RÜYA

İnsanlar güzel rüyalardan sonra gerçeğe döndüğünde, gülümsemeyi bile unutturan bir hayatla yüzleştiklerinde ne acı bir tablo ortaya çıkar?

Benim kahramanım bunu zaman zaman yaşadığı için çok rahatlıkla ifade edebiliyorum.

Şöyle ki; mutlu, yerinde duramayan, içi içine sığmayan, bol kahkahalı bir hayat sürerken Lavinya, rüyaları hiç önemsemezdi. Ama artık mutluluğu rüyalarda arar oldu.

İnsanları mutlu eden çok değişik unsurlar vardır. Ne bileyim? Para, şöhret, ayrıcalık, makam, mevkii vs. 14 yaşındaki Lavinya nın mutluğu bunların hiç biri değildi. Zaten bu yaşta bunların olması da düşünülemezdi!

Lavinya sevdiği, çok sevdiği, öteki yarım dediği biricik halasından ayrı kalmıştı...

Ona sarıldığında kokusunu içine çektiğinde nasıl mutlu oluyormuş meğer? Hem de favori kokusu olan vanilya kokusunu! Başkaları varsın Lavinya nın favori kokusunu lavanta zannetsindi! Şimdi Lavinya o huzuru yeniden yakalamak, vanilyayı yeniden koklamak için rüyalara yatmak istiyordu...

Kimi hayatlar da vardır. Hayallerinin zirvesinde iken yaşadığı bir şey, bir yanılsama, insanı hayatı boyunca unutamayacağı bir durumla karşı karşıya getirebilir. Belki kalbin yerinden çıkmış veya çıkarılmış, sonra kaskatı kesilerek yerine takılmıştır. Artık katılaşan bir kalp taşıdığın için olaylar insanı pek etkilemiyordur...

Büyüklerinin tavsiye ve öngörüleri dahi tel tel dökülmüşse hayatında Lavinya ne yapsındı? O artık kendi yanlışlarından ders çıkararak yaşamayı da öğrenecekti.
Boş vermişti artık:
-İnsan çiğ süt emmiştir.
-İnsan vefasızdır, nankördür.
-İnsan, insanın kurdudur.
-İnsanın alası içindedir.
Gibi beylik sözleri...

Derken ortam değişikliği, yeni insanlar, yepyeni yüzler ve yeni umutlarla karşılaşır Lavinya!

Hayatı ta baştan yeniden keşfetmeye çalışacaktı Lavinya. Belki yorucu olacaktı ama, en azından ön yargılardan uzak ve yeni sahillere yelken açacak umut peşinde olacaktı...

Umarım bu bir rüya değildir...

Dicle Evlice