ER MEYDANINDA YİĞİT

 


Altaykan Eryiğit: Hocam merhaba. Mümkün olduğunca Kur'an-ı Kerim meali okumaya çalışıyorum da, çokça sorum birikti yine! Sabah müsait olduğunuzda bana haber verseniz de sorsam olur mu?

Hayati Yaman: İnşallah evladım. Ayrıca ne güzel bir eylem içindesin, kutluyorum. Ben uygun olduğum zaman sana döneceğim inşallah…

Altaykan Eryiğit: Tamam hocam, Allah razı olsun, bekliyorum.

Hayati Yaman: Sa evlat, müsaitim. Sana yeterince zaman ayırabileceğimi düşünüyorum ve bekliyorum sorularını…

Altaykan Eryiğit: Aleyküm selam hocam. Çok soru soruyorum biliyorum ama kafamı kurcalıyor. Ben de hemen size danışıyorum hocam. Şimdiden çok teşekkür ediyorum ayrıca...

-Müminûn Suresi 6. Ayete göre cariyelerle ilişkinin helal olmasının sebebi nedir?

Hayati Yaman: Kur'an’ın nazil olduğu dönemde çok eşlilik ve cariyelik fiilen var olan bir durum idi. Halen bile Arap örfünde, çok eşlilik ve başka kılıflar adıyla cinsellikten yararlanılmak üzere cariyelik geçerliliğini koruyan bir gerçekliktir. Aslında kelime olarak ‘cariye’ Kur’an’da geçmez. Arap örfünde sahibince alınıp satılabilen malı, eşyası olarak görülen, kadın kölelere verilen addır. Kendisi mal mülk sahibi olmayan ve efendisine her şeyi ile ait olan kimse erkek ise köle, kadın ise cariye diye adlandırılırdı. Para karşılığı satılıp alınabildiği gibi savaş ganimetleri arasından para verilmeden de sahiplenilebilirdi. Onlar sahiplerinin her türlü arzu, istek ve emirlerini yerine getirirler. İşlerini güçlerini görürlerdi. Günümüzdeki ağalık ve ırgatlık sistemi de onun benzeri bir yapılaşmadır.

Kur'an bu kurumsal yapıyı kökten bitirmek için mücadele ederken, Kur’an’ı parçacı bir yaklaşımla okuyanlar, Kuran'da kölelik var, cariyelik var. Hatta cariyelikte dört eş(!) sınırlaması da yok. İstediğin kadar alabilirsin, diye şeyinin keyfine bir din türettiler ve utanmadan adına da İslam(!) dediler. Halen o şekilde sunumlar yapıldığına tanık olmaktayız maalesef! Genellikle tarikat ve cemaat yapılaşmaları bu yoldan gider. Teorik IŞİD olarak yol alırlar. Fırsat ellerine geçince, bugün IŞİD’in ve Taliban’ın pratikte yaptığı uygulamaları onlar da yapmak için dört gözle beklemekteler. Bir gün İslam devleti kuracağız ve o günlerin mutluluğunu yaşayacağız diye umutla bekleşip dururlar.

Yani Müminûn 5 ve 6. Ayetlerde geçen “eş ve cariyelerin haricinde başkaları ile birlikte olmazlar, iffet ve namuslarını korurlar” ifadesi, o dönemdeki mevcut hali anlatmaktadır.

Ardından gelen ayetlerle kölelik ve cariyeliği tamamen bitirmek için azat etme yani özgürlüğüne kavuşturma kurumu işletilmiştir. Cariyelerin nikahlanarak, hür eş konumuna getirilmesi emredilmiştir.

Altaykan Eryiğit: O zaman Kitabımızın her döneme uygun olduğunu bir kez daha tekrar edebiliriz.

Hayati Yaman: Elbette. Realiteyi dile getirerek söylediğini anlarsak ve hedeflemek istediğini bilirsek fotoğraf gayet net gözükür. Kölelik ve cariyelik kurumunu bitirmeye yönelik emirler veren ayetler var. Onların evlendirilmesi gerektiği emreden ayetlere, Nur-32 ve Nisa-25’i delil olarak gösterebilirim.

Altaykan Eryiğit: Bakıyorum hocam. Bu arada ben, diğer sorumu atayım size!

