EKOTON/SINIR BÖLGESİ
Dünya üzerinde bütün yaşam alanlarının kendine özgü yerleşkeleri yanında, diğer alanlarla da kesişim kümeleri vardır. Bu ekolojik yaşam alanlarına biyoloji literatüründe ekoton deriz biz.
Yani diğer ekosistemlerle kesişen, tür ve canlı çeşitliliği oldukça çok olan yaşam alanlarıdır buralar. Çeşitlilik çok olmasına rağmen, canlı sayısı kesinlikle çok değildir. O bölgeye giriş çıkışlar çok yoğundur. Kalıcıları ise yok denecek kadar azdır. Canlılar kendi ihtiyaçlarını karşılar ve sonra ayrılırlar o bölgelerden. Muhteşem bir yaşam alanı ve atmosferidir ekoton bölgeleri. Harika yaşam iklimleri sunar canlılara.
Yani diğer ekosistemlerle kesişen, tür ve canlı çeşitliliği oldukça çok olan yaşam alanlarıdır buralar. Çeşitlilik çok olmasına rağmen, canlı sayısı kesinlikle çok değildir. O bölgeye giriş çıkışlar çok yoğundur. Kalıcıları ise yok denecek kadar azdır. Canlılar kendi ihtiyaçlarını karşılar ve sonra ayrılırlar o bölgelerden. Muhteşem bir yaşam alanı ve atmosferidir ekoton bölgeleri. Harika yaşam iklimleri sunar canlılara.
Özellikle kara ekosistemlerinde, ormanlar ve açık alanların kıyı şeritleri, sulak alan, vadi, nehir kenarı olan açık araziler vs. dir, buralar.
Su ekosistemlerinde suyun hava ile kesiştiği, suyun kara ile kesiştiği, suyun dip karası ile kesiştiği bölgeler de ekotondur.
Ayrıca hava ekosisteminde kara ile havanın kesiştiği, atmosfer ile dışarının kesiştiği bölgeler de sayılabilir.
Bu genel bilgilerle amacım size bilgiçlik taslamak değil, alt yapı oluşturmaktır. Konu ile hiç alakası olmayan okuyucularımı da düşünerek yaptım bu açıklamaları. Yukarıdaki çeşitlilik fazlalığı, yaşam alanının çok müsait iklim oluşturması, sayının çok olmaması ve giriş çıkış yapılan, ihtiyacın giderildiği yerler, kalıcılarının ise çok çok az olduğu yaşam alanları özelliklerine dikkat çekmek istiyorum.
Benim esas dikkat çekmek istediğim husus, insan kitabının ayetlerinde Sosyobiyolojik olarak ekotonu anlatmak olacaktır. İnsana kaybolduğunu hatırlatmak ve kayıp insanı bulmak temel ilkemiz olduğu için, ekotonlarımızı da iyi bilmemiz gerekmektedir. İnsanın kendi ekotonları nelerdir? İnsanın diğer insanlarla ekotonları nelerdir? Bu ekotonlar insana neler kazandırır? Bu kazançların farkında olmayan insan neler kaybeder? Bu hususlara dikkat çekmek isterim.
İnsanın kendi ekoton/sınır bölgeleri zihin dünyasıyla ilgilidir. Yeni bilgiler öğrenmeye başladığı her ortam ve farklı alanlar onun ekotonudur. Yani aile, yakın çevre, okul, uzak çevre insanın bireysel ekoton bölgeleridir. Bu ortamlar olumlu anlamda insanın gelişimine ne kadar katkı sunuyor, fıtratını bozmadan ne kadar farklı fikirlere kapı aralıyorsa, ne kadar insanın kendini keşfetmesine, yeteneklerini ortaya çıkarmasına zemin hazırlıyorsa o derece doğal ve başarılı Sosyobiyolojik ekotonlardır, diyebiliriz. Aksi halde heba olan ve kaybolan bir insan, peşinden kaybedilen ise bütünüyle bir insanlıktır.
İnsanın başka insanlarla olan ekotonlarına gelince; onlar da farklı fikirlerin bir araya geldiği, farklı fikirlerin tartışılabildiği, farklı fikirlerde uzlaşma, ispat ve ikna olaylarına şahit olunduğu ve farklı fikirlere tahammül gösterilebildiği ortamlarıdır. Genellikle biz bu ortamlardan pek hazzetmeyiz değil mi? Neden? Çünkü kafamız karışır, ezberimiz bozulur ve sıra dışı, alışık olmadığımız alerjik bir durum ortaya koyar oralar. Oysa yukarıdaki özelliklerden birisi ne idi? Her canlının kendi ihtiyaçlarını harika bir şekilde karşıladığı ortamlardır, demiştik. Bize ne oluyor da, biz bu farklı fikirlerden korkar hale geliyoruz? Bize ne oluyor da biz bu farklı fikir platformlarından uzak duruyoruz? Küçüklükten beri bilinçaltımıza yerleştirilen “Aman şundan uzak dur.”, “Aman şunları okuma.”, “Aman ha şu arkadaşlarından başka arkadaş edinme.” şeklindeki yüklemeler olmasın! Sonrasında aynı görüşten insanların bir araya geldiği penguenler korosu… Ne kadar sığ ve ne kadar basit! Ama bir o kadar da sade aynı zamanda. O zaman hiç ekotonu olmayan/bulunmayan etraftan soyutlanmış bir ekolojik yaşam alanı. Daha doğrusu yapay bir yaşam alanı ve laboratuvar ortamı… Böyle ortamlar insanı mankurtlaştırır, insanı tek tipleştirir. İnsanın öz yetilerini köreltir ve insanın kaybolmasına neden olur.
