soru sormasını öğrenmek eğitimin en önemli öğesidir. Ne yazık ki öğrenciler okullarda soru sormayı değil yanıt vermeyi öğreniyorlar.’
Sahi gerçekten de öyleydi. Okul hayatından gelen hiçbir şeyi sorgulamamıştı ki. Onun sorgulamasını kim isterdi ki? Üstelik hep o parmak kaldırıp müfredattan sapan çocuğu alaycı gözlerle seyretmemiş miydi? Ah gençlik…
Ve bir ah daha hayran olduğu yazardan
‘’ Ah zavallı yaşantılarımız, nasıl boşuna, nasıl isteklerimize aykırı geçti, nasıl!..’’
Artık balkonda üşüdüğünü, bir sigara için değmeyeceğini fark etti ve içeri girdi.
Şuan bunları yazan kişi ile hikaye kahramanı aynı. Bunları kanepeden kalkınca yazdım. Uykum geldi,şimdi uyumak istiyorum.
-Eee, bu altta ismi yazan Salih Ekenel sen misin?
-Hayır.
- O kim?
-Sadece delinin biri.
SALİH EKENEL
Çok iyi👏🏻👏🏻👏🏻
YanıtlaSilteşekkür ederim
SilGençler, gencecik yürekler. Kötü asla örnek olmamalı. Sokak sokak gezip yaşlı avcısı olan da var. İşte böyle bilinç inşaası yapan da...
YanıtlaSilSize minnettarım evladım...
Ben size minnetarım hocam. Bizlere yazmak için özgür bir ortam sunduğunuz için çok teşekkür ederim
Sil