ÖNÜ DÜN


Öncelikle şunu belirtmek isterim! Çok uzun olup sizi sıkmamak için iki bölüm halinde yayına hazırladığım bu çalışma, “ARKASI YARIN!” başlığıyla yayınlanan yazının röportaj kısmıdır. Başlık, oraya atfen “ÖNÜ DÜN” şeklinde kurgulanmıştır. 
Hocamla isimlerimizin baş harfleri aynı olduğu için röportaj sunumunu açık isimlerimizle yapacağım.
Hatice: Hocam geçende neredeyse bir yazıyı baştan aşağı aşı, aşı diyerek geçirdim! Öncelikle nedir bu aşı, kimlere yapılır ve yapılmalı mıdır, ne dersiniz?
Hayati: Aşı mikroptur. 
(Hemen araya giriyor ve yapmayın hocam! İnsanları ürkütmeyin! Diyorum ve gülüşüyoruz.)
Evet evet. Şaka yapmıyorum ve çok ciddiyim. Aşı, içerisinde tanımlanmış hastalıkların zayıflatılmış mikrobunu içeren bir solüsyondur.
Kimlere yapılır? Soruna şöyle cevap vereyim! Kişinin yaşına, çalıştığı ortama, bünyesinin zayıflığına göre her yaşta sağlam kişiye uygulanır. Tedavi edici değildir, o nedenle hastaya uygulanmaz. Bağışıklık sistemini uyararak vücut direncini güçlendirir, koruyucudur...
Yapılmalı mıdır? Soruna ise "Kesinlikle yapılması gereken aşı türleri var, ki onların yapılmaması bana göre insanlık suçudur!" Örneğin; çocukluk çağı hastalıklarının aşıları... Bebek ölümlerindeki azalmanın en temel nedeni aşılamadır. 
Fakat gribal enfeksiyon gibi bazı hastalıkların aşıları yapılmayabilir. Vücudumuz o hastalıkların mikrobuyla tanışarak, aşılarını bir nevi doğal yollarla kendisine uygulamış oluyor..  
Hatice: Aşının içeriğinde bulunan civa ve alüminyumun sağlığa zararı hakkında ne düşünüyorsunuz hocam?
Hayati: Aşının içerisinde yukarıda saydığın inhibitör etkili yani metabolizma enzimlerinin çalışmasını engelleyen veya durduran metallerin bulunması, aşı uygulaması yapmamayı gerektirmez. Çünkü o elementler, iz/eser element diye adlandırılır. Vücudun onlara çok çok az oranda yani binde bir, on binde bir gibi değerlerde ihtiyacı vardır. Dolayısıyla aşıya gelinceye kadar daha pek çok etkenden onlar da vücuda alınmaktadır. Örneğin; amalgam diş dolgusu, ki her zaman vücutta olup, civa içerir ve tükrük salgısıyla daha etkili bir şekilde vücuda alınır. Yine Renne, Talcid gibi mide alkalinleri ilaç türlerinde aliminyum bulunur. 
Yani vücut onlara da alışacak ve eşik değerimiz yükseltilecektir. Uzak durup kendimizi izole ederek yanlış yaparız. Padişahların, Kralların yüzüklerinin kaşları altında zehir taşıdıkları ve azar azar bünyeye alarak, zehirli suikastle öldürülmeye karşı kendilerini koruduklarını ne çabuk unuttuk!
Hatice: Aşının yan etkilerinde ihtimal dahi olsa, ölümle sonuçlanabilen maddeler olduğu dile getiriliyor. Buna rağmen neden kesinlikle yaptırılmalı diye düşünüyorsunuz hocam?
