GİZLİ EĞİTİM
SELAM
Bir baktım ki blogta en son paylaşımım 25 Aralık’ta yayınlanmış! Instagram hesabımın hacklenmesi sürecindeki bilgilendirme paylaşımlarımı saymazsak…
Tabi bir de eura24
diye haber sitesinde yazmaya başlayınca, bazı takipçilerimden mesajlar almaya
başlamıştım. “Hocam artık blogta yazmayacak mısınız? Ya da yavaş yavaş blog
sonlandırılıp komple o haber sitesine mi kayacaksınız?” tarzında
mesajlardı onlar!
Blog, kişisel bir blog olsa da; hem açılış sürecinde,
hem de geldiği bu aşamada tek başıma karar alarak açmış olduğum ve sürdüre
geldiğim bir platform olmadığı için yine tek başıma kapatacağım veya
ayrılacağım bir yapılaşma da değildir. O konudaki endişelerinizi en başta
gidereyim.
Ekip öğrencilerimle birlikte yola çıkarak kurduk,
misafir kalemlerle topluma mal edebildik. Çok şükür -sevgili yavrularım,
evlatlarım- diye hitap etmekten son derece gurur ve onur duyduğum arkadaşlarım
var ve onlar da “Hocam Monera bizim ya
hani! Hiçbir yer orası kadar bizi rahat ve bizden hissettirmiyor!” şeklinde
cümleler kuruyorlar. O halde olacaksak da birlikte, olmayacaksak da yine
birlikte olmalıydı yürüyüşümüz! Ve üstelik hem eura24 haber sitesinde, hem de UGEP
bünyesinde yine ekibimle birlikte yol almaktayım. Yol arkadaşlarını dökerek yol
almak, misyonumda yer almaz. Her yönüyle entegre bir şekilde gidebildiğimiz
yere kadar gücümüz nispetinde koşmaya, terlemeye devam edeceğiz…
Son paylaşımlarımı gözden geçirdiğimde, sizlere
tarafımdan verilmiş üç sözüm
olduğunu gördüm!
-Hesabımı çalanlarla ilgili hukuki süreç hakkındaki
gelişmeyi bilgilendirmek.
-AN başlıklı sunumumda geçmişe bağlı yaşamaktan
kurtulamamanın temel nedenini açıklayan bir yazı kaleme almak.
-Yakın siyasi tarihe yönelik AKP iktidarları dönemini
de blogta yayınlamak.
Birincisine vereceğim cevap, beni üzdüğü gibi kuşkusuz
ki sizi de üzecek cinsten. Sanal alemin hırsızlarını şikayetime Savcılık, -Takipsizlik- kararı verdi. Daha fazla
söz sarf ederek üzüntümüzü katlamak istemiyorum. Eura24 haber sitesinde
yayınlanan https://www.eura24.com/yazi/soygun-cenneti-592.html
link uzantılı metni okumanızı öneririm.
Üçüncü sözümü de yerine getireceğim inşallah. Blog
paylaşımları ile bana yeterince çalışma olanağı sunan ekibime ve misafir
kalemlerimize buradan bir kez daha teşekkür ederek o seriye hazırlıklar
yaptığımı bilmenizi de istiyorum…
Bugün, ikinci sözümün gereğini yerine getirmek üzere,
aşağıdaki sunumu sizlerle paylaşmak istiyorum…
GİZLİ
EĞİTİM
Uzun vadeli bir yatırım olan eğitimin, eğitilenler
üzerinde istendik sonuçlar alınabilmesi için açık ve planlı yürütülen kısmı
yanında, farkında olmadan planlananın dışında ve gizli yürüyen bir yönü daha
vardır! Bu kaçınılmaz sonuçtur ve süreç içerisinde kendiliğinden ortaya çıkar.
Çünkü insan beyni düşünmeye, geliştirmeye ve üretmeye kodlanmıştır.
Eğitim süreci sağlıklı veya sağlıksız ne şekilde
işlerse, uzun vadede bile olsa, ortaya çıkacak sonuç bu işlere kafa yoran
eğitimli ve aydın insanları hiç de şaşırtmayacak türdendir. Çünkü bilimsel
veriler sürekli o doğrultuda sonuçlar çıkarmıştır…
Objektif değerlerden uzak, evrensel değer yargılarını
hiçe sayarak eğitilen her insan almış olduğu eğitimin gereğini günü ve saati
geldiğinde uygulamaya koyar ve yapar. Buna terör eylemleri de dahildir! Yoksa aklı
selim ile düşünen birisi o cani terör eylemlerini yapabilir mi? Ancak ve ancak
körü körüne inandırılmış kitleler o terör eylemlerini yapar. O kitleler de
eğitilerek cani ruhlu pozisyonlarını kazanır. Yeryüzünde bilgisiz ve cehalet
temelli inanan insandan daha tehlikeli bir canlı da yoktur.