-Müminûn Suresi 27. Ayette "daha önce helak olacakları bilinenler hariç" diye bir ibare geçiyor. Burada daha önce helak olacakları bilinenler Hz. Nuh'a bildirilmiş mi, yoksa gelmeyenlere fazla ısrar etme anlamında mı?

Hayati Yaman: Her iki durumu da anlamak mümkün. Çünkü biyolojik bağı olan oğlu ve en yakını olan eşi Ona inanmamakta ısrar ettikleri için ve öyle bir hayat sürdükleri için gemi yapıldıktan sonra onları içine almaması gerektiği vurgulanmaktadır. O hususta bir yalvarma ve merhamet göstermemesini ister ki, onlar hakkında hükmün kesinleştiği beyan edilir. Çünkü onların durumu son nefeste iman eden Firavun’un durumundan farksızdır ve Allah’ın hükmünde, adaletinde şaşma olmaz! Şeklinde bir çıkarım yapmalıyız.

Altaykan Eryiğit: Nur Suresi 2. Ayette "zina eden kadın ve erkeğin her birine yüz değnek vurun" deniyor. Bunda örtülü anlam var mı?

Hayati Yaman: Recm diye taşlanarak öldürme ve genellikle kadına uygulanan bir dini ritüel var biliyorsun. Oysa o uygulama asla Kur’an’dan geçit bulamaz ve Yahudilikten geçmiş geleneksel bir din uygulamasıdır. İşte bu ayette ceza olarak açıkça ne yapılması gerektiği belirtiliyor. Örtülü hiçbir anlam yok. Şahitlerle zina yapıldığı ispatlanırsa, toplumsal bir çürümeye sebebiyet verdiği için ve zanilere, belli bir topluluk huzurunda ‘celde’ vurulması emredilmiştir. Celde, cilde zarar vermeyecek şekilde sopa veya kırbaç cezasıdır ki, esas olarak onurlarının incinmesi ve teşhir edilmeleri de hedeflenmiştir!

“Keçi ayetleri veya Keçinin yediği ayetler!” diye Google’ye yazarsan karşına ne çıkıyor, görürsün? Recm ayetleri(!) çıkacaktır. Gerçekte olmayan ama Geleneksel dinde var olduğu kabul edilen(!) o ayetler(!) hükmü var ama Kur’an’da lafzı yok, şeklinde tanımlanır. Ne saçma şey, nasıl oluyor? Allah ve Onun, en önemli görevi, Vahyi katışıksız korumak olan elçisi Kur’an’da bulunması gereken ayetlere sahip çıkamamış ve onları keçiye yedirmiş! Tabi biz de yersek!..

Ayetlerinde çelişki barındırmayan Allah, Nisa-25’te hür olmayanların zinasına karşılık toplumsal cezanın da özgür kimselerin yarısı kadar yani elli değnek olduğunu beyan eder! Recmin yani taşlanarak öldürülmenin, yarı cezası var mıdır? Varsa nedir, nasıldır? Gördün mü uyduruk dinin nasıl taca çıktığını?

Altaykan Eryiğit: Çok teşekkür ederim hocam. Gerçekten sizle yaptığımız fikir alış verişiyle dine, İslam’a olan bağlılığı artıyor insanın!

-Nur Suresi 3. Ayette "zina eden erkek veya kadın, ancak zina eden ya da Allah'a ortak koşan bir karşı cinsle evlenir" deniliyor. Buradaki kasıt nedir hocam? Nur-4. Ayette ise “İffetli kadınlara zina isnat edip dört şahitle kanıtlamayanlara seksen değnek vurun" deniliyor. Önceki ayette (2. ayette) yüz değnek denmişti. Burada da, örtülü bi anlam aramalı mıyız?

Hayati Yaman: Zina edenlerin birbiri ile evlenmesini anlamakta sıkıntı çekmediğini düşünüyorum. Fakat onların yanına “veya müşrik bir karşı cins!” niye tercih olarak yerleştirilmiş acaba? Diye düşünüyor olmalısın! Doğru mu anladım sorunu?

Altaykan Eryiğit: Aynen öyle hocam.

