KİTAP VE OKUMAK!



Bildiğimiz üzere okumanın hayatımızdaki rolü büyüktür. Okumak insana kültürünü, örfünü, adetini öğrettiği gibi başka kültürleri tanımayı da öğretir.

Özünde ve özelinde okumak, insanlığı öğretir.

Futbol sahası gibidir dünya. Yıkılmadan, yorulmadan hedefe ulaşmak, gol atmak isteyenlere harika imkanlar sunar.
İşte bu sahada gol atmayı da, yıkılmamayı ve yorulmamayı da kitap öğretir bize...

Yer yer gol atmak için hücumla ileri atılmayı, yer yer defansa çekilip gol yememeyi kitaplar ve okuma eylemi öğretir bize. Şimdi defansa çekilip, biraz tarihin derinliklerine dalalım!

İbrahim Müteferrika 1720'lerde  matbaayı kurduğunda Avrupa yaklaşık iki yüz yıldır kitap basıyor ve kitap okuyordu. İlk matbaadan Cumhuriyetin ilanına kadar geçen iki yüz yıllık zaman diliminde basılan kitap sayısının 40 bin civarında olduğu söyleniyor. İki yüz yılda 40 bin kitap!.. Günümüzde bir kitap neredeyse bu sayıda basılıyor.

Matbaanın ülkeye gelmesi, okuduğumuz anlamını taşımıyor elbette. Sadece daha çok eser ve daha çok kaynakla insanı buluşturma adımı atılıyor. Okumak isteyen insanlara imkan sunuluyor. Tâki Cumhuriyet kurulduktan sonra 1928 harf inkılabı ile bizler kitap okumaya başlayan bir millet oluyoruz. Ama istenen ölçüyü bir türlü yakalayamıyoruz. Medeniyetimiz açısından da bu tarihi çerçeveyi unutmamamız gerekiyor.

Bizim inancımız, kültürümüz, evrensel değerlerimiz de okumayı öncelikli kılmaktadır. Uyanalım artık ey insanlar! Okuyalım, okuyalım ki gol atmayı ve gol yememeyi öğrenelim. İnsanı ve insanlığı öğrenelim.

Kutsal Kitabımız Kuran-ı Kerim şekillenirken ilk ayet, "oku" olarak inmiştir. İlmin kapısı Hz Ali "Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum." demiştir. Yunus Emre "İlim ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir." demiş. Mustafa Kemal Atatürk "En hakiki mürşit ilimdir." demiştir. Bunların hepsi, inancımızın ve kültürümüzün geçmişten günümüze okumaya ne ölçüde kıymet verdiğini göstermektedir. İnsanlarımız okuyarak hayatta başarılı olabilirler. Kültürel açıdan, çağdaşlaşma açısından, siyasi açıdan kendimizi geliştirmemiz gerekiyor. Bunu da ancak kitapların sahasında top koşturarak başarabiliriz.

Okuyan insan, eleştirel düşünce sistemini kabullenmeye başlar. Yanlışa yanlış, doğruya doğru demeyi bilir. Körü körüne savunma duygusundan arınır. Empati duygusunu geliştirir. Okumadığında bunlardan yoksun olur. Bu da bizi cehaletin çukuruna doğru çeker. Okumadan o çukurdan çıkmaya çabaladıkça, bataklığa daha da saplanırız. Ya da hedef sahada gol yemeden gol atarak galip gelmek iken, biz kendi kendimize çalım atarak orta saha top döndürürüz...

1900 lü yılların ikinci yarısında tiyatrolar oynanır, türküler söylenir, filmler çekilirmiş!
O filmlerden birinde köyden kente bir kız gelir. Adı Zeynep Değirmencioğlu!..  Köylü kız, kentli gençlerin alay konusu olur. Onu diskoya götürür, dans etmeyi bilmemesiyle dalga geçerler!

Ailede Köylü kıza şehir hayatı, oturup kalkması, dans etmesi ve doğru yürümesi için eğitimler verilir.
Orada Köylü kızın doğru yürüyebilmesi için başına kitap konur ve onu düşürmeden yürümesi öğretilir. İşte orada anladım ki kitap, insanı doğru yürütüyor!

Hele bir de kitabı, başımızın dışında değil, içinde taşırsak!..

Evet okumak ilimdir, okumak bilimdir.

Yıllardır bilimin hak ettiği değeri yakalayamadığı ülkemizde, üniversitelerimiz dünya sıralamasında ilk 500'e dahi giremiyor!
Okullarımızın duvarlarına "Hayatta tek doğru yol bilimdir." sözünü yazsak da, uygulama ters olunca sonuç değişmiyor. Hapishanelerinde fikir suçlusu, aydın ve okumuş mahkumu neredeyse hırsız ve soygun suçlusu mahkumdan daha fazla olan bir ülke konumunda olabiliyoruz. Kütüphane sayımız, hapishane sayısını geçmiyor...

Yani fikri ve vicdanı hür bireyler olarak sahada top koşturamayınca bırakın gol atmayı sürekli gol yiyoruz. Defans hallaç pamuğu gibi, kalecinin mecali kalmamış durumda bir tablo ortaya çıkıyor.

Geriye ne mi kalıyor?... Aşık Veysel'in türküsündeki şu söz:  "Kader böyle imiş çiçek bahana..."

Sözü futbol ve sahadan açmışken öyle bitireyim!Uygarlık seviyesinde yükselmeyi hedefleyen mimarimizin göz bebeği yapıları stadımızın, tuğlaları kitap olsun. Ortada dönen topu kitap olsun, kaleleri kitap. Hatta kalelerinin fileleri de olsun kitap. Ve bu sayede yüzünüzden tebessüm, gönlünüzden sevgi, yüreğinizden kardeşlik eksik olmasın. Saygı ve sevgilerimle...

İlker AKGÜL

Yorumlar

  1. Tebrikler cok guzel bir yazi.Faydali buldum.Devamini bekleriz...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet İmdat hocam. Öğrencilerimizde ne cevherler var! İlgine teşekkürler...

      Sil

Yorum Gönder

Lütfen yorumlarınızı bizimle paylaşınız. Yorumlarınız bizler için çok değerli. Onaylama işlemi zaman alabilir. Hakaret içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Popüler Yayınlar