ZULÜM

Her devirde ve her zaman zulmün adı Doğu Türkistan!

Türklerin yazılı ilk lügatı, Dîvânü Lugati't Türk, Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılmıştır.
O bilge insanın kabri, Doğu Türkistan'dadır.

Türklerin ilk fesefe ve hukuk kitabı, siyasetnamesi,  Kutat gu Bilig de büyük şair, bilim insanı ve devlet adamı Yusuf Has Hacip tarafından yazılmıştır.
O Bilge'nin kabri de Doğu Türkistan'dadır.

Çin'in Sincan-Uygur Özerk Bölgesi'nde yaşanan ve bir türlü ardı arkası kesilmeyen Doğu Türkistan zulmü, hem yaşayan soydaşlarımıza, hem de kabirlerinde rahat yatamayan o bilge insanlara çile çektirmektedir.

Doğu Türkistan, aslında Türklerin asıl yurdudur. Öz vatanımız, ana yurdumuzdur Doğu Türkistan!. Orta Asya'dan geldik, öz yurdumuz Orta Asya'dır, derken ıskaladığımız bir hakikat var ki, o da hep ihmal ettiğimiz Doğu Türkistan'dır.

Bu gün Doğu Türkistan zulmünü dünya kamuoyuna taşıyan ve duyurmaya çalışan Rabia Kadir de pek çok ülkeye girişi yasaklanmış, terör örgütü lideri(!) kabul edilen ve halen ABD de yaşamak zorunda kalan dava insanı, yiğit bir Türk kadınıdır. Onun da dilinden düşmeyen ve yalnızlığa meydan okumanın yansımasıdır! "Bin cihana değişmem, şu öksüz Türklüğümü." sözü...

Türklüğün kaderi bu. Her daim yalnız ve her daim öksüz.

Büyük millet olmak, benzerleri arasından sıyrılıp yükseklerde yalnız kalmak da sanırım böyle bir şey!

Doğu Türkistan'daki Çin zulmü, yeni değil. Ancak son zamanlarda yaşananlar, Orta Çağ Avrupası Engizisyonlarını aratır oldu.

Çin'in evlere hapsettiği dini yaşam, artık evlerde de yasaklandı. Doğu Türkistan'da artık evlerde Kur'an ı Kerim ve seccade bulundurmak da yasak!

Çin'in "Vatanseverlik eğitimi" adı altında, geçmiş yıllardan bu güne kadar Doğu Türkistan dan çeşitli ülkelere seyahat eden Türkleri kadın, çocuk, yaşlı demeden, toplama kamplarına alarak, güya eğitime tabi tutuyor! Eğitim kılıfı altında süresi belli olmayan bir tecrit uyguluyor. O süre içinde kamptakileri ailelerinden hiç kimse ile görüştürmüyor!

Bundan daha vahimi Çin hükümeti, geçen aydan itibaren her Doğu Türkistanlı aileye, evine bir Çinli erkek yerleştirme kararı aldı! O casus Çinli, evde canlı böcek gibi, her yaşanan olayı kayıt altına alıyor. Çinli'nin belli  talepleri reddedilince, o aile hakkında iftira etmeyeceğinin hiç bir garantisi yok. Çünkü onun her dediği doğru!!!
Bakar mısınız çarpıklığa ve zulme?

Hem de, insanın en mahrem ve en özgür ortamında dahi taciz edilmesi ne iğrenç bir tutum!

Hayvanların bile rahat ettiği, savunduğu, besin bulduğu, ürediği doğal yaşam alanı habitatlarının güvenli ve korumalı bölgeler ilan edildiği modern dünyada, Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin habitatlarına tecavüz ediliyor. Onların mahremine giriliyor. Evleri tacize uğruyor, evlerine casus yerleştiriliyor...

Konu ile ilgili toplumsal duyarlılık ve tepki gösterilmiyor olması da işin cabası. Dünya kamu oyunun duyarsız olması insanı üzüyor da, Türk Milleti olarak bizim duyarsız kalmamız insanın kanını donduruyor.

Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz bize; "Oy men ölmüşem, gavim gardaş nerdesen?" diye sitem etmektedir.

Ne oldu muhteremler? Sesiniz duyulmuyor. Yoksa ölen, zulme uğrayan Türk diye , ümmetten mi sayılmıyor?


İ. Altaykan Eryiğit