Dolayısıyla biz ne kadar ekoton bölgelerimizi çoğaltırsak kendimizi o kadar geliştiririz ve o ölçüde kendimizi keşfederiz. Kendimizi kaybetmeyiz, kaybolmuşsak bile ekoton bölgelerinde kendimizi buluruz. Haliyle o zaman hem kendimize, hem de insanlığa katkı sunmuş oluruz.
İnsanın anlamı, insanı keşfetmeye başladığı anda ortaya çıkar. Anlamın anlamı ise insanı anlamaya başladığı anda değer kazanır.
İnsan ne için vardır? Niye yaratılmıştır? Nereden gelip nereye gitmektedir? Kim yaratmıştır, ya da var etmiştir? Gibi sorular ve o sorulara aranan cevaplar devreye girer. Bunların cevapları bile ekoton bölgeleri ile açıklığa kavuşur. Felsefe, bilim, din hep bu soruların cevabını bulmaya çalışır ve bize muhteşem ekoton iklimleri sunar. Lakin biz bu bölgelerden ısrarla kaçınıyor ve kaçınmaya özendiriliyoruz. Adeta korkutuluyoruz. Korkunun üzerine gidin lütfen…
Farklı fikirler zenginliktir. Zenginlikleri fakirleştirmeye, daraltmaya kimsenin hakkı yoktur. Ben isteseydim sizi tek bir topluluk yapardım(Maide-48, Hud-118). Ben isteseydim hepinizi inanan bir kavim yapardım(Şura-8). Dillerinizin ve renklerinizin farklı olması Benim Şanımın bir tezahürüdür(Rum-22), şeklindeki ayetler adeta çokluğu tekleştirmeyin anlamında ekoton bölgelerimizi çoğaltmayı emretmektedir.
O Allah tır ve O bir dir. Eşi ve benzeri yoktur. Hiçbir şey Ona benzemez, O da hiç bir şeye benzemez. O hiçbir şeye muhtaç değildir. Bilakis her şey Ona muhtaçtır. O doğmamış ve doğurulmamıştır. O hiçbir kimseyi de doğurtmamıştır. Şeklindeki TEVHİD manzumesi İhlas suresi ise, Bir olan Allah’ı çoğaltmamayı Onun, kendi özdeşi mahiyetinde ekoton bölgesinin olmadığını bize anlatmaktadır. Onun etrafını hiçbir şeyin kuşatması mümkün olmadığı için takdir edersiniz ki, ekotonu da olmamalıdır.
Ancak o kadar ilginçtir ki biz; çoklu ve zengin olan mahlukatı tekliğe doğru, Tek ve eşsiz olan Yaratıcıyı ise çokluğa doğru bir iklime taşıyarak, fıtratı bozuyor ve zulüm işlemiş oluyoruz.
Namık Kemal “Fikirlerin tartışmasından hakikat doğar.” der. Necip Fazıl “Fikirlerin tartışmasından hakikat doğmaz, bir toz bulutu kalkar ve hakikat o toz bulutunun arasından uçar gider.” der. Yani Necip Fazıl da aslında hakikat ortaya çıkar ama ortada kalmaz, demek ister.
Biz ekoton bölgelerimizin kıymetini bilirsek, farklı fikirleri saygı çerçevesinde dinlemeyi öğrenir ve uygularsak, o zaman fikir çatışması alanı hakikat meclisinde toz bulutu kaldırmayız ve hakikati uçurup önümüzden kaçırmayız.
Ekotonunuz bol olsun inşallah…
Hayati YAMAN
Hayati YAMAN
Hocam izninizle bi bölümü alıntılayıp paylaşabilir miyiz?
YanıtlaSilSorun değil evlat. Neden olmasın?
YanıtlaSilsinan canandan bir tedx konuşmasında ekotonun bu coğrafyalar olduğunu dinlemiştim. Kendisi bugün sahip olduğu durumdan bu coğrafyaların elbet kurtulacağını söylemişti. Nasıl kurtulur sorusunun cevabı da sizin yazınız hocam, yine bireyin sizin anlattığınız fikir özgürlüğüne sahip olması ve yaşaması ile :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim ilgine ve katkına. Sinan Canan hocamın eserleri deharika. Çok ilgi duyarak istifade ediyorum.
Sil