İnanç temelli ve son derece masum anlayışlarla eğitim
modellerimize enfekte olan unsurlar temizlenmediğinde ise geçmişle övünerek ve
geçmişe bağlı kalarak günümüzü ıskalayan ve güne dair bir şey üretemeyen
özgüvensiz nesiller yetiştirmiş oluyoruz. Hazırlanan zeminin neslimizi nereye
götürdüğünün farkına bile varamaz hale geliyoruz. Niye? Çünkü öğretiye din
karışmış durumdadır. Aslında din demek doğru değil, din adına türetilen
yalanlara dayalı bir din demek daha doğru olur!
Buyurun şimdi: sloganlara kurban ederek güya çok
sevdiğimiz O Peygamberimizin ağzına bu sözleri nasıl sığdırırsınız?
"Fedâilü's sahabe" veya "Fedâilül
eshâb" konu başlıklarında Buhari ve Müslim kaynaklarında Hz. Aişe,
Abdullah ibn. Mesut kaynaklı şöyle bir rivayet geçiyor:
"Ümmetimin en hayırlısı beni gören, ondan sonra
beni göreni gören, ondan sonra onları göreni gören vs." Şeklinde devam
ediyor, rivayet... Sahabe, Tabiûn, Tebe-it tabiûn diye tanımlanan kavramlarla o
kuşaklar devam eder ve arkası kesilir.
Şimdi yine sorular soralım:
-Neden devamı gelmiyor bu yukarıda saydığım üç
kavramın? Çok önemli ise her asırlık dönem adlandırmaları devam etmeli değil
miydi?
-Her asır 3 nesli barındırdığına göre
Peygamberimiz’den buyana, 14*3=42 nesil geçmiş oluyor. İsim takmakta güçlük
çektiğimiz için adlandırma yapılmamış olabilir mi acaba?
-Kıyametin çarçabuk kopacağı algısıyla yetişen ve
bugün öngörüsüzlüğü daha iyi anlaşılan kişilerce uydurulan o rivayet hadis
olacaksa eğer, “Hayırlı olmanın derecesi
gittikçe azaldığına göre!” acaba biz, kaç m ya da kaç km çukurdayız, bunu hesaplayabilen
var mı?
-Allah aşkına söyleyin! Şimdi bu rivayeti, hadis
kabul eden ümmet ayağı kalkabilir mi? İnsanlığa bir katkı sunar ve insanlığı
yüceltebilir mi?
-Yüce Rabbimiz Bakara-143
ile “Bizi en hayırlı ve orta ümmet
kıldığını, insanlığa şahit ve örnek olarak gönderdiğini bildiriyor.
Peygamberimizi de bize şahit ve örnek olarak gönderdiğini belirtiyor.” Bu
durumda biz ise tartışmasız alimler(!) türeterek, Kur’an'dan koparak
Peygamberimizi ve Allah'ı çatıştırmış olmuyor muyuz?
Müslüman coğrafya behemehal eleştirel düşünceyi
gündeme alarak, analitik zekaya dönük öğretileri devreye sokmazsa, kafada
oluşturulan ezberlerden sıyrılarak dingin bir akılla misyonunu fark eden
insanlar ve onlardan oluşan aydın toplumlar inşa edemezse, insanlık tarihinin
bugününde olmadığı gibi yarınında da olmayacaktır maalesef. Bir eğitimci olarak
amacım hiç olmazsa bireysel çaba ile o uğurda gayret sarf etmektir. Ne mutlu
bana ki, sesimin duyulduğunu bana dönen yankılar aracılığıyla anlayabiliyorum…
Hayati YAMAN
Tekrardan hoş geldiniz hocam, vallahi özlemişiz sunumlarınızı. Kaldığınız yerden sözlerinize devam ediyorsunuz. Yine çok mühim bir mesele ile merhaba dediniz bizlere. Kaleminiz hep düz olsun...
YanıtlaSilAslında hep göz önünde ve sosyal medyadaydım. Lakin burası gerçekten apayrı. Ben de özlemiştim. Konularımızı bugün de bana ağırlattığın için ben sana teşekkür ederim Enesim.
SilKıymetli Hoca'm, ezber bozmaya devam!... Harika bir yazıydı yine...
YanıtlaSilAltının kıymetini sarraf anlar hocam. Ne mutlu yankı verenlere... O kadar değerli ki bir yazar için. Bunu yakinen bilenlerden olmalısın Adem hocam.
Sil