TESETTÜR-2
Cinsiyet üzerinden değil de şahsiyet üzerinden insana
yol aldırmayı öğütleyen ve ödevlendiren vahiy, kuşkusuz tesettürü ve avret mevzusunu da her iki cinsiyete şamil tutmuştur.
Yüce Yaratıcının bizzat kendisi, kendi sınırları olarak belirlediği ve hududullah diye adlandırdığı sınırları
doğal süreç, fıtrat, sosyolojik gerçeklikler ve imtihan aracı olarak kendisinin
yüklediği özelliklere dayalı olarak istediği bir takım kısıtlamalar olarak
çizmiştir. Ona rağmen zaman içerisinde bu mevzu da, geleneğin dinleştirilmesi
sonucu vahyin işaret ettiği sınırlardan evrilerek kılık kıyafetin iman esasları boyutuna taşınmasına,
aksi davranmanın büyük günah
işleniyormuş algısıyla inanan insanların dahi Tanrıyla bağının zayıflatılmasına
sebebiyet vermiştir.
Oysaki ne iman esaslarını ifade eden Bakara-177 ve 285, Nisa-136 ayetleri içinde,
ne de zina, adam öldürme, iftira, kul hakkı, ana babaya itaatsizlik vs gibi
büyük günahların sayıldığı İsra-23 ile 39.
Ayetler arasında başörtüsü ve tesettüre riayet etmemek geçmektedir! Ayrıca
mümin ve muttaki olmanın şartlarının Rabbimizce sayıldığı En’am-151, 152 ve 153. Ayetlerin
içinde de geçmemektedir!
-Ne oldu da bu kadar gündemi meşgul ederek dinin ve
dindarlığın olmazsa olmaz şartı gibi algılanmaya vesile oldu? Bu sorunun
cevabını konunun siyasete malzeme edilmesinin ve kutuplaşmanın bir sonucu
olarak sunduğum Başörtüsü-2
sunumumdan okuyabilirsiniz?
Daha çarpıcı bir durumu daha yine Kur’an ayetlerinden
size bildireyim ki; Kur’an’da Sınanan
Kadınlar anlamına gelen Mümtehine Suresi
diye bir sure var! O Surenin 10 ve 12.
Ayetlerinde Allah, peygamberine ve müminlere sığınan inanan kadınları test
etmeleri gerektiği konusunda uyarır. Ve o test içeriğinde de başörtüsü yoktur!
Ayrıca Allah, Nisa-31’de
büyük günahlardan kaçınanların küçük günahlarını affedeceğinden zaten söz
ediyor. Yine Nisa-48 ve 116. Ayetlerde
Yüce Rabbimiz, şirk dışında dilediği bütün günahları affedeceğini
müjdelemektedir!
Hucurat-11.
Ayette ise hem bütün bir topluluk olarak, hem de kadın
toplulukları olarak bir grup başka bir grubu alaya almasın, uyarısı bulunmaktadır.
Hatta umulur ki, alay edilen daha üstündür diye farkındalık oluşturulmaktadır.
O nedenle başörtüsü asla bir ayrışma ve ayrıştırma sebebi olmamalıdır! Hele
hele başın açık veya kapalılığı
üzerinden iyi kötü, namuslu namussuz, cennetlik cehennemlik, saygıdeğer hafif
meşrep vs yargılamalarının iftiraya girebileceği asla unutulmamalıdır! Nur-4. Ayet iftiranın da büyük günah
toplumsal cezaya çarptırılacak zelil bir eylem olduğunu, müfterilerin
şahitliğine bile başvurulmaması ve adam yerine konulmaması gerektiği bizlere
bildirilmektedir.
Başörtüsü ve tesettür konularını işlediğim seri
sunumların sonunda sözü vahye bırakıp, onunla hitame erdireceğimi yani süslü ve
cilalı güzel sonla sonlandıracağımı bildirmiştim! İşte o güzel günlere
kavuşturan Yüce Mevlamı sınırsızca övüyor ve vahyinin üzerine örtülen tortuları
temizleme görevini yerine getirebilme basiretini bana da bahşettiği için Ona
sonsuz teşekkür ediyorum… Çok uzun olmaması için bu ve ardından gelecek olan
ikinci bir sunumla bu konuyu tamamlamayı istiyorum.
