MAKROFAJLAR





Vücudun savunma hücrelerinden çok önemlileri. Bırak bize Biyolojiyi diyenlere ise vücudun Kuvayi milliye askerleri diyeyim. Sayıları az ama etki kuvveti çok olan hücreler. İyi ki varlar. Etrafı saran mikroorganizmalara karşı, yine bırak Biyolojiyi diyenlere ise mikroplara karşı diyeyim, vücudu savunan, saldıran, mikropları ortadan kaldırıp yok eden yiğitler…

Dalak, Karaciğer ve çeşitli lenf düğümleri tarafından üretilirler. Bu organlar onları doku sıvısına salarak istilacı kuvvetleri, kana geçip yaygara yapmadan, vücuda dağılmadan işini bitirirler. Öyle bir anlattım ki!

-Eee hocam madem bu kadar etkililer, neden hasta oluyoruz? Deme hakkı doğdu size. Anlatayım. Muhakkak ki bütün gayretlerine rağmen başarılı olamadıkları durumlar da mevcut. Hatta en çok da kendinden görünen veya zararsız görünen mikroplar onlar için tam bir kabus! Zararsız ve tertemiz kabul edilen, bukalemun kılıklı mikrop tipler maalesef onları kandırıyor ve hücrelere nüfuz edince gerçek yüzünü gösterir oluveriyorlar. O zaman da iş işten geçmiş oluyor. Ne yapsın bu kuvayi milliye askeri makrofajlar!

Enteresan bir örnekle açıklayayım. Orak hücreli alyuvarlar genetik sorun olarak hemoglobin proteininin altıncı aminoasiti olan glutamik asiti yerine valin amino asiti bulundururlar. Yani o kadar normal, bizden ve zararsız gözükürler ki anlatamam! O amino asit değişikliğine neden olan faktör ise genetik şifredeki GAG dizilimi yerine GTG dizilimi gelmesidir! Normal disk şeklinde olan alyuvarlar, orak hücreli olduklarında yeterince bölünemeden onları dalaktaki kuvayi milliye askerleri parçalayıp yok eder ve bu sayede orak hücreli anemi hastaları sıtmaya karşı direnç gösterirler. Yani az bir tutar dal yakalasınlar yeter onlar için.

Bugün karşılaştığımız hastalıklara çözüm üretememe sorunu, işte makrofajların elinden o küçücük tutar dalın dahi alınıyor olmasıdır. Ama bünye metastaza uğramadan kimimiz karaciğer, kimimiz dalak, kimimiz lenf düğümü, kimimiz böbrek olacak ve o mikroorganizmaları bünyeden uzaklaştıracağız inşallah.

Ben bunlardan hangisiyim bilemiyorum ama içimdeki isyan ruhuna söz geçiremeyen asi kuvayi milliye neferi diyebilirsiniz. Sözü uzatmadan, bu isyanımı yansıtan Ataol BEHRAMOĞLU’nun şu dizeleri ile satırlarıma son vermek istiyorum!


NE ÇOK HAİN

Işıklı günlerinde gençliğimizin.
Hayalleriyle kanatlanırdık
Gelecek, güzel Türkiye’nin.
Fakat nasıl da değiştiniz birden
Arınıp bütün o düşlerden
Buzlu sularında bencilliğin.
Ne çok hain.

Hayır, belki de değişmediniz,
Aslınız belki de buydu sizin.
Sadece zamana ayak uydurdunuz
Ortak ateşinde ısınıp gençliğin.
Sonra neyseniz o oldunuz
Asıl kimliğinizi buldunuz
Uşağı oldunuz zalimin.
Ne çok hain.

Şimdi giydiğiniz her şey markalı
Tadını aldınız zenginliğin.
O fotoğraflar parkalı markalı
Uzak bir anısı oldu geçmişin.
Fakat yine de yeri geldikçe
El atıp eski albüme
Kullanıyorsunuz reklam için.
Ne çok hain.

Aynı arsız kibir suratlarınızda
Erkeğinizin dişinizin.
İçim bulanıyor karşıma çıktıkça
Ekranlarında TV’lerin.
Kiminiz yeni yetme faşist çığırtkan
Kiminiz kaşarlanmış sırtlan,
Sanırsın kardeşi vampirin.
Ne çok hain.

Yoksul aile çocuklarıydınız
Orta halli, belki zengin.
Soyluydu sizden anneniz babanız,
Sade yurttaşları Cumhuriyet’in.
Siz hangi piç köklerden türediniz,
Kimsiniz, neden böylesiniz
Nasıl boğuldunuz içinde ihanetin.
Ne çok hain.

Zaman geçer, devran döner
Yıkılır sarayı, zindanı zalimin
Efendi uşağını terk eder
Gereği kalmayınca hizmetin
Hele azıcık da diklendiniz mi?
Yersiniz kaçınılmaz tekmeyi
Hadi, sıkıysa diklenin
Ne çok hain.

Kimliksizler, omurgasızlar
Hedefisiniz şimdi lanetin.
Ne hizmetinde olduğunuz iktidar
Ne sahte parıltısı şöhretin
Kurtaramayacak sizi bu lanetten,
Halkın içinde yükselen nefretten,
Artık hiç değilse susmayı deneyin.
Ne çok hain.
           

Hayati YAMAN

Yorumlar

Popüler Yayınlar