Hayati Yaman: Zina eden kimse; özel, biricik ve özünde ibadet olan cinsel hayatını fütursuzca, kural ve kaide tanımaksızın başka kimselerle ortak kullanıma açmış olmuyor mu? O zaman müşrikle ortak bir yanı ortaya çıkmış oluyor. Müşrik de şirk koşan, şirket gibi çok ortaklılık ifade eden bir kavram idi ve Tevhid inancını başka tanrılara açmış olduğu için layık görülmektedir, diye düşünüyorum!

Nur-4. Ayette iftira etmek gibi toplumsal çürümeye neden olan başka bir suçun cezasıyla karşı karşıya kalıyoruz.  Nur-2’deki yüz sopa, zinanın, Nur-4’teki seksen sopa ise ispatlanamamış iddia olan bir nevi iftiranın cezai müeyyidesidir. Çelişkili veya örtülü bir durum yoktur evladım.

Altaykan Eryiğit: Teşekkür ederim hocam. Bir de Nur 6-7-8-9'u açıklayabilir misiniz?

Hayati Yaman: Bahsettiğin ayetler de zina edenlerle ilgili bölüme ait ayetlerdir. Ancak orada eşlerden kocanın karısına zina suçu isnat etmesi durumunda, şahit getirmeleri mümkün olamayacağı için, Allah’ın lanetini üzerine almak koşulu ile yemin etmeleri gerektiği ve zinada geçerli olan dört şahit gibi o laneti de dört kez tekrar etmeleri gerektiği emredilir. Bu olaya mülâane, bu ayetlere de mülâane ayetleri denir. Yani Allah’ı şahit tutarak iddiasında yalan beyan varsa dört kez ‘Onun laneti üzerime olsun’ diyen kocaya karşı; kadın da yine dört kez ‘eğer kocam doğru söylüyorsa Allah’ın laneti, gazabı benim üzerime olsun!’ diye yemin eder. Olay Allah’a havale edilir. İlginçtir kadının beyanı esas alınır ve ceza uygulanmaz!

Altaykan Eryiğit: Nur Suresi 31. Ayette bazı meallerde başörtüsünden bahsederken, bazı meallerde sadece örtü geçiyor hocam. Bu farkı da açıklar mısınız?

Hayati Yaman: O ayette örtü veya başörtüsü diye meallendirilen kelimenin orijinal ifadesi, ‘himar’dır. Başörtüsü olarak kabul edenler, himar kelimesinin başı örten özel anlamlı bir örtü olduğunu iddia ederler. Görüşlerini desteklemek için de Türkçe ‘yemeni’ kavramından örnek verirler. Yemeni deyince önüne baş yemenisi demeye gerek olmadığı gibi Arapça’da himar denilince de önüne baş denmesine gerek yoktur, o örtü zaten başörtüsüdür, derler! 

Oysa himar kelimesini örtü şeklinde anlamlandıranlar ise onun diğer örtüler gibi bir örtü olduğunu, Arap muhatapların iklimsel zorunluluk ve geleneksel kılık kıyafet gereği başa örtülen bir örtü olduğunu ifade ederler. Yani yoruma açıktır ve kimin olaya nasıl baktığını ifade edebilmen için bir çıkarım yapmanı gerektirir. Bilmem anlatabildim mi?

Altaykan Eryiğit: Anladım hocam. Çok teşekkür ederim. Bu günlük sorularım bu kadardı. Çok aydınlatıcı bilgiler edindim ve herkesin istifade etmesi için seri röportajlarıma bunu da eklemek istedim. Umarım okuyucular da faydalı bulacaklardır!..

Hayati Yaman: Ben de çok istifade ediyorum. Onu belirtmeliyim ve ne zaman, ne şekilde değerlendirmek istersen minnet duyarım. Ayrıca 7/24 soru ve mesaj atabilirsin. Müsait oldukça ben sana dönerim. Allah’a emanet ol evladım…

 

İ. Altaykan ERYİĞİT

 

Yorumlar

  1. Çok güzel bir soru cevap dizisi olmuş hocam ellerinize sağlık her ikimizin de

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim Ejder kardeşim. Gençlere güven duyan hiç yanılmıyor gördüğün gibi...

      Sil

Yorum Gönder

Lütfen yorumlarınızı bizimle paylaşınız. Yorumlarınız bizler için çok değerli. Onaylama işlemi zaman alabilir. Hakaret içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Popüler Yayınlar