SIFATLAR ÖNEMSİZDİR



İçimi çeke çeke yanaklarımda bir ıslaklık hissederek uyanmıştım!

İlk zamanlar neredeyse beni her gece yoklayan rüyayı, aylar varki görmemiştim ben.

-Rüya olduğuna sevinsem mi üzülsem mi?
-Tekrar uykuya dönsem, yeniden o rüyanın içine girsem mi?
+Görsem onu, tekrar görsem. Hiç konuşmasa ve ben sadece görsem!..
+Ne kadar isterim ben bu rüyayı hep görmeyi, yaşarcasına iliklerimde hissetmeyi!..

Evet rüyalarıma geldiğinde hiç konuşmaz. Tebessümlü yüzü, o dokusunu ve kokusunu çok iyi bildiğim kıyafetleriyle karşımda durur ve bana bakar... Konuşmamasına sevinirim de ben aslında!.. Çünkü babaannem; "Eğer biri rüyana girmişse ve hiç konuşmuyorsa, gerçekten seni ziyarete gelmiştir yavrucuğum." demişti bana. İşte ben o tılsımın bozulmasını istemezdim hiç!

Tam on yıl oldu bu Ocak'ta, o gideli. Dile kolay; on, koca, yıl!

Bebekliğim, çocukluğum ve ilk gençliğim... Hastalıklarımda, mutluluklarımda, başlangıçlarımda, ilklerimde... İlk okul serüvenimde ve üniversite hayatımın ilk gününde, hatta ilk işimde bile yanımda olanımdı O...

Hayatımda ilk kez ölümle karşılaşmıştım, hem de hayatta en sevdiğim insanımın gidişiyle.

Nasıl anlatılırki bu?.. Hep duyardım teselli cümlelerini ama tecrübe etmek ne büyük acıymış meğer! Evet inanmak istemiyorsun. Çünkü gerçek olamayacak kadar dayanılmaz. İnanmak istemiyorsun. Çünkü gerçekle yüzleşmekten kaçmak derdine derman oluyor sanki! İnsanın gerçekten uzaklaşması ve inanmak istememesi de, teselli oluyor ve tedavi geliyormuş meğer! Her an çıkıp gelecek gibi düşünüyorsun ve o hayallerin güzelliği seni kucaklıyor, sarıp sarmalıyor sanki!

Uykuya dalarken de hafifliyor, biliyor musun? Çünkü uyandığında her şeyin normale döneceğini düşünüyorsun. Yine onunla evin odalarında, antresinde karşılaşacağını, tatlı bir tebessümüyle göz göze geleceğini umut ediyorsun. Uyandığında ise o ilk dakikalar geçtikten sonra gerçek tüm haşmetiyle yeniden hücum ediyor beynine ve bütün benliğine...

Hafızamda onla ilgili ilk anı hangisi tam olarak kestiremiyorum. Dizine yatıp beraber ajans dinlerken huzurlu bir uykuya dalışım mı, berbercilik oynarken omuzlarına çıkıp saçlarını tarayışım mı, o müzevâri dükkanında saatleri tamir ederken yanına oturup yardım edişim mi, bir kahvehanede o çayını ben portakallı oraletimi yudumlarken bol susamlı bir simitin bize eşlik edişini mi, beraber arabasını sanayiye tamire götürüşümüzü mü?..

Daha birçok anı, birçok paylaşım, acı tatlı birlikte yaşanan koskoca bir hayat! Hayatımın ilk 22 senesi...

Çok zormuş, gerçek hislere kelimelerle vücut buldurmak. Ne desen eksik kalıyor, yakışmıyor, yetmiyor cümlelerin...

Aslında siz duygularımı ne kadar da güzel anlattığımı düşünebilirsiniz de! Fakat resmetmeye çalıştığım eserim gerçek hâline göre hep yarım yamalak kalıyor. Ya gökyüzünde güneşi unutmuşum, ya bulutları fazla karartmışım, ya da çağlayan derelerin sesini bir türlü yansıtamamışım resmime gibi geliyor bana. Sayfalar dolusu yazarım belki ama anlatamamışlık hissi hiç gitmez, gitmeyecek ve onu sadece ben biliyorum!..

Bir söz vardır: "Anneler değil, annelik kutsaldır." diye.

Babalar için de geçerli kesinlikle. Önemli olan biyolojik olarak hak ettiğin ve toplumun sana vermiş olduğu babalık sıfatı değil, yaptıklarınla baba olabiliyor musun? İşte o zaman sen, babasın demektir. Ben de bu yüzden sıfatlar önemsizdir diye farkındalık oluşturmak istedim. Belki biyolojik olarak baba olmaktan yoksun ama argo bir deyimle "adamın dibi" dediğin türden babalara tanık olursun bu hayatta...

O öldüğünde sevdiğim bir arkadaşım beni teselli ederken; "O senin hala deden. Sadece artık onu daha çok özleyeceksin." demişti.

Evet o benim hala dedem. Ama toplumun ona verdiği sıfatla o benim dedem. ..Ne önemi var ki? O benim içimde, tanıyan insanların da içinde kalbinin derinliklerinde hissettiği, baba sözcüğünün yüzde yüz karşılık bulduğu, kocaman bir karakter. Babalık vasıflarının hakkını veren bir baba...

"Sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü, kör oldum."

Benim bir kere öldü... Her ölüm gibi erken, her ölüm gibi zamansız, her ölüm gibi haksız...

Hala küçük bir çocuk gibi Allah onu çok seviyordu ve cennetine aldı diye teselli etmeye çalışıyorum kendimi. Başka türlü dayanmak güç...

Sıfatlarına aldırmaksızın tüm babalık edenlerin günü kutlu olsun.

Mine Günay

Yorumlar

  1. Çok teşekkür ederim, harikasın Minecim. Ve şunu anladım ki; babanneli, dedeli üç kuşağın bir arada hayat sürmesiyle büyümenin her türlü şansını ve avantajını yaşamışsın. Onları da bize yansıtıyorsun. Daha önce babannenle ilgili anılarından söz etmişken bugün yine hem onunla, hem de ilk kez dedenle buluşturdun bizleri...


    Çok değerli bir kişiliğe sahip olarak yetişmende bu detaylar oldukça önemli. Zaten uzmanlar da çocuk yetişmesinde o farklılıklara dikkat çekiyor artık. Çekirdek ailelerin bir takım olumsuzluklarından birisi de; dede nine kuşağı ile torun bağının kopmuş olmasıdır, diyorlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim hocam. Kendimi tekrarlıyorum ama sizin ilgi ve desteğiniz sayesinde. Ben de kendimi böyle bir ortamda büyüdüğüm için çok şanslı hissediyorum. Benim için de dedemle geçmişimin bir kısmı için bile olsa güzel yazılı bir anı kalmış oldu.

      Sil
  2. Harika bir yazı , harika bir anlatım. Kalemine sağlık

    YanıtlaSil
  3. Okurken kelimelerin akışı fazlaca hoşuma gitti,emeğinize saglık.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Lütfen yorumlarınızı bizimle paylaşınız. Yorumlarınız bizler için çok değerli. Onaylama işlemi zaman alabilir. Hakaret içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Popüler Yayınlar