PSİKOLOJİ BÖLÜMÜNE DAİR


Herkese Merhaba. 
Öncelikle; “Öğrenci dostu olan Hayati Hocamın ricası üzerine yeniden bu platforma yazı hazırlıyor olmak benim için mutluluk verici.” bunu belirtmek isterim.
Bu yazımda sizlere, Psikoloji Bölümünü kendimce tanıtmayı, Psikologluğun ne olup, ne olmadığı hakkında fikir vermeyi amaçlamaktayım. 
Yazıya geçmeden önce ben kimim ve ruh sağlığı alanında nerelerdeyim? Bundan bahsetmek isterim. 
Ben Zehra Çeltekligil. 2015 yılında liseden mezun olduktan sonra uzun yıllar hayallerim olan Psikoloji Bölümünü okumak adına İstanbul’a yerleştim. Ve 4 yılın sonunda Psikolog unvanı alarak İstanbul Kültür Üniversitesi’nden mezun oldum. Lisans mezuniyetimin ardından, aynı yıl İstanbul Gelişim Üniversitesi’nin klinik psikoloji yüksek lisansına başladım. Halen devam etmekte olan yüksek lisans eğitimimin yanı sıra farklı terapi ekollerini içeren eğitimler almaya da devam etmekteyim. Aynı zamanda özel bir ofiste süpervizyon desteği ile danışan görmekteyim. Kendi kariyer yolculuğum kısaca bu şekilde ve halen devam etmekte. 
Sizlere bölümüm ve mesleğim hakkında elimden geldiğince bilgi vermek isterim. 
+Öncelikle kimlere Psikolog dediğimizi ve Psikologların ne ile ilgilendiklerini açıklamak isterim. 
Psikologlar duygu, düşünce, davranış ve bilişsel süreçleri sistematik olarak inceleyen, bu alanlarda gözlem ve değerlendirmeler yapan, üniversitelerin Fen-Edebiyat Fakültesi, Psikoloji Bölümlerinden dört yıllık lisans eğitimini tamamlamış kişilerdir. 
Psikologların çalışma alanlarının neler olduğuna gelecek olursak, bu konuda oldukça fazla alandan bahsetmek mümkün. Çalışma alanlarına örnek vermem gerekirse; sağlık kuruluşları, devlet ve özel hastaneler, toplum ve ruh sağlığı merkezleri, rehabilitasyon merkezleri, huzurevleri, bakım evleri, belediyeler, adli kurumlar gibi bir çok alan sayabilmek mümkün. Bunların dışında kişinin, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olan eğitim kurumlarından pedagojik formasyon alması halinde yuva, kreş, ilkokul, ortaokul ve liselerde de görev yapabilmektedirler. Ayrıca psikolojinin çok fazla alt alana sahip olan bir bölüm olmasından kaynaklı lisans sonrasında ilginizi çekebilecek birçok yüksek lisans programı(gelişim psikolojisi, klinik psikoloji, sosyal psikoloji, endüstri ve örgüt psikolojisi, sağlık psikolojisi, spor psikolojisi…) bulunmaktadır. Lisans mezuniyetinin ardından çeşitli yüksek lisans alanlarını tercih ederek farklı çalışma alanlarında( insan kaynakları, reklamcılık…) da kendine yer bulma imkanları vardır. 
+Mesleğe dair iş bulma ve istihdam sorunlarına değinirsem;
Psikoloji bölümü mezunlarının bu kadar geniş bir alanda olmalarının olumlu yanları ile birlikte olumsuz yanları da bulunmaktadır. Geniş yelpazeye sahip olan bu bölümde, çoğu zaman sadece lisans mezunu olarak alanda çalışmak ya da yetkin olmak yeterli gelmemektedir. Günümüzde kpss puanıyla herhangi bir devlet kurumuna atanabilmenin dışında maalesef lisans mezunlarının sektörde iş bulmaları oldukça güçtür. Tabi ki bu durumun en büyük nedenlerinden biri bölüm mezunları sayısının ülkemizde çok fazla olmasıdır. Kişi sayısı fazla olmasıyla birlikte rekabet durumu da oldukça yüksektir. 
Rekabet demişken, psikolojiden bahsederken psikolojiyle ilgili eğitim piyasasına değinmemek olmaz. Psikoloji öğrencilerinin ve mezunların hem alanda kendi yetkinliklerini arttırmak, hem de yoğun rekabette öne çıkmak adına okul dışında eğitim almaları neredeyse yazılı olmayan bir kural diyebiliriz. 
