KIRIK KALPLER DURAĞI
Hayat yolculuğunda herkesin bir gün uğramak zorunda kaldığı bir durak vardır: Kırık Kalpler Durağı. Otobüs oraya vardığında ne kimse inmek ister ne de uzun süre beklemek. Ama hepimiz bir şekilde orada kalakalırız. Sessizlik ağırdır, zaman geçmek bilmez. Herkes kendi yarasının içinden bakar dünyaya.
O durakta öğrenir insan; kalbinin sesini susturamayacağını,
acının aslında bir öğretmen olduğunu. Kimisi yeniden binip yoluna devam eder,
kimisi o durakta bir başka kırık kalple göz göze gelir. Ve belki de işte o an,
tamir edilmeye başlanır insan.
Kırık Kalpler Durağı, aslında bitişlerin değil,
başlangıçların gölgesidir. Çünkü oradan geçen herkes biraz daha güçlü, biraz
daha derin, biraz daha insan olur. Durakta oturanların arasında bir yabancı
vardı. Elinde görünmeyen bir hayaletin ağırlığı, gözlerinde bitmeyen sorular…
Hamlet’ti o.
Durağın sessizliğinde kendi kendine mırıldandı:
“Sevgi mi, ihanet mi daha ağırdır kalbe? Ben babamı
kaybettim, annemi kaybettim, sevgilimin sadakatine bile güvenemedim. Belki de
kalp kırıklığı, ölümü bile gölgede bırakır.”
Kırık Kalpler Durağı’nın diğer yolcuları başlarını kaldırıp
ona baktılar. Hamlet, dudaklarının kenarında acı bir gülümsemeyle devam etti:
“Olmak ya da olmamak derdimdi bir zamanlar. Oysa şimdi
biliyorum: Asıl soru sevmek ya da sevilmemekmiş.”
Duraktaki sessizlik biraz daha ağırlaştı. Onun sözleri,
herkesin kendi yarasına dokundu. Çünkü Hamlet, sadece kendi kırık kalbini
değil, orada oturan herkesin suskunluğunu dillendirmişti. Kimse o duraktan aynı
kalple ayrılmaz.
Bazıları unutur, bazıları affeder…
Ama herkes bir parçasını orada bırakır.
Feyza Zeynep Tural
Yorumlar
Yorum Gönder
Lütfen yorumlarınızı bizimle paylaşınız. Yorumlarınız bizler için çok değerli. Onaylama işlemi zaman alabilir. Hakaret içeren yorumlar onaylanmayacaktır.