MUHALİF
Cemil Meriç, harika bir tespitle “Kamus, namustur.” demiş. “Ne zaman sıkışırsanız kelimenin kökenine inin. Dilinize hakim olun ki, namusunuza halel gelmesin. Üzerinize çullanan geniş kitlelere karşı namuslu ve dik durabilesiniz.” diye bizlere ufuk çizmiş.
Ne zaman ki bizler; kişi, fikir, grup, parti vs kutsamaya başladık! Savunduğumuz her ne ise ona “Dava”, hatta daha da iddialı bir sözle “Allah Davası” misyonu yükledik. Ondan sonra farklı bir görüş ya da eleştirel yaklaşım getireni hain, satılmış, içerdeki Truva atı, birilerinin maşası vs gibi suçlamalara maruz bıraktık. Oysa o sadece “muhalif” idi!
Bakalım “muhalif” hain mi?
Halif; takip eden izini süren, yolunu izleyen, ardından gelen demektir. Halef-selef ilişkisindeki halef gibi yani… Önüne “mu-” eki gelince ortaya çıkan muhalif; takip etmeyen, izini sürmeyen, çekinceleri olan, olduğu gibi yolundan gitmeyen demektir. “Hal” ve zıddı “muhal” gibi… Hal gerçekleşen bir olay, muhal gerçekleşmesi mümkün olmayan bir olay demektir. Hatta “farzı muhal” diye bir deyim var! Gerçekleşmesi mümkün değil ama farz edin ki gerçekleşmiş olsun, demektir.
Muhalif sıradanlığın hüküm sürmesini, durağan ve tek düzeliğin ortadan kalkmasını sağlar. Seni daima canlı, heyecanlı ve zinde tutar. Bir oluşum bünyesindeki muhalifleri ne kadar susturur ve baskılarsa, o kadar durağan ve tek düze bir konuma dönüşmüş demektir. Ayrıca içerisinde yağcı ve iki yüzlü münafık tipler türetmeye de mahkum olmuş demektir. O nedenle muhalifleri ihanetle suçlamak yerine, onların eleştirilerine kulak vermeli ve çekincelerini ortadan kaldırmalı ki, yeniden izini sürmeye, takibe devam etmeye başlasınlar…
Demokrasilerde kurumsal anlamda muhalefet diye konumlanan siyasi yapılar da çok kıymetlidir. İktidar kadar kıymetlidir. Alternatif olarak iktidara güç veren bir yapılaşma olduğu unutulmamalıdır. İktidarlar, muhalefetin soluğunu her zaman ensesinde hissetmelidir. Onu, daha fazla hizmet üretme mecburiyetine imkan sağlayan ana unsur olarak görmelidir. Muhalefet, iktidar tarafından asla yok sayılmamalı, itibarsızlaştırılmamalı, ve önemsiz görülmemelidir. İktidar böyle davranmasa dahi halk ona müsaade etmemelidir…
Dünyevi hayatın organizesi için geliştirilen sistem ve yapılaşmalara, onların organizasyonlarına “Allah Davası” misyonu yüklemekten vaz geçilmelidir. Allah’ın bize bahşettiği ve kullanmadıkça burnumuzun pislikten çıkmayacağı uyarısında bulunduğu akıl nimetini hafife alarak Allah’ın gazabını celb etmeyelim ne olur! Mesele Allah Davası ise, Allah ise aradığımız, o da aklı kullanmak ve bilim ışığında yol almaktır…
Demokratik toplumlarda muhalefet, toplumsal yapılaşmalarda muhalifler iyi ki varlar. Hep var olmalılar. Gelişim ve ilerlemenin alternatifsiz yapılarla mümkün olmadığını anlamak için hipotezler üretmenin ve onları ispat için acı ve ağır faturalar ödemenin bir mantığı yokken, ne hikmetse zihniyet olarak doğu toplumları bu ispata can atıyor!
Hayati YAMAN
Yorumlar
Yorum Gönder
Lütfen yorumlarınızı bizimle paylaşınız. Yorumlarınız bizler için çok değerli. Onaylama işlemi zaman alabilir. Hakaret içeren yorumlar onaylanmayacaktır.