PAZARLIK SÜNNETTİR! (MİDİR ACABA?)

 


Şehir efsaneleri ne çabuk mit olarak hayatımıza giriyor! Hele bir de dini algı ile girmişse, artık abdestli bir efsaneye dönüşerek eniğinden cücüğüne toplumun her kesiminde kabul görür hale gelmiştir evelallah..

“Pazarlık sünnettir!” 

Bu mit, sanki birileri çıkartma yapıp bütün bilbordlara asmış gibi toplumsal hafızamıza kazındı. Herkesin ağzında bu efsane dolaşıyor. Ne alacak veya ne satacak olursak olalım, toplumumuzun hem satıcısı, hem alıcısı bu kutsal(!) öğreti üzerinden şekillendiriyor ticari hayatını...

Gelin bakalım biraz tefekkür ederek “Pazarlık sünnet midir acaba?” bu olayı açıklığa kavuşturalım…

Dini literatürde Sünnet, din adına Hz. Peygamberimizin sözleri, fiili uygulamaları ve arkadaşlarından zuhur eden, Peygamber Efendimizin şahit olduğu, onayladığı vahye aykırı olmayan uygulamalardır.

Peki bu çerçeveden bakıldığında pazarlığın sünnet olduğuna dair ufacık da olsa bir örnek, bir rivayet ulaşıyor mu elimize? Ne mümkün!

Medeniyet temelli bir şehir devleti olarak Medine’yi insanlık tarihine sunan Peygamber Efendimiz, bir devlet başkanı olarak Pazar yerlerini teftiş eder. Nasıl olsa herkes müslüman ve herkes namaz kılıyor diye görevi savsaklamaz. Fırsatçı, tekelci ve sahtekârlara göz açtırmaz. 

Peygamberimizin şehir dışında üreticiden ucuza satın alıp pazarda tekelleşen fiyatlarla satış yapan tüccarları önlediği, ön tarafa sağlam, arka tarafa çürük çarık dizerek satış yapanları engellediği, zahire pazarlarında çuvalların üstünde iri ve albenisi yüksek, alt tarafında ıslak ve daha ufak taneli ürünlerin satıldığını gördüğünde “Aldatan bizden değildir!” veciz sözü ile çağlar ötesi muhteşem beyanını haykırdığına tanık olacaksınız. 

Aynı zamanda bir tüccar olan Efendimizin kârından düşürerek sürümden kazanmak için piyasa şartlarında en iyi ticareti yaptığı da kaynaklarda görülmektedir. Günümüz diliyle konuşacak olursak, Hz. Hatice annemizin CEO’su olarak servetinin borsa değerlerini katladığına dair ifadeleri de kullanabiliriz. Fakat bir kez olsun, bir ürünü değerinin altında satın almaya kalktığı veya değerinin üstünde satmaya çalıştığı kaynaklarda vaki değildir…

Çünkü o Kur’an’da alış-veriş ahlakını düzenleyen Mutaffifin Sûresini çok iyi biliyordu. 

O sûrenin bırakın içeriğini, adını dahi bilmeyen insanımız, ağzını doldurarak “Pazarlık sünnettir.” deyiveriyor. Surenin ilk dokuz ayeti alış verişte; alırken de satarken de değerinden düşük veya fazla olmamak kaydıyla hassas bir ölçü gözetmek gerektiğini emreder.

Peki günümüzde öyle mi? 'Ticarette kar etmek istiyorsan, alırken kazanacaksın' zihniyeti ile tabiri caizse üreticinin veya mecbur kalmış satıcının gırtlağına basarak öldü fiyatına mal almak çok cazip geliyor insanımıza!

Dolayısıyla müslümanlar olarak, yabancı sermaye sahipleri kadar ekonomik piyasada güven veremiyoruz insanlığa!..

Yine her Peygamber gibi, din tüccarı olmayan bir mesleği olan,  İmamı Azam da ipek tüccarıdır. Onun ticari hayatına dair örnekler de kaynaklarda anlatılır. 

Kendi isteğiyle 100 dinara ipek elbisesini satmaya çalışan bir kadına, elbisenin değerinin 500 dinar olduğunu belirterek o fiyattan satın aldığı anlatılır. Ayrıca dükkanından başka bir iş için ayrıldığı bir esnada elemanının daha pahalıya ürün sattığını öğrenince müşteriyi bulup paranın üstünü iade ettiğine dair bilgiler nakledilir. Ne muazzam ölçüler ve tartıda hassasiyetler var değil mi gerçekten inanan bir insanın hayatında? Çünkü o da kuşkusuz Mutaffifin Sûresi'ni çok iyi biliyordu!

Günümüzde beleş Müslümanlığa alıştırıldığımız için emek nedir? Üreticinin sıkıntısı nedir, hiç düşünüyor muyuz? Onların derdini ve maliyetlerini dikkate alarak hak geçmesin ölçüsüyle alış veriş yapıyor muyuz? Ne gezer! 

Yeter ki punduna düşürmeye görelim, razı pazarlık yaptık, pazarlık da sünnettir. Eh değmeyin keyfimize…

Bunları dile getirince sakın ola ki, pazarlık yapmayayım diyerek aldatılan olmayın. Çünkü aldatan olma virüsü bir kere girmiş bünyeye iliklerimize kadar… 

Nasıl çıkar onu biliyorum ama ne kadar sürer o konuda bir öngörüm yok! Bünyenizi güçlü tutun ve o virüsten alabildiğine uzak kalın diye nasihatte bulunabilirim şimdilik.

Ya da günlerden Cuma. “Hayırlı Cumalar.” mesajı ile kallavi müslümanlık görüntüsü verip sessiz sedasız aranızda dolaşmaya devam edebilirim. Ama öyle olmayacağım!


Hayati YAMAN

Yorumlar

  1. Demek ki bir sözü söylemeden önce neye dayandığını iyi bilmek gerekiyor hocam. Ne yalan söyleyeyim, ben de bilmeden kullanıyormuşum ''Pazarlık sünnettir'' lafını. Ancak bunun peygamberimizin bir uygulaması olmadığını bilmek, sizin de dediğiniz gibi pazarlık yapmayın anlamına gelmiyor. Şöyle ki; artık satıcılar ürünlerin fiyatlarını belirlerken maliyet+kâr+pazarlık şeklinde hesaplama yapıyorlar. Yani pazarlık yapmadığımızda ,teşbihte hata olmaz, enayi yerine konmuş da olabiliyoruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Elbette pazarlık yapmayın şeklinde fikir empoze etmemek lazım. Fakat pazarlık yapmayınca da, ben aslında pazarlık payını da koyarak fiyat söylemiştim. Siz de pazarlık yapmadınız, şu miktarı size geri yansıtayım diyebilmeli insanımız. Aksi halde bunun razı pazar bir alış veriş olduğunu da düşünmemek gerekir. Dediğim gibi bir kez bünyeye girmiş güvensizlik ve sahtekârlık! Bir de sana şu olur hocam, sen şu kadar ver yeter hocam, bu sana olur fiyatı hocam, gibi son derece güvensiz ve vıcık vıcık iletişim hep tedirgin ediyor insanı! En azından beni ve benim gibi düşünenleri...

      Sil

Yorum Gönder

Lütfen yorumlarınızı bizimle paylaşınız. Yorumlarınız bizler için çok değerli. Onaylama işlemi zaman alabilir. Hakaret içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Popüler Yayınlar