Hayati: Burada yine önceki soruda verdiğim cevabın geçerliliğini ifade etmeliyim. Yani aşı günah keçisi ilan ediliyor. Vücuda alınan her kimyasal kendi çapında yan etki içerir. Hatta kimyasal bir etkeni doğrudan almayı bir kenara bırak, en temel gıdalarımız yoluyla dahi pek çok kimyasal vücudumuza giriyor zaten. Ekmek, et, süt, şeker, sebze ve meyveler ... Yani bu saydıklarımızı da yemeyeceksek, o zaman aşı da yaptırmayalım, derim. Fakat şunu söyleyebilirsin. Yeterince deneme aşamasından geçmeden aşılar (gündemimiz dışında ama ilaçlar da öyle) piyasaya sürülüyor. İnsan sağlığı hiçe sayılarak, deneme süreci dahi insanlar üzerinde tamamlanıyor. Bu uygulamaları nasıl buluyorsunuz? Diye sorarsan eğer; muhakkak ki onu doğru bulmadığımı beyan ederim.
Bu konuda sana ve okuyucularımıza; sanırım 1995 yapımlı, senaryosu gerçek hayattan esinlenerek çekilmiş harika bir film var, "Lorenzo'nun Yağı" diye, onu seyretmeni/zi öneririm.
Hatice: İçindeki domuz jelatini, cenin gibi katkıların bizim fıtratımızı etkilediği, etkileyebileceği söyleniyor bununla ilgili söylemek istedikleriniz nedir?
Hayati: Hah bir bu eksikti. Üstüme iyilik sağlık! Aşı karşıtlığı yapanlar nasıl insanların yumuşak karnını buluyor? Domuz jelatini! Cenin... 
Yok daha neler? Kesinlikle bu bilgileri doğru bulmuyorum. 
Ayrıca fıtratı bozma söylemi de kocaman bir yalan! Yenilen gıdalar dış etkendir. Dış etkenler fıtratı bozamaz. Onların hepsi hurafe ve asla bilimsel olarak kanıtlanamayan şeylerdir. Tıpkı bazı meyvelerin, organlarımıza dış görüntü şekliyle benzetilerek onlara iyi geliyor, tarzında masallar uydurup tıp bilimi türetmek gibi... 
Allah'ın Sünnetullah dediğimiz tabiat yasaları var. Ve onlar asla şaşmaz, birilerinin keyfi için değişmez! Vücut dışarıdan aldığımız gıdadan idrar da yapar, kan da yapar, ter de yapar, dışkı da yapar...
Hatice: Bir bebeğe çok sayıda aşı yapmak (çok ve çeşitli antijen vermek) bağışıklık sistemini nasıl etkiler?
Hayati: Sanırım "karma aşı" diye lanse edilen aşıları sormak istiyorsun! 
(Araya girer ve "evet hocam" derim.) 
Genel anlamda son derece olumlu ve üst düzeyde bir bağışıklık kazandırır. Zaten birbirleriyle uyumlu olarak izole edilen mikrop/antijen karması yapılıyor, rastgele karıştırılmıyor onlar! 
Nadiren, bünyesi çok zayıf olan bebeklerde artık yüz binde veya milyonda bilmem kaç oranla sorun teşkil edebilir. Ama bu aşı ve antijen kaynaklı sorun olmaktan ziyade kişi/bünye kaynaklı bir sorundur derim. 
Hatice: Ülkemizde aşıyla önlenebilir hastalıklar kaybolmaya yüz tuttuğu halde neden hala yapılıyor veya yaptırıyoruz?
Hayati: Ne kadar enteresan bir soru? Başlangıçta dedim ya aşı tedavi edici değildir, koruyucudur diye... O hastalıklar kaybolmaya yüz tuttuysa, tam tersine aşıyı bırakmak değil, daha titizlikle uygulamak gerekir. Doğru bakış açısı budur. Bıraktığımız anda enfeksiyonlara yenik düşme olasılığımız daha da artacaktır. Hatta son yıllarda ülkemizde bulunan Suriyeli sığınmacıların çocukları aşısız olduğu için onların yoğun olarak bulunduğu illerde çocukluk çağı hastalıklarının arttığı gözleniyor! İpin ucunu bırakmamak lazım. 
Hatice: Anne sütü bu kadar değerliyken neden anne sütü ile değil de, aşı ile koruyoruz çocuklarımızı?
Hayati: Anne sütü ile bağırsak florasına yönelik pek çok koruyucu sistem devreye giriyor zaten. Ama anne sütü her hastalık etkenine karşı bağışıklığı uyaran bir besin değil. Öyle olsa muhakkak ki aliyyül âlâ olurdu... 