Eğitime bu kadar talep olunca haliyle eğitim kurumları da kendilerine yönelik bir piyasa oluşturmuş durumdalar. Öyle ki bir yıl boyunca sadece 12 gün gidilecek olan bir eğitim için 30.000 tl gibi bir rakam istenebiliyor. Bununla birlikte daha uygun fiyatlı farklı alternatifleri olan eğitimler de var tabi. Ancak çalışmak istediğiniz kurum aldığınız belgeyi ne kadar var sayacaktır, orası şaibeli!.. 
Gördüğünüz gibi bu alan mezun oldum hadi hemen işe başlayıp çalışayım, diyebileceğiniz bir alan değil. Kendinizi sürekli eğitimlerle, panellerle, çalışma atölyeleriyle, kitaplarla, makalelerle, filmlerle ve tabi ki hayat boyu yapmanız gereken gözlemlerle yenilemeniz gereken bir alan. 
Bunların yanı sıra, benim de pekiyi olmadığım ancak, psikolojiyle ilgilenildiği sürece kaçınılamayacak olan diğer bir konu ise yabancı dil. Bölümle ilgili araştırma yaparken Türkçe kaynakların kısıtlı olması, edineceğiniz bilgilerin de kısıtlı olmasına neden olabiliyor. 
Tüm bu bahsettiğim konuların dışında, bir de bölümle ilgili toplumun büyük bir kısmı tarafından yanlış bilinen ya da karışıklıklara neden olabilen 3 önemli konudan bahsetmek istiyorum. İlk olarak toplumca en fazla yanlış bilindiğini düşündüğüm ve en fazla duyduğum cümleden başlamak istiyorum. 
1- “Psikoloji bölümü mezunu olunduğunda aynı zamanda terapist olmuş olunur.” yanılsaması!
Muhtemelen bu düşünce, yanlış ya da eksik bilinen bilgi kaynaklı olarak ortaya çıkmıştır. Psikolog olmak terapi yapmak için gereklidir, ancak yeterli değildir. Psikoterapist olmak için Psikoloji lisansının yanı sıra Klinik Psikoloji yüksek lisansını ya da doktora programını bitirmiş olmak gereklidir. Bununla birlikte kişinin doğru bir şekilde terapi gerçekleştirebilmesi için bir veya birden çok terapi ekolünü benimsemiş -ekolün teorik eğitimini almış ve süpervizyon görmüş- olması gerekmektedir. Kısaca psikoloji bölümü mezunu olunduğunda kişinin terapi yapma yetkisi yoktur. 
2- Üniversitelerin Psikolojik Danışma ve Rehberlik(PDR) Bölümü mezunları ile Psikoloji Bölümü mezunlarının eşdeğer tutuluyor olması yanılsaması!
Üniversitelerin eğitim fakültelerine bağlı Psikolojik Danışma ve Rehberlik bölümünden mezun olan kişiler, ülkemizde çoğunlukla eğitim kurumlarında; öğrencilere, velilere ve kurum personeline yönelik, bireylerin kişisel-sosyal, eğitsel ve mesleki alanlarda, danışma ve uzmanlık hizmeti sunarlar. Bu kişiler genellikle okulların rehberlik servislerinde PDR uzmanı, rehberlik öğretmeni veya psikolojik danışman olarak bulunurlar. Psikologlar ise milli eğitim onaylı pedagojik formasyon alamadıkları sürece okullarda rehberlik öğretmenliği yapma yetkilerine sahip değillerdir. Günümüzde Psikologların ve PDR uzmanlarının iş tanımları birbirlerine karıştırılsa da iki ayrı meslek olduğu gözden kaçırılmamalı ve ikisi arasındaki ayrıma özellikle tercih döneminde dikkat edilmelidir. 
3- Psikiyatristler ve Psikologların da aynı meslek grubundan olduğu şeklindeki yanılsama!
 Psikiyatristler, Tıp fakültesinden mezun olup, ruh sağlığı alanını uzmanlık olarak seçmiş hekimlerdir. Psikiyatrlar, duygu, düşünce, davranış ve zihinsel süreçlerle ilgili hastalıkların tanısını (birincil tanı, ayrıca tanı, eş tanı) tıbbi bir yaklaşımla ele alarak değerlendirirler ve gerekli tedavi planını yaparlar. Bu tedavi planını yaparken ilaç, EKG gibi yöntemleri kullanabilir, hastaneye yatış ve konsültasyon gibi gerekli yönlendirmeleri yapabilirler. Psikoterapi eğitimi almış olan psikiyatrlar psikoterapi de yapabilirler. Bunların yanı sıra psikologların hastaya tanı koymak, ilaç yazmak, hasta yatışı yapmak… gibi yetkileri yoktur. 
