ORUÇ
Etimolojik olarak oruç kelimesi “roçag” kelimesinden türemiştir. Farsça’dan dilimize “oruç” olarak girmiştir. Kur’an da ise “savm” köküyle kullanılan bu kelime, kullanıldığı on dört yerin on üçünde bilindik anlamıyla oruç tutmak, birinde ise Meryem annemizin “susma orucu” tutmasının dile getirilmesi şekliyle geçer. (Örn: Bakara-183, 184, 185, 187 ve Meryem-26 ya bakılabilir. Diğer Ayet numaraları için Prof. Mehmet Okuyan’ın -Kur’an Sözlüğü- eserinin 506. Sayfasına bak.)
Modern çağda biz bu oruç kavramları ile yetinmeyip, arasına bir de “ölüm orucu” kavramının girmesine neden olmuşuz. Ne yapsa bir türlü sesini duyuramayanların, son çare olarak ölene kadar aç kalması! Modern çağ ve ölüm orucu!!! Haydi aç bu paradoksu…
Benim konu ile ilgili esas bahsetmek istediğim husus şu:
Her Ramazan abuk sabuk soruların sorulduğu, her sorulanın soru kabul edilip ilgili/yetkililerce son derece komik duruma düşme pahasına “fetva veriyor” hükmüyle cevaplanması!
Orucun özü ve içeriğinin ıskalanıp şekliyle azami ölçüde uğraşılıyor olması!
Orucun bizi tutması gerekirken, bizim oruçlu iken yanına yanaşılamaz bir mahluk oluşumuz! “Oruç kafaya vurdu.” şeklinde deyim türetmemiz!
Mahkemelerde iyi hal ve indirim talepleri doğrultusunda hakimlere yalvarırcasına “Oruçluydum efendim, ne yaptığımı bilemedim!” beyanlarının kayıtlara geçmesi!
Oruç “Açların halini anlamak.” şeklinde özlü söz sarfettiğini düşünen anlı şanlı hocalara, kanaat önderlerine(!) şahit oluşumuz! Oysa öyle olsaydı, -Oruç yıl boyunca aç olanlara, yoksullara farz olmazdı- hakikatini anlamayışımız!
Sofralarımızda bir yoksul ve açı ağırlayamamış olmamız!
Allah’ın onları doyurması ve açlıklarını gidermesi eylemini, “bizim elimizle” yaptığı gerçeğinin yanından bile geçmeyişimiz! Sonra tıka basa iftar sahur yapıp göbeğimizi kaşıyarak, Allah’a iş buyururcasına “Allah’ım olmayanlara da ver. Allah’ım sen kimseyi açlıkla terbiye etme.” tarzında utanç verici dua(!)larda bulunuyor olmamız!
Bu liste daha uzar gider. Çünkü bir kere şekille uğraşmaya başlamış, ona alışmış ve alıştırılmışız biz...
Oysa oruç, “Biyolojik olarak animal yanımızın ihtiyaçlarına cevap verebilme idi. Otonom/İstemsiz çalışan Parasempatik sistemimiz sindirim sistemini hızlandırırken, diğer bütün sistemleri yavaşlatmaktaydı. Sempatik sistem ise diğer sistemleri hızlandırıp sindirimi yavaşlatmaktaydı. Yani bu iki sistem birbirine zıt çalışıyordu. Beyin, kalp, böbrek, ciğerler vs hepsinin biyolojik olarak kendisini check etmesi, yeniden ateşlemesi; sindirim sisteminin ise dinlendirilmesiydi. Çünkü oruçlu iken sempatik sistem aktif, parasempatik sistem bazal düzeyde aktifti.”
Öte yandan oruç, “İnsanın iradesini yeniden harekete geçirmedir. Aklın devrede olmadığı dönemlerde atalarımız kan döken, bozgunculuk çıkaran bir beşer iken Allah’ın ruh üflemesi ile akıl vicdan fıtrat ve irade ile donatılmıştır. (Şu an yeryüzünde kan döküyor, bozgunculuk çıkarıyor olmamız ise beşer statüsünden insan statüsüne çıkamamış olmamızın üzücü ve acı gerçeğidir!) Beşer yanımız, ruh üflenerek taçlanmış ve diğer Homo türleri arasından Homo sapiens/insan olarak seçilmemize vesile olmuştur. İşte oruç, bu gerçeği yeniden hatırlamamızın vesilesidir. Teşekkürdür. Vahyin yeryüzü ile tanışıklığının kutlanmasıdır. Biyolojik zevk ve sefaları, helal olmasına rağmen yeme içme ve cinsel ilişki hazlarından sınırlar çerçevesinde uzak durarak ruhun doyurulmasıdır. Yaratıcıya "Emrin başım gözüm üstüne. Emrine amadeyim." diyebime teslimiyetidir. İçimizden dışa doğru vahiy olan akıl ile dışımızdan içe doğru vahiy olan Kur’an ın buluşturulması, süper nova patlaması ile yepyeni zihinsel big bang ler ortaya çıkarma eylemidir. Zihnin faal ve diri kalmasıdır. Kendimizi muhasebe ederek, birbiri içine mecz edilmiş olan vicdanın ve fıtratın yeniden harekete geçirilmesidir.”
Orucun bizi tutmasına imkan verelim ne olur!
