EBElenin
Hepimizin bildiği gibi EBEler, doğum sonrası bebeğin göbek kordonunu keserek onu plasentadan ayırır. Beslenmesi, soluk alması, boşaltım yapması için yepyeni hayata döndürür. Kendi özgür ve hür iradesinin ilk temellerini EBElerimiz attırır.
Kendi ciğerleri ile tanıştırır bebeği. Tanışmak istemese de, EBElerimiz korkusuzca onu tepetaklak yaparak hayata hazırlamanın bismillahını çeker, poposuna vurarak zorlar. Zorlar ki, acı gerçeklerle dolu bir hayatla karşı karşıyasın evlat, mesajını verir. Çelik gibi bir iradeyle donan, uyanık ol, dürtüsünü yaşatır bebişe! O da, emrin başım üstüne EBEciğim der adeta ilk ciyaklamaları ile…
Bağırsak florası ile tanıştırır onu. Her önüne geleni midesine doldurmaması gerektiğini bildirir. Ona en uygun gıdaların henüz ve bir müddet anne sütü olduğunu fısıldar kulağına. Aksi halde savunmasız ve cılız kalan bağışıklık sistemi ile karşılaşacağı zorlukları aşamayacağını dillendirir usulca…
Artık kendinsin, üreten ve tüketensin. Bunları unutmamalı ve o dengeyi üreten lehine bozmalısın yavrucuğum, der yine kucağındaki kuzucuğuna! Onu sarıp sarmalarken… Annesine teslim ederken bu defa onu boşaltım ve dışkı düzenekleri ile tanıştırır! Ne kadar üreteceksen o kadar tüketmelisin! Demez. Üretiminle kendine, insanlığa ve kainata katkın olsun. Bu katkın, katma değer olarak hayatı güzelleştirsin emi can kuzum, der türümüzün yeni üyesine…
Biyolojik ve dünyevi ihtiyaçlarımızın yanında düşün, inanç ve felsefi dünyamızın göbek kordonlarını da, plasentalardan EBElerimizin kesip bir yerlere bağladığını hiç düşünmeyiz! İnsanın içinde yaşadığı coğrafya, onun bu dünyadaki plasentasıdır diyebiliriz çok rahatlıkla…
Nerede ve kimden doğacağımıza biz karar vermediğimize göre onları seçme şansımız olmadığına göre bari düşün, inanç ve felsefe dünyamızın EBElerini seçelim ne olur? Bir çocuk dünyaya getirirken hastane koşulları, hijyen kuralları, kadronun ihtisası ve pratikteki başarılarına varıncaya kadar bilgi topluyor, seçim hakkımızı sonuna kadar kullanıyorken niye sosyal dünyamızın EBElerini seçmiyoruz? Her önüne gelenin kordonumuzu kesip istediği yere bağlamasına müsaade ediyoruz? Bunu anlayabilmiş değilim… Hani doğduğumuzda EBEmiz bizi dürtmüş ve kulağımıza uyanık ol, uyanık kal demişti! Ne çabuk unuttuk!
Biyolojik yönümüzle animal ihtiyaçlarımızın katkısız, hormonsuz ve doğal beslenmeye ne kadar ihtiyacı varsa, bizi hayvandan insan olmaya taşıyan akıl, irade ve vicdan kodlarımızın da en az onlar kadar doğal beslenmeye ihtiyacı vardır. Aksi halde bir türlü hayvan terekesinden evrilip, insan statüsüne çıkamamış olan mahlukatla aynı ortamları paylaşmak zorunda kalıyoruz. Bu da bünyeye yük geliyor…
İşte Kur’an, sizin Atalar dini ile kurulmuş olan göbek bağınızı kesecek. Hormonsuz, natürel bir gıda ile bünyenize asla ters gelmeyecek olan vahiy gıdasıyla inanç ve düşün sisteminizi besleyecektir. (Bu konuda onlarca ayet var ama özellikle Bakara-170, Maide-104, Araf-28 ve 38. Ayetleri okumanızı tavsiye ederim.)
Yine Kur'an, bu coğrafyada yaratılmış olmak, müslüman olmak ve cenneti çantada keklik görmek gibi sığ ön kabullerinizi yıkacaktır. Acaba ben neyim, niye varım, nereden gelip, nereye gidiyorum, rolüm ve görevim ne, kimliğim ve karakterim ne? Sorularını size sorduracaktır. Eğer kimliğim Müslümansa ona uygun bir karakter yansıtabiliyor muyum? Mesela gayri müslüm biri, benim yaşantıma bakarak Müslüman olabilir mi? Allah beni bu coğrafyada yaratmakla bana torpil mi geçiyor? Hindistan’da yaratılsaydım acaba ineğe tapmanın yanlış olduğunu birisi bana anlatabilir miydi? Hıristiyan doğsaydım acaba onca yıllık inancımın yanlış olduğunu kabullenebilir miydim?
Şimdi yaşadığım ve inandım dediğim dinin, İslam soslu Atalar dini olduğunu söyleyen ve bunu ispatlayan kişilere karşı tutum ve tavrım ne olur/oluyor? Ön kabullerimi bir kenara koyup referans alacak değerimin ne olduğunu biliyor muyum? Soru ve sorguları, seni EBEnin ilk gün kulağına fısıldadığı uyanıklığa sevk edecek ve hayatını gözden geçirmeye yarayacaktır. Yoksa uyanık olduğunu zannettiğin dünyada uyuduğunu, uyudum zannettiğin ölümde ise uyandığını anlayacaksın! O zaman da iş işten geçmiş olacak ve büyük bir hüsranla karşılaşacaksın!
