İHTİYAR

Yaşlanmak kader, ihtiyarlamak tercihtir.

Her canlı yaşlanır. Fakat yaşlanırken ihtiyarlamak, hatta yaşlanmadan erken yaşta ihtiyarlamak insana özgüdür.

Her varlık yaşlanır. Cansızların yaşlanması -yarılanma ömrü- tanımıyla ifade edilir. Canlıların yaşlanması hemen kabul görmesine rağmen cansızların yaşlanması pek hissedilmez.

İhtiyar, muhtar, hatır, ihtar, muhtıra kelimeleri aynı kökten gelir. Seçim, seçme, irade beyanı, özgürlük, uyarı, kendine getirme, tercihini doğru düzgün kullanan, tecrübelerinden azami ölçüde yararlanan vs gibi kavramları içinde barındıran kök!

İhtiyar heyeti ise seçim kurulu demek. İhtiyar heyeti halkı memnun etmezse, halk onlara sonraki dönemde yine aynı kökten gelen -ihtar-la ders verir. Gücü elinde tutanlar ise ihtiyar heyetine muhtıra verir. Günümüzde seçim kurulları adalet mekanizması ile seçim işlerini yürütmekle sorumlu atanmışlar olarak görev yapmaktadırlar. Ancak muhtarların ihtiyar heyeti olduğunu herkes bilir. Seçildikten sonra yönetme kararlarına ortak olma, ortak akılla halkın menfaatlerini en ileri boyutlarda koruyup kollama görevini icra ederler. İşte o görevin en iyi bir şekilde yerine getirilebilmesi ihtiyarlar yani alanında uzman, işinin ehli, görmüş geçirmiş kişiler sayesinde gerekleşir.

Yaşlanmadan ihtiyarlamak da yaşlanırken ihtiyarlamamak da olayın fıtratına aykırıdır. Hayatın çilesini erken yaşlarda sırtında hisseden nice gencimiz, belki çocuğumuz var içimizde! İşte onları o ağır yükün altında ezdirmemek bireysel olarak görevimiz olduğu kadar kamusal ve toplumsal olarak da görevimizdir.

Peki yaşlanırken ihtiyarlamanın ölçütleri nelerdir? En başta okumak. Sonra tabiatı tanımak için doğa gezilerinde bulunmak. Sosyal katmanları ve şehir kültürlerini tanımak. Başka milletler, başka medeniyetler tanımak…

Bunları yaparken bir referansa dayanabilmek esastır. Gerekli elemeleri hakkaniyet ölçüsünde yapabilmek ise ihtiyarlığın kılavuzudur.

Konu ile ilgili evrimsel açıdan kuzenlerimiz olan ve onların da ihtiyarları ile tecrübi bağları olduğunu ortaya koyan “Şapka satan adam ve Maymunlar” hikayesine bi bakalım!

Aynı zamanda bir terzi olan ve kendi diktiği şapkaları satarak geçimini sağlayan adamın yolu, gün gelmiş bir ormana düşmüş. Ormanda yol alan adam yorgunluktan bunalmış, sırtındaki sepeti indirip, bir ağacın altına uzanmış ve uykuya dalmış.

Birkaç saat sonra tuhaf sesler duyarak uyanan adam, ne görsün?

Sepet bomboş! Şapkalar uçup gitmiş… Kafasını kaldırıp ağaca bakmış ki, ağacın dallarında bir sürü maymun ve her birinin kafasında adamın şapkaları…

Adam düşünmeye başlamış!

“Ben şimdi ne yapsam da şapkaları maymunların elinden geri alsam?”

Düşünceli bir şekilde kafasını kaşırken bakmış ki, maymunlar da adamı taklit ediyor ve kafasını kaşıyor! Adam ellilerini havaya kaldırmış, maymunlar da… derken adam ne yapacağını bulmuş! Kendi kafasındaki şapkayı çıkarıp yere atmış ve maymunlar da…

Adam böylece bütün şapkaları geri almış, sepetine koyup yoluna devam etmiş.

Aradan 50 yıl geçmiş…

Artık adamın bir torunu dedesinin görevini devralmış, şapka satıcısı olmuş. Günlerden bir gün onun da yolu aynı ormana düşmüş. Hava yine çok sıcakmış ve genç adam bir ağacın altına oturmuş, şapkalarla dolu sepetini yanına koymuş ve uykuya dalmış…

Birkaç saat sonra uyanmış, bir de bakmış ki sepetin içinde şapkalar yok…
Duyduğu tuhaf seslere doğru kafasını kaldırmış ki ağacın üstünde bir sürü maymun ve hepsinin kafasında birer şapka! Düşünmüş…
“Dedem yıllar önce bana bir hikaye anlatmıştı… Ne yapacağımı çok iyi biliyorum!...”

Adam kafasını kaşımaya başlamış, maymunlar da aynısını yapmışlar… Adam ellerini havaya kaldırmış, maymunlar da... Ve adam gülümseyerek kendi başındaki şapkayı çıkarmış yere atmış…

O anda ağaçtaki maymunlardan biri yere inmiş, adamın yere attığı şapkayı kapmış, adama da bir tokat atmış ve şöyle demiş:
 “Sadece senin mi deden var?!!!”

Bu hikaye tecrübe paylaşımını vurgulama yanında, taklitten kurtulup kendi taktiklerimizi üretme zorunluluğunu da öğütler. Sadece yaşlanmayın, aynı zamanda ihtiyarlayın da… Der bize.

Yaşlandıkça elden avuçtan düştük, iş içten geçti gibi ön kabullere kendimizi kaptırmamalıyız. Bizim genel kabullenmişliğimize göre ihtiyarlık ve yaşlılık eş anlamlı kabul edilerek, ihtiyarlığın önemi gözden kaçırılmaktadır. Hayatın en verimli dönemi olan yetişkinlik/olgunluk dönemi ihtiyarlığımıza karşılık gelmelidir.

Yaşlanmak kaçınılmaz sonuçtur ama ihtiyarlık bizim seçimimizdir…


Hayati YAMAN

Yorumlar

  1. Yaşlanıyorum da yerimimi yapıyorum ne?...

    Yok yok öyle değil! Biraz analiz yapalım. Derinlikli düşünelim, felsefe yapalım istedim...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Lütfen yorumlarınızı bizimle paylaşınız. Yorumlarınız bizler için çok değerli. Onaylama işlemi zaman alabilir. Hakaret içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Popüler Yayınlar