Ramazanınız hayırlı olsun. Orucunuz, iftarınız, sahurunuz hayırlı olsun türünden mesajlar göndermek yerine, zaten hayırlı olan o kavramların hayrından üzerimize payeler düşsün ne olur!
Bizi yeniden formatlar mısın Allah’ım?…
Hayati YAMAN
Modern çağda biz bu oruç kavramları ile yetinmeyip, arasına bir de “ölüm orucu” kavramının girmesine neden olmuşuz. Ne yapsa bir türlü sesini duyuramayanların, son çare olarak ölene kadar aç kalması! Modern çağ ve ölüm orucu!!! Haydi aç bu paradoksu…
Benim konu ile ilgili esas bahsetmek istediğim husus şu:
Her Ramazan abuk sabuk soruların sorulduğu, her sorulanın soru kabul edilip ilgili/yetkililerce son derece komik duruma düşme pahasına “fetva veriyor” hükmüyle cevaplanması!
Orucun özü ve içeriğinin ıskalanıp şekliyle azami ölçüde uğraşılıyor olması!
Orucun bizi tutması gerekirken, bizim oruçlu iken yanına yanaşılamaz bir mahluk oluşumuz! “Oruç kafaya vurdu.” şeklinde deyim türetmemiz!
Mahkemelerde iyi hal ve indirim talepleri doğrultusunda hakimlere yalvarırcasına “Oruçluydum efendim, ne yaptığımı bilemedim!” beyanlarının kayıtlara geçmesi!
Oruç “Açların halini anlamak.” şeklinde özlü söz sarfettiğini düşünen anlı şanlı hocalara, kanaat önderlerine(!) şahit oluşumuz! Oysa öyle olsaydı, -Oruç yıl boyunca aç olanlara, yoksullara farz olmazdı- hakikatini anlamayışımız!
Sofralarımızda bir yoksul ve açı ağırlayamamış olmamız!
Allah’ın onları doyurması ve açlıklarını gidermesi eylemini, “bizim elimizle” yaptığı gerçeğinin yanından bile geçmeyişimiz! Sonra tıka basa iftar sahur yapıp göbeğimizi kaşıyarak, Allah’a iş buyururcasına “Allah’ım olmayanlara da ver. Allah’ım sen kimseyi açlıkla terbiye etme.” tarzında utanç verici dua(!)larda bulunuyor olmamız!
Bu liste daha uzar gider. Çünkü bir kere şekille uğraşmaya başlamış, ona alışmış ve alıştırılmışız biz...
Oysa oruç, “Biyolojik olarak animal yanımızın ihtiyaçlarına cevap verebilme idi. Otonom/İstemsiz çalışan Parasempatik sistemimiz sindirim sistemini hızlandırırken, diğer bütün sistemleri yavaşlatmaktaydı. Sempatik sistem ise diğer sistemleri hızlandırıp sindirimi yavaşlatmaktaydı. Yani bu iki sistem birbirine zıt çalışıyordu. Beyin, kalp, böbrek, ciğerler vs hepsinin biyolojik olarak kendisini check etmesi, yeniden ateşlemesi; sindirim sisteminin ise dinlendirilmesiydi. Çünkü oruçlu iken sempatik sistem aktif, parasempatik sistem bazal düzeyde aktifti.”
Öte yandan oruç, “İnsanın iradesini yeniden harekete geçirmedir. Aklın devrede olmadığı dönemlerde atalarımız kan döken, bozgunculuk çıkaran bir beşer iken Allah’ın ruh üflemesi ile akıl vicdan fıtrat ve irade ile donatılmıştır. (Şu an yeryüzünde kan döküyor, bozgunculuk çıkarıyor olmamız ise beşer statüsünden insan statüsüne çıkamamış olmamızın üzücü ve acı gerçeğidir!) Beşer yanımız, ruh üflenerek taçlanmış ve diğer Homo türleri arasından Homo sapiens/insan olarak seçilmemize vesile olmuştur. İşte oruç, bu gerçeği yeniden hatırlamamızın vesilesidir. Teşekkürdür. Vahyin yeryüzü ile tanışıklığının kutlanmasıdır. Biyolojik zevk ve sefaları, helal olmasına rağmen yeme içme ve cinsel ilişki hazlarından sınırlar çerçevesinde uzak durarak ruhun doyurulmasıdır. Yaratıcıya "Emrin başım gözüm üstüne. Emrine amadeyim." diyebime teslimiyetidir. İçimizden dışa doğru vahiy olan akıl ile dışımızdan içe doğru vahiy olan Kur’an ın buluşturulması, süper nova patlaması ile yepyeni zihinsel big bang ler ortaya çıkarma eylemidir. Zihnin faal ve diri kalmasıdır. Kendimizi muhasebe ederek, birbiri içine mecz edilmiş olan vicdanın ve fıtratın yeniden harekete geçirilmesidir.”
Orucun bizi tutmasına imkan verelim ne olur!
Ramazanınız hayırlı olsun. Orucunuz, iftarınız, sahurunuz hayırlı olsun türünden mesajlar göndermek yerine, zaten hayırlı olan o kavramların hayrından üzerimize payeler düşsün ne olur!
Bizi yeniden formatlar mısın Allah’ım?…
Hayati YAMAN
Güzel olmuş.
YanıtlaSilTeşekkür ederim ilgine...
SilSelametle kal.