REJİM
Fransızca kökenli bir kelimedir. İngilizce karşılıklarından biri de diet tir. Türkçe karşılığı ise -düzen- olarak verilir.
Dolayısıyla devletlerin yönetim şekli, sosyal kültürel ve ekonomik anlamda kullanılan kavramların arkasına eklenen rejim, onların düzenlenmesi anlamına gelir. Örneğin: Döviz kurlarının düzeni kambiyo rejimi, dış ve iç ticaretteki ithalat ve ihracat rejimi, yönetim şeklindeki cumhuriyet rejimi gibi...
Fakat ben size başlığı görünce pek çoğumuzun hatırına düşen ama kelimenin anlamları arasında ufacık yer tutmasına rağmen, hayatımızda büyük bir yer kaplayan perhiz ve diyet yönüyle ilgili görüşlerimi aktaracağım.
Günümüzde önemli bir sorun teşkil eden obezite ye karşı mücadelenin başında rejim yapmak geliyor değil mi? Yani diyet ve perhiz uygulamaları ile vücudumuzu bir düzene sokmak!
Peki bu rejim yapma kararımızda başarılı oluyor muyuz? Pek çoğumuz başarılı olamasa da, bir kısmımız başarabilmektedir.
Her yeni dönemlerde, hafta, ay veya yıl başlarında zayıflama kararı alıyoruz, yeni hedefler koyuyoruz. Fakat bir türlü hedeflerimizi tutturamıyoruz.
Neden acaba? Cevap çok basit. İnsanlar, sabit ve sınırlı bir miktarda irade gücünün var olduğunu düşünür. O nedenle "Rejim de bir yere kadar kardeşim. Aman sen de ölmeyecek miyim? Yemediğim içmediğim, gezip tozmadığım bir dünyada niye yaşıyorum ki?" Deyip iradesinin direnç noktasını kırar ve kararlarında başarısız olur. Siz iradenizin bir kısmını disipline etmek istediğiniz bir alanda kullandığınızda, diğerleri için geriye ne kalıyor? Dönüp bir de oraya bakmak lazım. Bu yüzden, “Spor yapacağım, kilo vereceğim, kitap okuyacağım, para kazanacağım...” gibi hedefleri başaramıyoruz. Ve bunu defalarca deneyip aynı başarısızlığı tekrarlayınca, öğrenilmiş çaresizlik duygusu bizi esir alıyor. Artık kendimizi -beceriksiz- görmeye başlıyoruz. Doğal olarak da mutsuz oluyoruz.
Peki ne yapacağız?
Aldığımız kararın akıllı ve mantıklı bir temelini beynimizde kuracağız. Bakın o zaman irademizin gücünü keşfetmiş olmuyor muyuz?
-Aslında kilo vermek değil benim maksadım. İyi görünmek, sağlıklı olmak ve ağır bir vücutla kısıtlı hareketler yapıyor olmaktan kurtulmak, hedefi kurulabilir...
-Spor yapmak bir hobi değil benim için. Daha sağlıklı hissetmek, daha mutlu olmak ve kendimi daha iyi hissetmem için bir zorunluluk diyebilir insan.
-Kitap okumak, boş zaman geçirmek veya entelektüel görünmek için değil. Bilgelik duygusunu tatmak ve yaşam tarzıma dönüşmesi için olmalı...
-Para kazanmak, sırf zengin olmak ve biriktirmek için olmamalı! O parayla alacağımız şeylerin bize vereceği duygular için olmalı. Paylaşarak paranın esiri olmadığımızı göstermek için olmalı. Paylaşım duygusunun verdiği mutluluğu tatmak istiyorum. Onun için kazanmalıyım, hedefi olmalı insanın...
Dolayısıyla o duyguların içimizde bir ateş gibi yanıyor olması gerekiyor ki, o direnç bariyerini doğal olarak atlattırsınlar bize.
Kendiliğinizden, hiçbir dışsal zorlamaya ihtiyaç duymadan yaptığınız şeyleri gözünüzün önüne getirin. Bunların zorlama gerektirenlerden farkı ne? Bunlar, asıl istedikleriniz. Kendi içsel dürtülerinizle yapmak istedikleriniz. Hatta karşılığında bir bedel ödenecekse, onu ödemeye razı olduğunuz şeyler. Bedelini ödemeye hazır olmadığınız şeyleri kendi gerçekliğinize katamıyorsunuz. O nedenle kararlarınız ve hedefleriniz bedelini ödemeye razı olduğunuz şeyler olsun. Mevcut durumunuzdan o kadar rahatsız olmalısınız ki, o spor salonuna gitmek, o kitabı okumak, para kazanmak için çok çalışmak artık sizin için “yapmalıyım” dediğiniz bir şey olmaktan çıkmalı. Sizi onun bizzat uygulayıcısı yapmalıdır.
Haydi rejimi değiştirelim...
Alperen Arslan
Dolayısıyla devletlerin yönetim şekli, sosyal kültürel ve ekonomik anlamda kullanılan kavramların arkasına eklenen rejim, onların düzenlenmesi anlamına gelir. Örneğin: Döviz kurlarının düzeni kambiyo rejimi, dış ve iç ticaretteki ithalat ve ihracat rejimi, yönetim şeklindeki cumhuriyet rejimi gibi...
