İSLAMBOL
İstanbul'dan şirin bir Anadolu şehrine gelip burada yaşamaya başlamam, o Şehr-istanbul'u uzaktan da çok sevdiğimi gösterdi. Özlemlerim depreşti. Ayrıca burada arkadaşlarımın İstanbul hayali ile üniversite okumak için yanıp tuttuştuklarını görmem, bir nebze de olsa onların merakını diri tutmak adına anlam kazanmış oldu. Bu vesileyle İstanbul adına kaleme aldığım, tarihten günümüze bir bakış mahiyetindeki çalışmamı beğenilerinize sunuyorum...
İSLAMBOL
Güzide mimarlarımızın göz alıcı şaheserlerinin can bulduğu, sokaklarında tarihin ruhunu barındıran, yüzyıllar boyunca milyonlarca insana, farklı kültürlerden milletlere ev sahipliği yapan medeniyetler beşiği eski İstanbul!
Tarihin tozlu raflarına kaldırılan kitaplardan edindiğimiz bilgilere göre Konstantin, İstinpoli, İslambol gibi farklı farklı adlarla anılan, 72 milletin bir ümmet olduğu gönüllerin başkenti İstanbul!
Fetihten sonra canlanmaya başlayan bir şehir olarak biliniyor. Bu düşünce, o yüce Türkçülük duygusuyla yanıp tutuşan ve milliyetçilik duygusunu benimsemiş yazarların eserlerini okuyan kitlelerce sevilmiştir; fakat İstanbul, bu tarz düşünceler ortaya çıkmadan evvel de canlıydı, günümüzde de canlıdır.
Fetihten önceki tarihi yok saymak bir nevi intihar olur. Türk İstanbul’undan önceki tarihler de bizim için fetih ve fetihten sonrası kadar mühim olmalıdır. Eski İstanbul’dan kalma tarihi yapılar, kale kalıntıları, yer altı şehirleri bizlere bilinmeyen bir alemin sır perdelerini aralar adeta. Bazen insan, bazen doğa, bazen mimari, bazen de uzun soluklu okunan bir romandır İstanbul.
Mazinin muhayyilesinin beşer zihninin duvarlarına çarparak canlanması adeta bir bayram sabahı şetareti yaratır insanoğlunda. Bir roman yaprağında eski İstanbul bayramlarına yolculuk yaparsınız aniden. Güneş bile o gün bir farklı doğardı her sabah doğduğu şekilden. Kızıl göğün göğsüne doğru uçuşuverirdi kuşlar. Farklı bir ruhani hava kapsardı insanın içini. Hele bir de gelecek olan şeker bayramı ise birkaç gün önceden yapılan hazırlıklara bizzat şahit olmuşçasına yaşatırsınız zihninizde o sahneleri. Pazarlar kurulur, sokaklarda atlı karınca seyyarları dolaşır, çocuk sevinciyle dolup taşan caddelerin uğultusu kulaklarınızda çınlar. Günümüzde eskitme bir dergi sayfasından fırlamış gibi duran ya da duvarda asılı siyah beyaz bir tabloyu andıran tarih kokulu mekanlar artık nadirattan sayılır oldu. Korumak, kollamak, bize ulaştırıldığı gibi geleceğe aktararak kültürel miras köprüsü inşa etmek de biz gençlere düşer.
Fetihten sonraki harap, bitik ve çökmüş İstanbul’u mimarlarımızın bir elmas işler gibi işlemeleri de fevkalade bir işçilik. Göz kamaştıran o ruhani camilerimiz insanların ufkunu açıyor adeta. Beyazıt veya Beylerbeyi Camii’nin duvarına yaslanıp kuracağınız düşlerin, daha önceden aklınızın alamayacağı güzellikte olacağının teminatını verebilirim sizlere. Mimarisi bu denli güzellikte ve büyük ustalıkla yapılmış olması İstanbul’un Roma, Atina ve Brugge gibi şehirlere benzetilmesini de olağan kılar. Hatta İstanbul onlardan bir tık daha ileridedir diyebilme imkanını bizlere veren atalarımıza her daim minnettarız.
İstanbul değişiyor. Bu değişim çoğu yazarın da değindiği popüler bir konu oldu günümüzde.1908 ve 1923 yılları arasında eski kimliğini kaybetti. Meşrutiyet inkılâbı, üç büyük muharebe, birbiri üstüne bir yığın küçük büyük yangın, ekonomik krizler, imparatorluğun çöküşü maalesef bir medeniyetin eski kimliğini yitirmesine yol açtı! “Ölüm bile bu köşelerde başka çehreler takınır.” dediğimiz eski ve yerli İstanbul'u artık parlayan bir yıldızın yavaş yavaş sönmesine benzetebiliriz. Bazen kasten yakılan, bazen yıkılan ama bütün metrukluğuyla, efsunuyla, deniz/boğaz gerdanlığı olan köprüleriyle, iyisiyle kötüsüyle bilinmelidir ki dünyanın en nadide şehridir İstanbul...
Ya hiç sevilmez, ki bu pek alışagelmiş bir durum değildir ya da bütün bir şekilde benimseyerek sevilir. Yahya Kemal Beyatlı İstanbul'u sevmenin bir ömre bedel olacak kadar kıymetli olduğunu ''Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer'' dizelerinde ölümsüz kılarken, belki de yüzyıllar boyunca gökkubbede yankılanacak ölümsüz mısraları da beynimize nakşederek bu gerçeği şiirle sabitlemiştir.
Emir Turhan
Güzel bir çalışma olmuş. Yararlandığın kanakları da belirtme imkanın olursa daha etkili olur. Belki derinliki araştrma yapmak isteyen takipçilerimize katkımız olur!
YanıtlaSilTebrik ederim evladım. Umarım devamı gelir...
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın 'Beş Şehir' adlı kitabının "İstanbul" bölümünden alıntılar mevcuttur.
SilÇok teşekkür ederim evladım. İlke ve dürüstlük edebiyat, sanat ve bilim'de daha bi zorunlu!
Sil