YALNIZLIK ÜSTÜNE AFORİZMALAR

 

Kalabalığın içinde yalnız hissetmek, çoğu zaman fark edilmeyen ama derin bir gerçekliktir. Sylvia Plath’ın Sırça Fanus’unda karakterler, kendi iç dünyalarının sıkışmışlığını ve ruhsal yalnızlığı derinlemesine yaşıyor. Onların yaşadığı bu sıkıntı, okurken insanın kendi yalnızlıklarını fark etmesini sağlıyor; ama bir yandan da yalnızlıkla başa çıkmanın yollarını gösteriyor.

 

Plath’ın duygusunu en güzel anlatan şiirlerinden biri şöyle der:

“And the click-click

Hard quick click-click

Of the clock

Is pain enough,

enough heart-beat n

For me tonight.

 

The narrow cot,

The iron bed

Is space enough

And warmth enough…

Enough, enough.

 

To bed and sleep

And tearless creep

The formless seconds

Minutes hours

And never you

The raindrops weep

And never you

And tick-tick,

tick-tick

pass the hours.”                                

 

(Ve tik-tak

Sert, hızlı tik-tak

Saatin sesi

Yeter mi acı için,

Yeter mi kalp atışı için

Bu gece benim için.

 

Dar yatak,

Demir karyola

Yeter mi alan için

Ve yeter mi sıcaklık için…

Yeter, yeter.

 

Yatağa gitmek ve uyumak

Ve sessizce sürünmek

Şekilsiz saniyeler boyunca

Dakikalar, saatler

Ve asla sen yok

Yağmur damlaları ağlar

Ve asla sen yok

Ve tik-tak,

tik-tak

Saatler geçer.)

Şiir, yalnızlığın hem sessiz hem acılı ritmini, zamanın ağır akışını ve hissedilen boşluğu gözler önüne seriyor. Şiirlerde hissedilen yalnızlık, kalabalıkların içinde sessiz bir gölge gibi dolaşır; üzerimizde varlığını hissettirir ama tamamen boğmaz. Bazen farkına varılmadan geçer gider, bazen de kendini hatırlatır. Yalnızlık, sessiz bir arkadaş gibi yanımızda durur; düşündürür, hatırlatır, bazen üşütür ama hiçbir zaman tamamen yalnız bırakmaz. İçimizde bir boşluk açsa da, kendi ritmimizi bulmamıza ve duygularımızla yüzleşmemize izin verir. Böylece yalnızlık, hem gölge hem de sessiz bir öğretmen olur; kalabalığın ortasında bile kendi derinliğimizi keşfetmemizi sağlar.

 

Feyza Zeynep Tural

Yorumlar

Popüler Yayınlar