SEKÜLERİZM
Hayatın bu dünyadan ibaret olduğunu merkeze alan bir akım/görüş/ideoloji diyebiliriz. Hatta dünya hayatını merkeze aldığı için ahireti, dini ve ruhani meseleleri dünyaya karıştırmadığı için laiklikle eş anlamlı gibi de görülebilmektedir. Ne zaman başladığı tam olarak kestirelemeyen bu akım, bana göre insanlık tarihi ile eşgüdümlüdür. Çünkü Dünya sevgisi ölçülü olarak fıtrata kodlanmış bir sevgidir. Aşırılıklar ise her dönem vardır ve olacaktır. O hususun detaylarını ve sekülerizm ile laisizim farklarını Sosyologlara bırakalım…
Aslında bütün ideolojilerin körlerin fili tarifinde olduğu gibi doğruları söylediği, hatta söylediklerinin hepsinin doğru olduğu şeklinde realiteler de söz konusudur. Fakat bu doğrular mikro ölçekte kaldığı için asla filin tarifi değildir, makro ölçeği yansıtamaz. Baktığı pencereden, tuttuğu ibiğinden, aldığı kokusundan, duyduğu sesinden, hissettiği sertliğinden vs söz ederek doğruları ortaya koyma çabasıdır. Sonuçta ideolojilere bir sorunu çözme çabası, bir hakikati veya bilinmeyeni açığa çıkarma sistematiği diyebiliriz. Hatta bilimin tamamı için de bu tanımlamaları yapabiliriz. Yani değişken ve içkin olan nesnelerin, yaratılmış olan mahlukatın tamamı bir araya gelse; aşkın olan hakikatin tamamını açıklayamaz. Çünkü Hakikat kuşatılamaz. Kuşatılırsa, kuşatan o şey Tanrı olur! Bu çabalar, sadece ve sadece Hakikati anlamlandırılabilir. Hayat da anlamlandırabildiğimiz ölçüde diri bir hayattır ve insana dair bir yaşamdır. Çünkü hayatı anlamlandıran yegane varlık insandır. Sözün burasında, insan türü olarak bizi seçen Rabbime sonsuz övgüler diziyor ve Ona sonsuz derecede teşekkürlerimi sunuyorum…
Sekülerizm de ideolojilerden bir tanesi. Dünyayı yok sayan ya da kötü, değersiz sayan, buranın nimetlerinden hiç yararlanmadan direkt ahiret odaklı yaşamayı enjekte eden sofistik anlayışa karşı doğmuş olan bir akımdır. Üstelik ahirette insanı nimetlerin beklediği realitesini avuntuya dönüştürüp, garanti krediler veya çek-senetler sunarak burada cambaz oynatıp insanı cambaza baktırarak aldatanlar olduğunu keşfeden akım! O aldatıcıların kendileri ise sundukları gösteride ipteki cambazı izleyen insanların ceplerini, cüzdanlarını soyarak servet yığanlardır. Yığdıkları servetle dünya nimetlerinin zirvesinde, sarayında, tahtında zevk-ü sefa sürmektedirler. Bakın sofistik anlayışın yaygın olduğu coğrafyaya, hemen göreceksiniz bu manzarayı! Yönetici tayfasına, din adamlarına, onların yaşantısına ve bir de halkın sefalet ve yoksulluğuna!..
Düşünme kardeş sen haline şükret, sen sabret. Sabrı zillete(hor görülmeye) ve meskenete(miskinliğe, fakirliğe, yoksulluğa) boyun eğmek gibi kabul et! Birileri seni din ile ahiret ile cennet ile ve nihayetinde Allah ile kandırarak malı götürsün. Oysa sabır o demek değil, şükretmek de öyle değil. Sabır “İnanç değerlerin üzerine kim ve hangi güçle gelirse gelsin, muhkem bir sabite ile ayaklarını yere sağlam basmak demektir. Cesaretle ve inançla hakkı söylemeye devam etmek” demektir. Şükretmek ise “Gerçek hayatın, ahiretin nimetlerine erişmek için dünya nimetlerini tattıkça, onlara eriştikçe teşekkür etmektir. Ama birileri seni dünya nimetlerinden mahrum ediyor ve erişimini engelliyorsa en büyük şükür, içindeki isyan ruhunu diriltmektir.”
İşte bugün gördüğümüz teşekkür, gençliğin içinde dirilen o isyan ruhudur. O inanç değerleri ile çelişik hayat süren kaymak tabakasının yaşantısı, eylemleri ve söylemleri arasındaki makasın açıklığı, gelecek kaygısı taşıyan gençliği siyasetten soğutmuş, siyaseti kandırma sanatı olarak görmesine laboratuvar ortamı sunmuştur. Fırsatçı bir kesimi de sekülerizmin kucağına itmiş, biraz da malı biz götürelim anlayışı ile maskeli dindarlar türetmiştir!
Kendini din adamı kisvesi ile halkın gözünün içine sokarak sunan resmi, gayri resmi kesimin yolsuzluk, yoksulluk ve yasakçılık zihniyetine karşı sessiz kalması hatta örtülü veya açıktan destek olması ise gençliği Deizm ve Ateizm sempatizanı yapmıştır. Ya da yönelişlerini “Ben bunlarla aynı dinden değilim.” diyerek yaşanan geleneksel İslam ile Allah’ın gönderdiği İslam arasındaki farkı kavramaya çalışan sorgulayan bir gençlik ortaya çıkmıştır. İşte şimdi geleneksel algının türettiği İslam soslu atalar dininin müntesipleri, bu vahiy tutkunu gencecik yürekleri sapkınlıkla suçlamakta ve gençlik nereye gidiyor? Soruları ile itibarsızlaştırmaktadır.
İnanç değerlerinin içi boşaltılıp, sırf şekille İslam yaşanmaya çalışılırsa, inandığını iddia eden insanların yaşantıları ile anlattıkları örtüşmezse o kişilerin Allah ile aldattığı ayan beyan ortaya çıkar. Bu yaşam tarzını dindarlaşma kliği ile insanlara sunmanın da bir anlamı yokken maalesef yönetici erkimiz halen aynı tarzda ama dozunu arttırarak dini tedrisat veya kurumsal çalışmalar yürütmektedir. Üzülerek belirtmek gerekirse bu tavuğun yumurtalarından cücük çıkmaz!..
Ya Allah aşkına siz hiç kötü filmin harika bir fragmanını ya da harika bir filmin kötü bir fragmanını gördünüz mü? Ebedi hayat olan Ahiret yurdu filmin kendisi ise bu dünya hayatı da o filmin fragmanıdır kardeşim.
O halde isyan ruhunu harekete geçirmiş olan genç kardeşim bak ben de seninleyim. Yarısı uykuyla geçmiş ömrümün her daim genci olarak senin yanındayım ve kararına ortağım. Haydi Musa’nın asasını elimize alalım ve bizi aldatmaya çalışan sihirbazların bütün sihirlerini ona yutturalım ne olur!
Hayati YAMAN
Yorumlar
Yorum Gönder
Lütfen yorumlarınızı bizimle paylaşınız. Yorumlarınız bizler için çok değerli. Onaylama işlemi zaman alabilir. Hakaret içeren yorumlar onaylanmayacaktır.