KUVVETLER AYRILIĞI İLKESİ
Başlığı okuduğunuzda ilk aklınıza gelen ve sıklıkla
duyduğumuzda hemen hatırımıza düşen nedir?
Yasama,
Yürütme ve Yargı!
Haklısınız. Ama lütfen “Hocamız şimdi yine kafa ütüleyecek. Biz hayatımız
boyunca bunları duymaktan bıktık. Ne hikmetse bir türlü yaşandığına da şahit
olamadık. Bir şeyin eksikliği varsa, onun söylemi ve sloganı ile zaman
geçirerek teselli buluyoruz hep!” şeklinde düşünceye kapılıp peşin
hükümle kendinizi okumaktan alıkoymayın. Hem Demokrasimiz ağır aksak, kör topal
işlese de er ya da geç, taşlar yerine oturacak. Ben ümitvarım…
İnsan-Toplum
İlişkisi
İnsan açısından kuvvetler ayrılığını bilmeli ve önce
onların taşlarını yerine oturtmalıyız ki, sonra toplumdaki kuvvetler ayrılığını
inşa edelim. Kendisini tanımayan, kendisindeki kuvvetler ayrılığını
keşfedemeyen insandan demokrat olmaz! Olmayı beklemek de akıllı bir bekleyiş
olmaz! Peki insan için kuvvetler ayrılığı ne? Bu soru ile başlayalım.
Akıl,
İrade ve Vicdan!
Akıl
bilginin
kaynağı ve üretim merkezidir. Yani senin bünyendeki yasama organındır! Ama yürütme yetkisi yoktur.
İrade
aklın
ürettiği bilgiyi kullanır, kullandırır. Yani senin bünyendeki yürütme organındır. Ama denetime
muhtaçtır.
Vicdan
iradenin
yaptırım gücünü doğru ya da yanlış kullanıp kullanılmadığını denetler. Yargılar
ve hüküm verir. Yani senin bünyendeki yargı
organındır. Hükmü sonucunda seni ya mahkum eder, ya da ödüllendirdikçe
ödüllendirir. Ve kimse onun adaletinden şikayet edemez. Ve yine kimse onun
mahkumiyetine hürriyet bahşedemez…
Şimdi taşlar yerine oturuyor değil mi? Kendi
nefsinde kuvvetler erkini kuramamış fertlerden müteşekkil topluluklar,
toplumsal anlamda yetki karmaşası yaşamaya ve bir türlü kuvvetler ayrılığı
ilkesinin yaşanamıyor olması yönünde şikayetler etmeye mecburdur. Neden Demokrasimizin ağır aksak ve kör topal ilerlediğine dair cümle kurduğumu, şimdi daha iyi anlıyor olmalısınız!
Fikri
hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmenin ne derece önemli olduğunu da biz
yetişkinler daha iyi anlıyor olmalıyız. Çünkü o zaman akıl ve
vicdan hür işleyeceği için irade daima hesap verilebilir bir yaşam sürer.
Otokontrol sistemi devrede olur. Bedel ödemek gerekirse de irade artık çok
güçlüdür. Öyle toplumlarda dizayn, tabandan tavana doğru piramit yığını
şeklinde gerçekleşir. İlişkiler güçlü, mücadele ile kazanılmış hakların kıymeti
çok büyük ve asla geri alınamaz durumdadır…
Bunların gerçekleşmediği durumda satın alınmış
beyinler sayesinde akıl birilerinin kumandasına girmiş demektir. Vicdan artık
seni içten kemire kemire yanlış kararlara imza atıyor demektir. Sonuçta iraden
yara almış ve kan kaybediyordur artık. Sen ise kanamayı nasıl durduracağını,
işe nereden başlayacağını bilemiyorsundur! Yapay nesneler ve protez
çözümlerle iradeni tamire çabalıyorsundur. Artık dizayn, tavandan
tabana doğru işliyordur. Güçlü ve yere sağlam basan piramit artık ters
dönmüştür. Sen kendini tepedekilere sadakatle ayakta durdurmak zorunda hissediyorsundur… Çünkü fikir ve vicdan
hürriyetinin olmadığı yerde iradesiz kulluğa mahkum edilmek kaçınılmaz
sonuçtur.
Şimdi gelelim fıtrat kodlarımıza ve sonuç
raporumuza:
Boşuna mı Rabbimiz mahlukat içinden bizi seçmişti!
Boşuna mı Melekler itiraz etmişti! Ve boşuna mı Rabbimiz ben sizin
bilmediğinizi de biliyorum diye Meleklerine ısrarla bilginin önemini işaret
ediyor ve bilginin karşısında onları boyun bükmeye davet ediyordu! Ve bilginin
karşısında boyun bükmemenin ne denli bir isyan olduğunu, huzurdan kovulma ve tard
edilme ile hükme bağlıyordu? (Bakara 29-34)
İşte biz fıtrat kodlarımızdan ne kadar uzak
kaldığımızı anlayamadığımız için buhranlarımızdan kurtulamıyoruz ve bir sihirli
elin bizi değiştirip dönüştürmesini arzuluyoruz. Oysa o sihirli el zaten bize
dokunmuştu. Lakin çok kolay olan insan olma fonksiyonelliğine bir türlü
yanaşmak istemiyorduk! Biz kendimizi değiştirmeden, birilerinin ya da Allah'ın bizi değiştirmesini bekliyorduk! Ama o Allah'ın ilkelerine yani Sünnetullah'a aykırı idi. Rad-11, Enfal-53 ayetlerini bi okur musunuz canlarım? Haydi gelin hep birlikte ama önce fert fert kendimizi değiştirelim. Bilginin
önünde önce biz diz çökelim, sonra akıl irade ve vicdanımızı işleterek diz çökülecek insanlar
olalım ne olur! Olalım ki, toplumsal şikayetlerimiz asgariye düşsün.
Ne demişti Eflatun?
“Gelişmemiş
toplumlarda demokrasi lükstür. Halk övülmeyi sever. Gelişmemiş toplumlarda
demokrasi demagoglar türetir. Demagoglar oligarşi ve devamında dikta egemenliği
doğurur!”
Hayati YAMAN
Yorumlar
Yorum Gönder
Lütfen yorumlarınızı bizimle paylaşınız. Yorumlarınız bizler için çok değerli. Onaylama işlemi zaman alabilir. Hakaret içeren yorumlar onaylanmayacaktır.