ZOMBİ KARINCALAR

Sakın ola zannetmeyin ülkemizdeki devlete sızmaya çalışan, -uzayan kol bizden olsun- mantığı ile kadrolaşan, liyakat ve ehliyetin yerine sadakat ve safahatı koyan, din sosu ile inanç sömürüsü yaparak gücü eline alan, gücü eline alınca da devleti ele geçirmeye çalışan gözü dönmüş canileri yazacağım! “Biz siyaset yapmıyoruz, biz hizmet için Allah rızası için çalışıyoruz.” diyerek -iyi çocuklar- algısı ile siyaseti ve siyasetçileri kendilerine kul köle eden tarikat/cemaat yapılaşmalarını yazıyorum, yazacağım zannetmeyin!

Yine sanmayın ki bu yazacaklarım ülkemizde yaşanıyor! Bizimle hiçbir alakası yok. Fakat bir hayal ürünü de değil elbet!

Brezilya’nın balta girmemiş(!) ormanlarında tropikal kuşağın yayılmacı, sızmacı ve kaleyi içten fetheden -katil bir mantar türü- ile onların zavallı konumuna düşürdüğü, o güzelim çalışkan -marangoz karıncaları-ndan söz edeceğim.

Katil mantar, ki Latince adı, Ophiocordyceps unilateralis'tir. Yazarken bile başına neler geleceğini bildiğim için kendileri adına büyük bir burukluk ve üzüntü yaşadığım karınca türü ise Camponotus leonardi'dir.

Karıncalar hepimizin bildiği gibi dur durak bilmeden harıl harıl çalışan hayvanlardır. Hatta salgıladıkları kimyasallar ile kendilerine özgü otoban yolları olan, haberleşme ağı, kraliçe kontrolü, işçi bekçi evci tarzında hiyerarşik düzenleri de olan bir yaşam tarzları vardır. Kimseye zararları olmayan bu marangoz karıncalar, yağmur ormanlarının devasa boyutlu ağaçlarına açtıkları kovuklarda konaklarlar…

Katil mantar ise karıncanın geçiş yollarına döşediği sporlar ile çoğalma içgüdüsünü yerine getirir. Lakin onların sanki birer spor değil adeta mayın oldukları hikayenin sonunda anlaşılacaktır.

Karınca güzergahındaki mantar sporları onlara temas edince kendileri için üreme ortamı bulur. Fakat bir süre sonra karıncaları hasta eder. Dengesi bozulan beyni ve sinir sistemi mantar tarafından ele geçirilmiş olan karıncalar artık yol bilmez, iz bilmez, ayakta duramaz olmuştur. Ve sapır sapır yüksek ağaçlardan aşağı düşerler. Yerde, tam da mantarın istediği sıcak, nemli ve kadifemsi ağaç yaprakları üzerine düşerler. Kısa süreliğine uykuya dalarlar. Güzelim hayaller ve rüyalar içindedir. Birlikte sarmaş dolaş aynı hedefe ilerlediğinin şarkısı çalınır kulağına. Beraber yürüdükleri ve birlikte ıslandıkları güftesi eşliğinde… Ama rüya, hayal ve uyku kısa sürer. Ne ola uyanmaz olaydım, ben bunları hak ediyor muydum? Ne güzel günlerimiz vardı bizim, türküleri akordu bozuk enstrümanlarla birlikte çalınır olacaktı bundan sonra… Çünkü artık -marangoz karıncalar- gitmiş “zombi karıncalar” gelmiştir. Uyandıklarında ne yaptıklarını bilemez olmuştu artık karıncalar! Kasları ağrılı kramplar geçirir. Kendileri kafasını sağa sola vurur olmuşlardı artık! “Ben ne yaptım, nerede hata ettim?” diye sorgulamaya başlamışlardı ama iş işten geçmiştir artık. Karıncanın içinde özellikle de baş bölgesinde büyümüş olan mantar, son bir komutla karıncanın bütün gücünü çene kemiklerinde toplamasını ve altındaki yaprağın ana damarını ısırmasını sağlar. Karınca bu eylemi de yapınca kendisi kas katı kesilecek, yaprağa monteli bir şekilde kuruyacaktı artık. Ama onun ve alttaki yaprağın iliklerini sömürerek hayat sürmek, keyif çatmak, renkli ve al benili şapkaları ile sırıtarak etrafı selamlamak mantara düşecekti... Dış görünüş ve kamuflaj muhteşem olduğu için mantar herkesten itibar görecekti. Oysa zihniyeti ve iç dünyası kirli olan yayılmacı, asalak, sinsi ve cılız gibi gözükerek gizli hamlelerle hedefe kilitlenen bir katil idi o. Fakat kimseye laf anlatılamıyordu. Ta ki filmin sonu gelecek, hikayenin sonu okunacak ki öyle…

Bilmiyorum Brezilya’da din sömürüsü var mı? Parazit ve asalak yaşam tarzları ile holdingleşen cemaatler ve tarikatlar var mı? Din bezirganlarına yasalara muhalif bir şekilde geçiş üstünlüğü sağlayan teamüller var mı? Onlarla mücadele etmenin, din ile savaş edildiği zannına dayalı kabuller üzerinden mi yürünür? Ekonomik koşulları, yaşam tarzları sosyal dokuları kısmen bize benzediği için olsa gerek ki Roberto Carlos'ları, Alex De Souza'ları ülkemizde pek sevdik. Ama skandalları, yolsuzlukları, eğlence ve karnavalları da hiç bitmiyordu Brezilya’nın…

Senaryosu başkasına ait bir filmde figüran değil; senaryosunu dahi kendinizin yazdığı, olayların önünü, arkasını ve derinliğini görebildiğiniz üç boyutlu filmlerinizin şanlı kahramanı olun artık. Marangozları, katillere yem ettirmeyin artık eyyy Brezilyalılar!


Hayati YAMAN 

Yorumlar

Popüler Yayınlar