("Eğitim şart" klişe sözünün yerini, bugün "Aşı şart" aldı öyle mi hocam? Diyerek yine gülüşürüz...)
Hatice: Bill Gates’in “Çocuklarımın aşıya ihtiyacı yok!” diye bir açıklaması var.  Bizim çocuklarımızın neden aşıya ihtiyacı var?
Hayati: Açıkçası duymadım. Ya da gözümden kaçmış. Sözü söylediğini varsayarak cevaplarsam, şunları söyleyebilirim. Aklıma iki neden geliyor.
Birincisi ileride gerçekleştirmeyi düşündüğü "robotik insan" veya Homo tecnologicus torunlarını kast etmiş olabilir, derim. Hakikaten onların bilgisayar virüsleri gibi antijenlere karşı sorunu olacağı için aşıya ihtiyaçları olmayacaktır.
İkincisi ise Dünyayı yöneten seçkin ailelerden olmak için yapmış olabilir derim. Rockefeller, Rothschild gibi ailelerin arasına Bill Gates de girmiştir en sonunda. Bunlar tohumu, ilacı, aşıyı, silahı, teknoloji ile birlikte eğitimi ve iletişimi ellerinde bulunduran "Dünya derin devleti" dir. Tohumla gıdayı kontrol eder, ilaç ve aşıyla hem hasta eder hem tedavi eder, barış(!) için savaştırır, insanların ilgi ve algılarını yönetir. Yerli ve milli olmana imkan bırakmaz!..
Hatice: Hocam biz bu söyleşiyi Corona virüsü salgınından önce yapmıştık biliyorsunuz. Şimdi aşı yeniden insanların gündemine girdi. "Arkası Yarın" paylaşımıma yönelik olarak bana gelen bir soruyu da size yöneltmek istiyorum. Biz neden yerli aşı yapamıyoruz? Aşılar kısırlık yapıyormuş diyorlar. Bu konulara da değinir misiniz?
Hayati: Aslında Tarihsel süreçte biz Türkler aşıyı insanlık hizmetine sunmuş bir milletiz. İnsanlık, Doğu Türkistan menşei Türkler aracılığı ile şu çiçeği salgın hastalığından kurtulmanın adımlarını atmıştır. İngiliz kraliyet ailesine İstanbul'dan götürülen aşılarla İngiltere'de salgınlar önlenmiştir. Lakin Hıfsız Sıhha, Verem Savaş gibi koruyucu hekimlik hizmetleri veren kuruluşlarımız kapatılmış veya atıl bırakılmıştır. O alandaki birikimlerimiz de heba olmuştur. 
Kısırlık yapıyor, meselesi de cemaat tarikat yapılaşmaları ile çok çabuk tabana yayılan asparagas bir bilgidir. Ama müthiş etkili bir durumdur. Tepeden öyle bir bilgi geldiği anda olay bitmiştir. 
Dikkat et ve araştır! İlk sunumunda (Arkası Yarın) isimleri geçen yerli ve yabancı şahıslar mutlaka dini gruplarla bağlantılı kişilerdir. Hatta Ayyayla soyadıyla bahsettiğin ikiz çocukların babası olan savcı, fetö üyeliği gerekçesiyle ihraç durumda... 
Devlet aşıyı kanunen zorunlu tutsa, ihalelerindeki usulsüzlükler nedeniyle tartışılacak. Serbest bırakınca faydalı/zararlı diye tartışılacak. Kısaca bu tartışmalar hiç bitmeyecek. Önemli olan bilim ve aklın yolunu takip etmektir, derim.
Hatice: Hocam çok teşekkür ederim. Ben ve ailem çok istifade etmiştik. Herkes yararlansın istedim. Umarım faydalı olmuştur. Diye söyleşimizi noktalarken, yenisi için şimdiden söz almak isterim. Ne dersiniz?
Hayati: Ben de teşekkür ederim. Bu arada yeni saç stilinle "Keller ailemize" hoş geldin diyeyim. Birilerinin "Derin dünya devleti ailesi" varsa, bizim de "Keller familyamız" var değil mi? Yenisi için de, -Neden olmasın?- derim.