Biliyorsunuz kendime özgü sunumlarda ve genelde
bloğumuzdaki bütün sunumlarda ayeti yazmak gibi bir konseptimiz yoktur. Sure ve
ayet numarasını verip sizlerin okumasını ve kendi çıkarımlarınızı sağlamak
vardır.
Öncelikle Kur’an’da başörtüsü yok demiyorum. Başörtüsü elbette var sadece Nur-31. Ayette geçiyor. Orijinal
ifadesi -himar- ve çoğulu -humur-dur. “Gerekçe ve delillerimle orada geçen o kelime ile başı örtmenin
emredilmesi yok diyorum.”
Kaldı ki, ille de ilahiyatçıdan bu beyanı duyma arzusunda
ve isteğindeyseniz, Prof. Hüseyin Atay, Prof. Yaşar Nuri Öztürk, Erhan Aktaş, Osman Polat,
Prof. Şaban Ali Düzgün bir çırpıda isimlerini zikredeceğim kişilerdir.
Aynı zamanda tarih ve siyaset bilimi akademisyenlerinden de olan 6 Ekim 1990’da evine gönderilen bir
kitap kargo paketi içindeki bombanın patlatılmasıyla şehit edilen Ankara
İlahiyat Profesörü Bahriye Üçok hocayı da rahmetle anarak ismini
zikretmek isterim.
Açıkçası bir itirafta daha bulunmalıyım ki, yıllarca
bu hocaları bir kaşık suda boğmak isteyen, tahrif edici ve proje insanlar
olarak bizlere takdim eden geleneksel din sunumlarının etkisinde kalıp
eserlerini okumamıştım, yeni yeni okuyup aydınlanmaktayım!
Peki Nur-31’de
geçen emir ne o halde?
İçinde yaşanılan coğrafyanın zorunluluğu olarak sıcak
ve kum fırtınalarından korunmak için hem erkek hem de kadınların, hem inanan
hem de inanmayanların örttüğü başınızda var olan o örtü ile göğüslerinizi
örtün. Başınızdaki o örtüyü göğüslerinizin üzerine salarak sabitleyin diyor
ayet. Ben sizden onu istiyorum diyor. Kaldı ki, himar kelimesi erkeklerin
başına örttükleri sarık için de kullanılmaktadır. Peygamberimizin abdestte başa
mesh ederken himarı üzerinden mesh ettiğine dair rivayetler kaynaklarda
mevcuttur. Yani cinsiyetçi bir yaklaşım yok. Antropoloji biliminin verileri de
o dönemlerde insanların örtünmedeki sınırları tam çizemediklerini ve göğüs
bölgeleri açıkta bırakarak dolaştıklarını bizlere bildirmektedir.
Dikkat edilirse Nur-30.
Ayet de erkeğin tesettürünü bildirir. Orada geçen ifadeler ile Nur-31’de kadına yönelik geçen ortak
ifadelerde özdeş kısıtlamalar olduğu gibi ek bir takım kısıtlamalar da vardır.
Onların içinden de saçı veya başı örtmeyi çıkaramazsınız!
Şöyle ki; Al-i
İmran-14. Ayet kadını sadece erkek için ve cinsellikle ilgili olarak değil,
özünde süslü kıldığını, kendini beğendirme isteğiyle yarattığını ifade ediyor.
Yani kadın erkeğe karşı süslenmiyor, hatta tam aksine süsüyle daha fazla
etkilemek istediği hemcinsidir. Kadın dikkat çekici olduğu kadar, son derece
dikkat edicidir de… Dolayısıyla bu özellikleri fıtraten onda var olan
özelliklerdir ve sadece erkek için değildir. Kadınlar birbirlerinin giyimine
kuşamına erkeklerden daha fazla dikkat kesilirler. Başörtülü kadınların kendi
toplantılarında dahi, bir anlık boşlukta neredeyse yemeni oyaları ana gündem
maddesi boyutuna taşınabilir!
