TÜRKİSTAN’DAN ESEN YELLER
Yakın tarihimizin en önemli tarihi gelişmelerinden olan, başta 1915 Çanakkale Zaferi ile Kurtuluş Savaşı’mızın şanlı zaferleri anlatılırken hep Anadolu insanının özverisi ve fedakarlığı gündeme geldi. Bütün ders kitaplarında bu konu özellikle vurgulandı.
Ama bir konu ya atlandı, ya da görmezden gelindi!..
İşte bize anlatılmayan bu konu; o ateşten günlerde Türkistan’dan, Anayurdumuzdan Anadolu’ya esen rüzgarlardı! O zaman tam da şimdi, Türkiye’den Can Azerbaycan’a esen kardeşlik ve beraberlik rüzgarının estiği gibi, Anayurt’tan bize doğru esen rüzgarların esintilerini tekrar hissedelim…
Yıl 1919. Mustafa Kemal Samsun’dan başlayarak Anadolu’da Milli Mücadele’nin öncülüğüne başlamıştı. Anadolu insanı bu mücadeleye başlayan bir avuç inanmış insanı yürekten destekleyerek katılımı arttırıyordu.
Peki o halde gözden kaçan ne idi?
Yedi düvele kafa tutulan Milli Mücadele’ye Anadolu dışından ilk destek, bugün Kazakistan sınırları içerisinde kalan toprakların yetiştirdiği Mağcan CUMABAYEV’den geldi.
Anadolu’daki karındaşlarının Kurtuluş Savaşı’na başladığını öğrenen Türkistan’daki soydaşlar öğrendikleri bu haberle çok büyük sevinç ve heyecan yaşamaktaydı… O heyecan, MAĞCAN’ın dizelerinde şöyle dile geliyordu:
Uzakta ağır azap çeken kardeşim
Kuruyup lale gibi çöken kardeşim
Amansız zalim düşmanlar ortasında
Göl gibi gözyaşı döken kardeşim
Önünü ağır kaygı örmüş kardeşim
Ömrünce yaddan cefa görmüş kardeşim
Hor bakan, yüreği taş, yavuz düşman
Diri diri derisini soymuş kardeşim
…
Kardeşim! Sen orada, ben burada
Kaygıdan kan yutuyoruz.
Bizim adımıza layık mıdır köle olmak,
Gel gidelim Altay’a ata yadigarı altın tahta
Kırgız Şair İsmail SARIBAYOĞLU, 1921 yılında Kurtuluş Savaşı için;
Ayran içerek eğleniyorsun,
Bütün hünerin eğlenmek.
Müslümanın işi değildir,
Kılıç sallamadan boş yatmak.
Elinden geliyorsa çaba göster.
Uyan Kırgız uykudan.
İstanbul Türk’ten ayrılıyorsun.
Oldular grup grup,
Beyazlar bir grup.
Amerika, Sarı Rus
Önüne kattı Türk’ünü.
İmkanın varsa, koş yardım et
Özbekistan’ın önde gelen şairlerinden Abdülhamid Süleyman ÇOLPAN da (1897-1938) bir taraftan Türkistan’ın hürriyeti için halkta mücadele ruhu uyandırmaya çalışırken, diğer taraftan Türkiye’yi ihmal etmiyor ve Türk İstiklal Harbi için şiir yazıyordu.
Ey İstiklal, ey Sakarya, ey İnönü erleri
Misakı Milli alınıncaya kadar ileri,
Bilmezler ki, cennet gibi toprağınız
Bebekleri bile çiğneyen düşmanın ayakları altında!
Bilmezler ki, sesiniz; haksız işgalcilerin,
İnsafsızca şamata ve saldırıları altında!
…
Ey İstiklal, ey Sakarya, ey İnönü Erleri
Yürü, mazlumlar tufanının öç alguçı selleri!
Aslında yine o yıllarda Türkistan Coğrafyası’nda bağımsızlık ve Turan hareketi başlamıştı. Mağcan da bu hareketin içerisindeydi. Yine bu hareketin oluşturduğu hükümetteki bir başka isim Mustafa ÇOKAY.
Mustafa ÇOKAY da Anadolu’daki Milli Mücadele’ye çok ciddi destek vermiş, bu destek sürecinde adeta tüm dünyaya bir manifesto şeklinde haykırdığı şu beyanı çok önemlidir:
“Her Türk’ün iki vatanı vardır; birincisi kendi doğduğu topraklar, ikincisi Türkiye’dir.”
Yıl 1921. Bugünkü Özbekistan toprakları içerisinde kalan yeni kurulmuş BUHARA Cumhuriyeti’nin ilk ve tek Cumhurbaşkanı Osman KOCAOĞLU, Anadolu’daki kardeşlerinin milli mücadeleye başlamasını heyecan ve sevinçle karşılamış Anadolu’ya maddi destek sağlamak amacıyla Sovyet Lider Lenin aracılığıyla Anadolu’ya 100 milyon altın göndermiştir. Ancak bu yardımın sadece 1/10’u yani 10 milyon altını Ankara Hükümeti’ne ulaşmıştır.
Milli Mücadele’nin başlaması başta Türkistanlı soydaşlarımız olmak üzere tüm mazlumlar için bir umut ve sevinç kaynağı olmuştu. Özellikle Sakarya Meydan Muharebesi’nin zafer müjdesi Türkistan’da çok büyük sevinç kaynağı olmuştu. Kadim şehir Buhara’da tüm Buhara halkı bugünkü Kalan Mescidi meydanında topluca 2 rekat şükür namazı kılmıştı.
Bu sevinç ve heyecanla yetinmeyen Türkistanlı soydaşlarımız 1922 yılında Milli Mücadele’ye olan desteklerini belirtmek üzere bir heyetle Ankara’ya geldi. Yanlarında üç tane Kılıç ve Timur İmparatorluğu döneminden kalma değerli süslemeleriyle el yazması bir Kur’an vardı. Kılıçlar o zaman hayatta ve Buhara’da mücadelesini devam ettiren Enver Paşa tarafından seçilmişti. İki tanesi, Başbuğ EMİR TİMUR’un gurur duyduğu torunlarına hediye edilmek üzere Mustafa Kemal’e ve İsmet Paşa’ya takdim edildi. 3. kılıç ise İzmir Fatihi EMİR TİMUR’un hatırasına binaen İzmir’i düşman işgalinden kurtaracak komutana verilecekti.
Bu kutlu destana destek veren ama isimleri hiç anılmamış başta Türkistanlı soydaşlarımıza ve müslüman coğrafyasından gelip şehit ve gazi olanlara minnet ve saygıyla Cenabı Allah’tan rahmet dileyelim. El-Fatiha!
(Göçebe Dergisi’nde yayınlanmıştır.)
Oğuzhan KUL
İnşallah bir gün senin de yalnızlığın son bulacak Doğu Türkistan!
YanıtlaSil