Hatice Cıbır

Yorumlar

  1. Evimizde bebek olunca aşılar daha fazla ilgi alanımıza giriyordu bir sürü belirsizlikle beraber tabii ki. Bilgilerinizi bizimle de paylaştığınız için teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Özellikle bu dönemlerde aşı konusuna vurgu yaptığınız için teşekkür ederim çok faydalı bir röportaj.

      Sil
    2. Rica ederim Ayşe Serap hanım. Gerçekten cahilane ve dedikodu kültürüne dayanan salgını önlemek ve yenmek çok zor. Ama elbirliği ile yeneceğiz inşallah. Umudumuz olduğunuz için ben/biz teşekkür ederim/z.

      Sil
    3. Adsız koduyla yazmış takipçimiz size de çok teşekkür ederim ilginizden ve kıymet biliyor olmanızdan ötürü. Eksik olmayasınız. Umarım Hatice kızım da teşekkür ederek cevaplar...

      Sil
    4. Hatice Cıbır29 Nisan 2020 21:09

      Sevgili Adsız okurumuz,ilginiz için çok teşekkürler.

      Sil
    5. Hatice Cıbır29 Nisan 2020 21:14

      Güzel Ablam o zaman daha çok bilgi ve ilgi için Moneradan Yolculuk diyelim :)

      Sil
  2. Çok başarılı ve faydalı bir röportaj olmuş haticeme ve hayati hocama çok teşekkürler ❤

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kadir kıymet bilmek de size çok yakışıyor evladım. Ben de siz aydınlık geleceğimizin öncüleri olarak size teşekkür ediyorum Neslihancım...

      Sil
    2. Hatice Cıbır29 Nisan 2020 21:06

      “AŞI”lı seviyor ve teşekkür ediyorum canım Nesli ❤️

      Sil
  3. Hem bir biyolog hem de bir anne olarak bebeklere aile hekimliğinde uygulanan aşıların yanında özel aşıların (rota ve menenjit aşılarının tüm dozları) da uygulanması gerektiğini düşünüyorum. Aşı karşıtları yüzünden günümüzde görülmeyen hastalıklar (çiçek hastalığı) tekrar ortaya çıkabilir. Bilimsel çalışmalarda, aşılar hakkında şuana kadar olumsuz hiç bir çalışma (aşıların otizme neden olması gibi) yer almamaktadır. Aşılar toplum sağlığı için önemlidir ve gereklidir. Röportajınız oldukça faydalı oldu. Değerli zümreme ve sevgili öğrencime çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok değerli katkılarınızla baş tacımızsınız sevgili Deniz hocam. Varlığınızla onur duyuyoruz... Hep katkı sunun lütfen güç kuvvet oluyorsunuz...

      Sil
    2. Hatice Cıbır29 Nisan 2020 21:03

      Canım Deniz örtmenim :) var olun ❤️

      Sil
  4. Bebeğimin tüm aşılarını yaptırmış biri olarak korkarak başladım okumaya ama sonra rahatladım. Emeğinize sağlık çok faydalı oldu. Ve aşı dışında farklı konularda da bilgiler serpiştirilmiş çok güzel bir röportajdı. Soru-cevap formatı da çok keyifli. Devamını bekliyoruz.

    YanıtlaSil
  5. Hatice kızımın "Aman hocam insanları ürkütmeyelim!" uyarısının ne kadar haklı bir hissediş olduğunu anladım, senin yorumunla Minecim... Gerçekten siz benim kabul edilmiş dualarımsınız. Her birinizle gurur duyuyorum... Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Lütfen yorumlarınızı bizimle paylaşınız. Yorumlarınız bizler için çok değerli. Onaylama işlemi zaman alabilir. Hakaret içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Popüler Yayınlar