Haydi Kur’an ile EBElenin. Yoksa sizi farklı argümanlarla sobeleyen çok olacak ya da farklı uteruslarda debelenip duracaksınız…
Hayati YAMAN
Kendi ciğerleri ile tanıştırır bebeği. Tanışmak istemese de, EBElerimiz korkusuzca onu tepetaklak yaparak hayata hazırlamanın bismillahını çeker, poposuna vurarak zorlar. Zorlar ki, acı gerçeklerle dolu bir hayatla karşı karşıyasın evlat, mesajını verir. Çelik gibi bir iradeyle donan, uyanık ol, dürtüsünü yaşatır bebişe! O da, emrin başım üstüne EBEciğim der adeta ilk ciyaklamaları ile…
Bağırsak florası ile tanıştırır onu. Her önüne geleni midesine doldurmaması gerektiğini bildirir. Ona en uygun gıdaların henüz ve bir müddet anne sütü olduğunu fısıldar kulağına. Aksi halde savunmasız ve cılız kalan bağışıklık sistemi ile karşılaşacağı zorlukları aşamayacağını dillendirir usulca…
Artık kendinsin, üreten ve tüketensin. Bunları unutmamalı ve o dengeyi üreten lehine bozmalısın yavrucuğum, der yine kucağındaki kuzucuğuna! Onu sarıp sarmalarken… Annesine teslim ederken bu defa onu boşaltım ve dışkı düzenekleri ile tanıştırır! Ne kadar üreteceksen o kadar tüketmelisin! Demez. Üretiminle kendine, insanlığa ve kainata katkın olsun. Bu katkın, katma değer olarak hayatı güzelleştirsin emi can kuzum, der türümüzün yeni üyesine…
Biyolojik ve dünyevi ihtiyaçlarımızın yanında düşün, inanç ve felsefi dünyamızın göbek kordonlarını da, plasentalardan EBElerimizin kesip bir yerlere bağladığını hiç düşünmeyiz! İnsanın içinde yaşadığı coğrafya, onun bu dünyadaki plasentasıdır diyebiliriz çok rahatlıkla…
Nerede ve kimden doğacağımıza biz karar vermediğimize göre onları seçme şansımız olmadığına göre bari düşün, inanç ve felsefe dünyamızın EBElerini seçelim ne olur? Bir çocuk dünyaya getirirken hastane koşulları, hijyen kuralları, kadronun ihtisası ve pratikteki başarılarına varıncaya kadar bilgi topluyor, seçim hakkımızı sonuna kadar kullanıyorken niye sosyal dünyamızın EBElerini seçmiyoruz? Her önüne gelenin kordonumuzu kesip istediği yere bağlamasına müsaade ediyoruz? Bunu anlayabilmiş değilim… Hani doğduğumuzda EBEmiz bizi dürtmüş ve kulağımıza uyanık ol, uyanık kal demişti! Ne çabuk unuttuk!
Biyolojik yönümüzle animal ihtiyaçlarımızın katkısız, hormonsuz ve doğal beslenmeye ne kadar ihtiyacı varsa, bizi hayvandan insan olmaya taşıyan akıl, irade ve vicdan kodlarımızın da en az onlar kadar doğal beslenmeye ihtiyacı vardır. Aksi halde bir türlü hayvan terekesinden evrilip, insan statüsüne çıkamamış olan mahlukatla aynı ortamları paylaşmak zorunda kalıyoruz. Bu da bünyeye yük geliyor…
İşte Kur’an, sizin Atalar dini ile kurulmuş olan göbek bağınızı kesecek. Hormonsuz, natürel bir gıda ile bünyenize asla ters gelmeyecek olan vahiy gıdasıyla inanç ve düşün sisteminizi besleyecektir. (Bu konuda onlarca ayet var ama özellikle Bakara-170, Maide-104, Araf-28 ve 38. Ayetleri okumanızı tavsiye ederim.)
Yine Kur'an, bu coğrafyada yaratılmış olmak, müslüman olmak ve cenneti çantada keklik görmek gibi sığ ön kabullerinizi yıkacaktır. Acaba ben neyim, niye varım, nereden gelip, nereye gidiyorum, rolüm ve görevim ne, kimliğim ve karakterim ne? Sorularını size sorduracaktır. Eğer kimliğim Müslümansa ona uygun bir karakter yansıtabiliyor muyum? Mesela gayri müslüm biri, benim yaşantıma bakarak Müslüman olabilir mi? Allah beni bu coğrafyada yaratmakla bana torpil mi geçiyor? Hindistan’da yaratılsaydım acaba ineğe tapmanın yanlış olduğunu birisi bana anlatabilir miydi? Hıristiyan doğsaydım acaba onca yıllık inancımın yanlış olduğunu kabullenebilir miydim?
Şimdi yaşadığım ve inandım dediğim dinin, İslam soslu Atalar dini olduğunu söyleyen ve bunu ispatlayan kişilere karşı tutum ve tavrım ne olur/oluyor? Ön kabullerimi bir kenara koyup referans alacak değerimin ne olduğunu biliyor muyum? Soru ve sorguları, seni EBEnin ilk gün kulağına fısıldadığı uyanıklığa sevk edecek ve hayatını gözden geçirmeye yarayacaktır. Yoksa uyanık olduğunu zannettiğin dünyada uyuduğunu, uyudum zannettiğin ölümde ise uyandığını anlayacaksın! O zaman da iş işten geçmiş olacak ve büyük bir hüsranla karşılaşacaksın!
Haydi Kur’an ile EBElenin. Yoksa sizi farklı argümanlarla sobeleyen çok olacak ya da farklı uteruslarda debelenip duracaksınız…
Hayati YAMAN
Sevgili yeğenlerim Feyza/İbrahim ve daha pek çok ebe öğrencilerim için böyle bir sunum yapmak içimden geldi!
YanıtlaSil