Fakat ben size başlığı görünce pek çoğumuzun hatırına düşen ama kelimenin anlamları arasında ufacık yer tutmasına rağmen, hayatımızda büyük bir yer kaplayan perhiz ve diyet yönüyle ilgili görüşlerimi aktaracağım.
Günümüzde önemli bir sorun teşkil eden obezite ye karşı mücadelenin başında rejim yapmak geliyor değil mi? Yani diyet ve perhiz uygulamaları ile vücudumuzu bir düzene sokmak!
Peki bu rejim yapma kararımızda başarılı oluyor muyuz? Pek çoğumuz başarılı olamasa da, bir kısmımız başarabilmektedir.
Her yeni dönemlerde, hafta, ay veya yıl başlarında zayıflama kararı alıyoruz, yeni hedefler koyuyoruz. Fakat bir türlü hedeflerimizi tutturamıyoruz.
Neden acaba? Cevap çok basit. İnsanlar, sabit ve sınırlı bir miktarda irade gücünün var olduğunu düşünür. O nedenle "Rejim de bir yere kadar kardeşim. Aman sen de ölmeyecek miyim? Yemediğim içmediğim, gezip tozmadığım bir dünyada niye yaşıyorum ki?" Deyip iradesinin direnç noktasını kırar ve kararlarında başarısız olur. Siz iradenizin bir kısmını disipline etmek istediğiniz bir alanda kullandığınızda, diğerleri için geriye ne kalıyor? Dönüp bir de oraya bakmak lazım. Bu yüzden, “Spor yapacağım, kilo vereceğim, kitap okuyacağım, para kazanacağım...” gibi hedefleri başaramıyoruz. Ve bunu defalarca deneyip aynı başarısızlığı tekrarlayınca, öğrenilmiş çaresizlik duygusu bizi esir alıyor. Artık kendimizi -beceriksiz- görmeye başlıyoruz. Doğal olarak da mutsuz oluyoruz.
Peki ne yapacağız?
Aldığımız kararın akıllı ve mantıklı bir temelini beynimizde kuracağız. Bakın o zaman irademizin gücünü keşfetmiş olmuyor muyuz?
-Aslında kilo vermek değil benim maksadım. İyi görünmek, sağlıklı olmak ve ağır bir vücutla kısıtlı hareketler yapıyor olmaktan kurtulmak, hedefi kurulabilir...
-Spor yapmak bir hobi değil benim için. Daha sağlıklı hissetmek, daha mutlu olmak ve kendimi daha iyi hissetmem için bir zorunluluk diyebilir insan.
-Kitap okumak, boş zaman geçirmek veya entelektüel görünmek için değil. Bilgelik duygusunu tatmak ve yaşam tarzıma dönüşmesi için olmalı...
-Para kazanmak, sırf zengin olmak ve biriktirmek için olmamalı! O parayla alacağımız şeylerin bize vereceği duygular için olmalı. Paylaşarak paranın esiri olmadığımızı göstermek için olmalı. Paylaşım duygusunun verdiği mutluluğu tatmak istiyorum. Onun için kazanmalıyım, hedefi olmalı insanın...
Dolayısıyla o duyguların içimizde bir ateş gibi yanıyor olması gerekiyor ki, o direnç bariyerini doğal olarak atlattırsınlar bize.
Kendiliğinizden, hiçbir dışsal zorlamaya ihtiyaç duymadan yaptığınız şeyleri gözünüzün önüne getirin. Bunların zorlama gerektirenlerden farkı ne? Bunlar, asıl istedikleriniz. Kendi içsel dürtülerinizle yapmak istedikleriniz. Hatta karşılığında bir bedel ödenecekse, onu ödemeye razı olduğunuz şeyler. Bedelini ödemeye hazır olmadığınız şeyleri kendi gerçekliğinize katamıyorsunuz. O nedenle kararlarınız ve hedefleriniz bedelini ödemeye razı olduğunuz şeyler olsun. Mevcut durumunuzdan o kadar rahatsız olmalısınız ki, o spor salonuna gitmek, o kitabı okumak, para kazanmak için çok çalışmak artık sizin için “yapmalıyım” dediğiniz bir şey olmaktan çıkmalı. Sizi onun bizzat uygulayıcısı yapmalıdır.
Haydi rejimi değiştirelim...
Alperen Arslan
Hem öğretici, hem çarpıcı msj içeriyor. Rejimi değiştirelim!!!
YanıtlaSilTeşekkürler Alperen evladım. Farklı okullarda olsak da, sosyal medya okulumuzda, kocaman sınıfımızda beraberiz bak...
Gönüller ve fikirler bir arada olduktan sonra mesafelerin pek bir önemi yok bence <3
YanıtlaSilDoğru ve yanlış yönleri olan düşündürsel bir yazı olmuş
YanıtlaSilBu rejimin tüm istekler için yapılabileceğini gösteren güzel bir yazı olmuş.Güzel yazılarınızın devamını dilerim
YanıtlaSilALLAH RAZI OLSUN :,)
YanıtlaSil