KADIN

Kadınımız! İnsanı insanlığı üreten, doğuran ve doğurgan olanımız! “Ümm” kökünden gelen ve ümmet bilincini aşılayan yücelik!
Tarihte hak ettiği değeri hiç görmemiş, kısmen Türk kültür ve töresinde hep baş tacı edilmiş kadınımız. Ama Kur’an ile İslam ile statüsü, hak ettiği şekliyle, yerli yerine oturtulmuş iken, Allah Resulü’nün vefatından sonra İsrailiyat ve Yahudi öğretileri ile yeniden Arap örfü hortlatılmış ve müslümanlar topukları üzerine gerisin geri döndürülmüştür. (Al-i İmran-144) Örfün din diye sunulması ve Kur’an dan kopuş ile de pek çok hatalı bakış açısı maalesef İslam’a mal edilmiştir.
Tarihte farklı medeniyetler(!)de kabileler arasında işlenen suçların kan davası olarak sürüp gitmemesi için, kabile heyetleri ve reislerinin kararı ile kadın öldürülerek olayın suhulete kavuşturulduğu gerçeğini de kabul edersek çokça mesafe kat ettiğimizi düşünebilirsiniz. Ama halen çocuk gelin, berdel, beşik kertmesi, töre cinayetleri ile kadın öldürülmesi, kadının eğitimsiz bırakılması gibi sorunların, ülkemizde yaşandığı gerçeğine göz yummazsanız eğer,  -daha çoook işimiz var- diyenlerdensiniz.
Kadına bakan çarpık bakışın temelde; eğri kaburga kemiğinden yaratılmış(!) olduğu safsatası ve yasak elmayı Adem’e, Havva’nın yedirmiş olması yalanı(!) ile başladığını iddia edersek, sanırım daha doğru bir pencereden olaya bakıyoruz demektir.
Çünkü kadın daha baştan, yani yaratılıştan eğridir. Onu düzeltmeye kalkarsan düzelmez, kırılır! Dolayısıyla kadın -asil ve ana unsur erkek-in yardımcısıdır!!!
Ayrıca yine Adem’i şeytan kandıramazken, Havva’yı kandırıp onun aracılığı ile Adem’i kandırmış ve dolayısıyla insan türünün cennetten kovulmasına neden olmuştur! O nedenle kadın bu defa yine –asil ve ana unsur erkek-in saptırıcısı ve yoldan/baştan çıkarıcısıdır!!!
(Oysa bu iki iddianın her ikisi de asla Kur’an dan referans almazken, bizlere din diye sunulmaktadır.)
Kadınlar olmasa, erkekler melek, kitap gibi varlıklar… O nedenle kadın haddini bilmeli, erkeğinin bir adım gerisinden gitmeli/gelmelidir.
Kadın eksik etek, saçı uzun aklı kısa! Karnından sıpa, sırtından sopa eksik olmayacak bir yaratık! Kadın fikri sorulan ama dediğinin tersi yapılan bir figür!
Kadın elinin hamuru ile erkek işine karışmayacak. Eşinin izni olmadan alt dairedeki babasını bile ziyarete gidemeyecek!
Kadın çalışma hayatında var olarak, erkeklerin işini ve istihdamını daraltandır!
Kadın namus yükünü tek başına omuzlarında taşımak zorundadır.

Kadın tahrik edicidir. Giyim kuşamı bile, erkeklerin suçuna -suç ortaklığı- teşkil eder!
Kadın henüz kız çocuğu iken bile, aile büyükleri tarafından “Kız sus. Sen kızsın, sen öyle olamazsın.” vs uyarıları ile zaman zaman da tartaklanmaları ile karşılaşarak yardımcı rolüne alıştırılandır.
Kadın idare eden, idare etmeyi bilen ve yuva kuran ama hep veren olmaya kanıksandırılandır.
Kız çocuğu, son derece sağlıklı fizyolojik bir olay ve insan türünün nüvesi yumurtayı üretmeye başladığından dolayı, aslında ödüllendirilmesi gerekirken, regl olduğunda utanmalı, bunu gizlemeyi ahlak ve edep olarak bilmeli, öyle öğrenmelidir!!!
Mayozla ürettiği dört yumurta hücresinin, üçünü feda eden kadın, döllenmemiş yumurtasını kanamalarla vücut dışına atarken, her ay şehitlik mertebesine erercesine anne, ana olmasını utanarak ve sıkılarak geçirmelidir!!! Bu yönüyle üstünlük mertebesinden, menopozla biz erkeklerin seviyesine inen kadın utanmalı, öyle mi? Acaba ödüllendirilmesi gereken kadına bu utanılacak hali yaşatan toplumsal yargı ve bakış açımızı yeniden gözden geçirmek daha doğru olmaz mı? Topluca biz utansak daha doğru olmaz mı?
Eşin ne yapıyor? Ya da annen ne iş yapıyor? Sorusuna karşılık, -ev hanımı- cevabı verildiğinde; dünyanın en ağır işçiliğini yaptığı, bu durumun yöneticiler/yetkililer dahil kimsenin dikkatini çekmediği, sigorta ve maaş anasının ak sütü gibi helal iken hala kendisine lüks görülen bir mahluktur kadın!!!
Kızlarımıza, -eşin döver de, sever de…- özlü sözü enjekte edilerek, sabretmesi öğretilecek. Yuvasının yıkılmasını; hayatının yıkılmasından hep önde tutması gerektiği bir onur olarak işlenecektir.
Eskiden beyaz gelinlikle girdiği koca evinden beyaz kefenle çıkması öğütlenen kızlara, şimdilerde beklenmedik yaşanmışlıklar karşısında  ailesi tarafından -arkandayım kızım- denilmesinin bile yadırganmasını bilen ve yaşayandır kadın!!!
6284 Sayılı süresiz nafaka yasası ile asalak yaşamaya alıştırılan ve cinayetlere davetiye çıkarırcasına yaşatılandır kadın. Bu yasa ile fiilen bitmiş evlilikleri, öfke ve kin bağı ile ekonomik olarak halen bağlı tutmak pek çok istenmeyen olayın yaşanmasına davetiye çıkarmaktadır.
Seks objesi olarak sunulan ve kendisiyle doğrudan ilişkisi olmayan konularda bile reklam malzemesi olarak kullanılan, kapitalizmin mezesi haline getirilmiş, zavallılaştırılmış biridir kadın!!! Buna modernite ve özgürlük bakışıyla yaklaşan derneklerin adlarında, tabelalarında bile ismi -kadın- olarak yazılan kişiliktir, kadın!
Kız çocuğu henüz okul çağındayken, sevgili edinip-edinmediği sorulan ama bu defa övünç kaynağı olarak değil, bacaklarının ayrılması tehdidiyle karşılamak için, sürekli teftiş edilendir, kadın…
Kısacası kadın olmak daha da zor mu ne? Ya da yine fıtratı bozarak biz mi zorlaştırıyoruz ne? Cinsiyet üzerinden değil de şahsiyet/kişilik üzerinden olaylara bakarsak, Kur’ani ve İslami  bakış açısına sahip oluruz. Olayı yeniden fıtratına uygun hale getirmiş oluruz. Duyarlılık ve ahlaklı olma takva elbisesini giyinirsek, akla uygun bakış açısına da sahip oluruz.
Kadın ve erkek olarak çift kanatlı bir kuş olduğumuzu, bu toplumu birlikte inşaa ettiğimizi ve ülkemizi el birliği ile yine birlikte yükselteceğimizi aklımızdan asla çıkarmamalıyız.  
 Hayati Yaman

Yorumlar

Popüler Yayınlar