Dolayısıyla imtihan dünyasında kadının sevdiği ve
fıtratına yüklendiği şeylerden imtihan edileceğini, erkeğin de aynı mahiyette
imtihana tabi tutulacağını düşünürsek, Nur-30
süslü yaratılmayan biz erkekler için oldukça kısa fakat temel kısıtlamalar
getirir. Eğer insan türü dışındaki hayvanlar sınava tabi tutulmak üzere
seçilmiş olsalardı, kuşkusuz ki onlar için erkeklere daha detaylı kısıtlamalar
getirilirdi. Çünkü o hayvanlarda erkekler süslüdür!
İnsan türünde ise kadın süslü olduğu için Nur-31 daha detay ve uzun kısıtlamalar
da getirmektedir. Öncelikle kadının bütün bedeni avrettir tezini külliyen reddettiğimizi
daha önceki sunumlarımda zikrettiğimi hatırlatarak Kur’an’da avret konusunun da her iki cinsiyet için ortak kullanıldığını bilmenizi isterim. Bahsi
geçen ayetlere, mahrem ve özel yaşam alanı olan yatak odalarımıza, açık saçık
hallerimizin olabileceği üç vakitte,
oraların çocuklarımızca dahi izinsiz girilmeyecek alanlar olduğunun
belirtildiği Nur-58. Ayeti delil
olarak bildirmek isterim.
Östrojen hormonun etkisiyle buluğ çağına girmiş
kadında Anatomik olarak şu gelişmeler ortaya çıkmaktadır: Yavru beslenmesi
dişiye ait olduğu için süt bezlerinin gelişmesine bağlı olarak memeler büyür ve
yine yavrunun embriyolojik gelişiminin rahimde rahat tamamlanabilmesi için
kalçalar genişler. Bunlar, kadının
yaratılıştan ziynetidir, Allah’ın onlara lütfu olan zenginliğidir. Dolayısıyla
ziynet sadece takıya indirgenince Biyoloji ve Anatomi biliminin işaret ettiği
bu ayrıcalıklar göz ardı edildiği için saçma sapan argümanlar türetilerek kadın
neredeyse çuvala sokulmaya çalışılmaktadır.
Tekrar ediyorum kendi arzu ve isteğiyle iradesi
doğrultusunda o şekilde örtünen kadına da söz söyleme yetkimiz yoktur. Ama
Allah’ın böyle bir emri olduğu dayatmasına karşı, o şekilde giyinen kadın tam
mümin, diğerleri günahkâr mümin, ya da ‘başörtüsü farzdır diye bir emir
Kur’an’da yoktur’ diyen hükmü reddettiği için kâfirdir, şeklinde geleneksel din
hükümlerine karşı mücadele veriyorum. Hüküm sadece ve yalnızca Allah’a aittir.
O hükmünde kimseyi ortakçı kabul etmemektedir.
O zaman Nur-31’de
emrin başı örtmek olmadığına karşı delilim ne? Dikkat ederseniz o ayetin
tamamını okuduğunuzda ziynet olarak kabul edilen bölgelerin göğüs ve kalçalar olduğu açıkça
anlaşılmaktadır. Çünkü ayet, podyumda yürüyen bir manken gibi edalı ve işveli
yürüyerek ziynetlerini açığa vurmasınlar, emri ile sonlanmaya doğru bilgi akışı
vermektedir. Eğer baş veya saç ziynet
olsaydı ve örtünmesi gereken kapsam içinde olsaydı, o zaman davetkâr bir
yürüyüş kısıtlaması istenmezdi. Çünkü kadın oturduğu yerden de başını ve saçını
kolaylıkla teşhir edebilecektir!
Hayati YAMAN
Tebrik ve teşekkür ederim hocam. Biyolojik olarak kadın ve erkek cinsiyeti arasındaki farklılıkları, bize derslerde olduğu gibi açıkladınız. Kur'an'ın bu konudaki yaklaşımının elbette bu doğa yasasına aykırı olması beklenemezdi...
YanıtlaSilGelenekselcilik ile kadını erkeğin yanında küçük gören çürümüş zihniyeti verdiğiniz ayetler yerin dibine soktu.
Son söz ve hüküm Kur'an'a kaldı... Sanırım bir bölüm daha gelecek hocam, eminimki onda da son söz Allah'a aittir...
Çok teşekkür ederim Enescim. Evet bir bölüm daha gelecek ve bu pasaj da bitecek. Çok uzun olmaması açısından ikiye böldüm.
Sil