ÖZLÜYORUM



İnsan hayatta iken dünya gözüyle gördüğü birini özler değil mi?

Ben seni görmeyi çok isterdim ama göremedim. Fakat sen "Beni görmek, fikirlerimi anlamak ve onları hayata geçirmektir." dedin ya! İşte o günden beri ben, bıraktığın izlerin izini sürerek seni görüyorum Atam...

Seni anlamak, yarı ömründen fazlasında yaptığın savaşları ne için yaptığını bilmek, işgal edilmiş topraklarımızı bize hür ve özgür bir vatan olarak bırakmış olduğunu anlamakla mümkündür Atam...

Geri kalan ömründe sosyal, siyasal, eğitim, hukuk ve iktisadi hayatta yaptığın inkılapları içselleştirmekle, sanayi ve teknoloji alanında yaptığın atılım hamlelerini anlamakla seni gün gibi görüyor, dün gibi yaşıyor ve büyük bir hasretle özlüyorum Atam...

Kurtuluş Savaşı yılları halk çok acı çekiyor ve umutsuz bir hayat sürüyordu. Bir yandan yoksulluk baş gösterirken, diğer yandan düşman bizi yok etmeye çalışıyordu. İstanbul hükümeti ise sadece kendi çıkarlarları üzerine ülkeyi düşmanlara teslim etmeye kararlıydı. Halk ne yapacağını bilmiyor, mandacılığı kurtuluş gören hayallere kapılmış gidiyordu. O anda, her umutsuz anlarında içinden devler çıkaran Türk Milleti, mavi gözlü devi çıkardı ortaya ki, adı Mustafa Kemal'di...

Vatanını, milletini canından çok seven Kuvayi milliye ekibi ile dört bir yandan işgal edilmiş vatanın tamamını savunma hattı tutarak yedi düvele karşı savaşmıştın. Halkına umut vermiş, halkı için önder olarak neler yapabileceğini dosta düşmana göstermiştin...

Milli birlik ve dayanışma içinde eşini, nişanlısını, çocuğunu, anasını babasını geride bırakmış yiğit ve inanan genç nesille Türk Milleti'nin neler yapabileceğini tüm dünyaya göstermiştiniz...

Bizzat kendin de vatan sevdalısı ve özgürlük aşkı ile yanan genç bir delikanlıydın. Öncüydün, önden gidendin. Emir verip kendin geri duran olmadın hiç! Cepheden cepheye koşan, askerine moral depolayan bir komutandın sen! Ne çok isterdim cephede senin emrinde bir asker olmayı?..

Katıldığı pek çok savaşta yaralanan Mustafa Kemal, en son Sakarya Meydan Muharebesi'nde göğsüne isabet eden şarapnel parçaları ile Gazi olmuştu. Meclis ona bu liyakatli unvanı takdim etmişti. Halkına karşı son derce müşfik olan Gazi, özellikle sıkıntıda ve tasada halkının derdine ortak olmaya can atıyordu.

Dünyaya Lozan Barış Antlaşması ile tapusu ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hiç zaman kaybetmeden yine Onun önderliğinde kalkınma ve atılım hamleleri başlatmıştı.

Atatürkçüyüm diye Atatürk anlaşılmış olmuyor maalesef. Ayrıca Onun bıraktığı bu güzelim ülkede Atatürk düşmanı olanları da anlamak mümkün değil...

Özellikle son zamanlarda misak-ı milli sınırlarımız içerisinde hem ülkemizde, hem de dünyada onun yaktığı barış ve özgürlük ateşini söndürmeden daha parlak bir ışıkla yakmanın ne derece önemli olduğunu anlamaktayız. Başka ülkelerin iç işlerine karışmadan barışa hizmet ederek ülke kalkınmasını hedeflemek yerine, yeniden Osmanlıcılık rollerine soyunmanın bir alemi yok. Kendimizi kandırmanın da bir manası yok. Dolayısıyla hür, zengin ve mutlu insanların yaşadığı bir ülke hayallerini kurmak bize hiç lüks gelmemeli iken, bugün o hedefler de hayal gibi durmaktadır. O da yine Atatürk'ün çizdiği rotayı şaşırmış olduğumuzdan kaynaklanmaktadır.

Derhal o kuruluş felsefesindeki ilkelere dönmek ve halkını müreffeh bir seviyeye yükseltme gayretinde olmak zorundayız...

Mustafa Kemal demek, çok okumak demektir. Mustafa Kemal demek, çok çalışmak demektir. Mustafa Kemal demek, yorulmamak demektir. Mustafa Kemal demek, her koşulda inandığı davadan sapmadan yol almak demektir.

Onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'ne sahip çıkmak, onun yaptığı inkılapların kıymetini bilmektir.

Atatürk'ü anlamak demek kadına, çocuğa, temelde insana, kuşkusuz hayvana ve doğaya saygılı olmak demektir.

Ve son olarak Atatürk'ü anlamak demek onu unutmamak, emanetlerine canımız pahasına sahip çıkmak demektir.

Seni özlemle ansak, arasak da asla unutmayacağız ATAM.

İyiki vardın ve Türk Gençliği'nin kalbinde sonsuza kadar var olmaya devam edeceksin...

Serkan Teber

Yorumlar

Popüler Yayınlar