Son olarak bu yazıyı okuyup, tercih listesine Psikoloji Bölümünü yazacak olan okuyuculara hangi üniversiteyi seçecekleri konusunda kararsızlığa kapıldıklarında, hangi okulları listenin daha üst kısmına yazabilecekleri konusunda naçizane birkaç fikrimi belirtmek istiyorum. 
+Öncelikle hemen hemen her üniversitenin kendi sayfasının akademik kadro bölümünde öğretim üyelerinin bilgileri ve cv’leri bulunmaktadır. Cv ‘leri üniversitenin sayfasında yoksa internet üzerinden rahatça erişebilirsiniz. 
Öğretim üyelerinin öz geçmişlerinde özellikle bakmanızı tavsiye ettiğim noktalar; kişilerin hangi alanlarda öğrenim görmüş olduğuna ve genel olarak aldıkları eğitime dikkat edilmelidir. Hocaların psikiyatr mı, psikolog mu ya da başka bir alan mezunu mu olduklarına dikkat edilmelidir. Doğrusu burada benim görüşüm psikolog adaylarının psikolog öğretim üyelerinden eğitim almaları yönünde. 
+Diğer bir önemsenmesi gereken husus ise bölümün temel dersleri içerip içermediğine ve seçmeli derslerin psikolojinin alt alanlarına yönelik olup olmadığına bakmak. Ben tercih dönemimde üniversitelerin ders programlarına bakma aşamasını atladığım için klinik psikoloji alanında uzmanlaşmak istememe karşın endüstriyel psikolojinin ağırlıklı olduğu bir lisans programında okumuş oldum! 
+Bir diğer nokta ise: Psikoloji kuramsal olduğu kadar, uygulamanın da önemsenmesi gereken bir bölüm. Bu nedenle düşündüğünüz üniversitenin size sunduğu olanakları da( staj imkanı var mı? Zorunlu bitirme projesi/tezi yapılıyor mu?…) teyit etmenizde fayda var. 
Biliyorum yazım uzun oldu ancak elimden geldiğince Psikoloji alanına ilgi duyan kişilere farklı konu başlıkları açmaya çalıştım. Ayrıca sayfanın sonunda Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği’nin psikoloji bölümünü tercih edecek öğrencilere yönelik yazdığı yazının linkini ekledim. İlgilenenler okuyabilir. 
Son olarak bu süreçte yaşadıklarınızın, heyecanınızın ve endişenizin doğal bir tepki olduğunu lütfen unutmayınız. Bu süreçte yalnız olmadığınızı tekrar hatırlatmak isterim. Gerek yakınınızdakiler; gerekse istediğiniz herhangi bir meslekten tanımadığınız birçok kişi(ki bu blogta da öyle!) sizlere yardımcı olma konusunda hazır. Psikolojiyle ilgili aklınıza takılan herhangi bir konu olduğunda zehracltklgl@gmail.com’dan bana ulaşabilirsiniz. Herhangi bir meslekle ilgili merak ettiğiniz bir konu olduğunda ise; sosyal medya üzerinden üniversitelerin gruplarına veya profilinde ilgilendiğiniz bölümün ismi yazan kişilere de soru sormaktan çekinmeyin lütfen.
Herkese mutlu günler diliyorum. 

Psk. Zehra ÇELTEKLİGİL 

Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği(TODAP) -“Psikoloji Bölümünü Tercih Edeceklere Açık Mektup”- yazısı (Başlığa tıklayarak ulaşabilirsiniz.)

Yorumlar

  1. Çok teşekkür ederim Zehram. Böylesi önemli kriterleri bizimle paylaşıp gün yüzüne çıkardığın için...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Lütfen yorumlarınızı bizimle paylaşınız. Yorumlarınız bizler için çok değerli. Onaylama işlemi zaman alabilir. Hakaret içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Popüler Yayınlar