Şikayet-2

EY NEBİM…

-Sen peygamberlerin ilki ben değilim(Ahkaf-9), diyordun. Hatta ben son peygamberim, diyordun(Ahzab-40). Ümmetin “Nuru Muhammedi” diye bir teori türetmiş ve senin nurunun her şeyden önce yaratıldığını yaymaktaydı. (Oysa aynı teorinin Hıristiyan ve Yahudi versiyonu da vardı.) O tertemiz nurun hiç kirlenmeden sana geldiği iddia ediliyordu. Kıyamete kadar taşınacağı iddiasıyla da artık “seyyit ve şerif” unvanları ile soyun satışa çıkarılmıştı. Oysa Atan Hz. İbrahim’in babası Azer, putperest ve put yapıcısı idi. Dolayısıyla o nur nasıl oluyor da küfür ehli birisi üzerinden taşınıyordu? Sorsak Müslümanlar olarak soyumuzun erkek çocuk üzerinden devam ettiğini, Yahudilerde kız çocuklarından ve kadın üzerinden soyun devam ettiğini söyleyenler, iş sana gelince senin soyunu da kutsamak için kız tarafından türetiyor ve ırkçılığa tavan yaptırıyorlardı. Ayrıca güya senin soyunu korumak için sülale içi evlilikler yaptırılarak, damızlık ırk oluşturuyorlardı.

-Sen, aracıları kaldırmak için gönderildim, ben size hak üzere indirilmiş olan Kur’anı müjdeleyen bir uyarıcıyım, diyordun(Muhammed-2). Senin üzerinden geçinenler seni en büyük aracı yapıyordu.

-Sen kehaneti ve kahinleri yerle bir etmek için gönderilmiştin. Ben size Allah’ın hazineleri benim yanımda, ben bir meleğim de demiyorum(En’am-50). Ben sadece bana vahyolunana tabi oluyorum diyordun. Ümmetine yol çizen sözde senin varislerin seni en büyük kahin ilan ediyordu…

-Sen çarşıda pazarda alış veriş yapan, kendi ihtiyaçlarını kendi gideren, insan peygamberdin(Furkan-7). Lakin senin yolundan gittiğini söyleyen ulular, seni bir türlü ayakları yere basmayan melek peygamber gibi takdim ediyordu.

-Sen ahlak abidesiydin. Senden önceki elçiler de öyleydi. Ve sen son nebi olduğun için “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” diyordun. Senin varisin olduğunu iddia edenler imanınız varsa ahlak olmasa da olur mahiyetinde bir din sunumu yaptıkları için dindarlık artıyor gözükse de ahlaksızlık sorunu artarak devam ediyordu.

-Sen bizim için rol model idin(Ahzab-21). Biz Kur’anı yaşayarak senin örnekliğine uymuş olacaktık. Kur’anı yaşayarak senin peygamberliğine şahit olacaktık(Rad-43, Ankebut-52, İsra-96). Lakin artık öyle bir hale gelmiştik ki, her gurubun kendi önderi ve kendi rol modeli vardı. Onlar da hep kendine davet ediyordu.

-Senin saçın, hırkan, terliğin/nalının yani kişisel özel eşyaların sıfır risk ve çok cüz’i bir mali yatırımla dünyanın en karlı ticareti haline getiriliyordu. Sen ve diğer peygamberlerin hiç biri din ve tebliğ üzerinden para kazanmamış iken ve her birinizin bir mesleği varken, bizim ümmetin din tüccarları senin fakirliğini anlatarak din sömürüsü yapmakta bir birleri ile yarışıyordu.

-Sen sefalet, cehalet, sınıfsal ayrım, tefecilik, torpil ve üstün kabilecilik anlayışının kol gezdiği Yesrip’i medeniyetin sembolü Medine yapmıştın. Sen bedevi ve görgüsüz Arap milletini medeni ve nezaket sahibi sahabe yapmıştın. Ama Senin vefatınla her şeyi tepe taklak yapan ümmetin topukları üzerine gerisin geri dönmeye başladı(Al-i İmran-144). Şu an bizler de Mekke döneminden bir türlü Medine dönemine geçemez olduk Eyy Nebim!!!

-Sen insanlık tarihinde senden önce hiç görülmemişken ağız ve diş sağlığını gündeme sokmuş ve Erak ağacından yapılan, misvak denilen diş fırçası ile diş temizliği yapmıştın. Şimdi ümmetin diş bakım ve temizliğinin değil de, halen o ağaçtan yapılan fırça ile diş fırçalamanın sünnet olduğuna inandırılır oldu…

-Sen alim değildin, sen ilahiyatçı değildin, sen İHL li değildin. Senin bir kitabın yoktu. Sen kitap nedir, iman nedir bilmiyordun(Şura-52). Sen sadece sana vahy olunan ne ise ona uyuyordun(Araf-203). Sen Kur’ana ilk iman eden ve Kur’anı en güzel şekilde yaşayan idin. Seni vahiy gelmeden önce emin yani en güvenilir bulanlar, vahiy geldikten sonra sana inanmamaya, seni yalancılıkla itham etmeye başlamıştı. Bu iş, kala kala sana mı kaldı? Senin gibi bir yetime mi kaldı? Eğer böyle bir şey olacaksa; kavmimizden daha ekabir, daha nüfuzlu ve daha bilge kişiler var. Bu Kur’an onlara gelmeliydi, dediler. Şimdi de kim Kur’ana davet ediyor ve Kur’ana uyalım diyorsa, aynı suçlamaları onlar için yapıyor ümmetin. Sen ilahiyatçı mısın? Sen hocadan daha mı iyi biliyorsun? Sen kim oluyorsun da bu kadar yıldır yaşanılan dini eleştiriyorsun? Şeklinde suçlamalarla vahyin önünü kesmeye çalışmaktaydılar. Ama birileri, seninle görüşüyor. Seni rüyalarında, uyku ile uyanıklık arasında bu dünyada sürekli gördükleri yalanı ile bizi avutuyordu. Güya Senin tasdik ettiğin bilgileri naklediyorlardı bize! Oysa ne hikmetse seninle çağdaş olan sahaben senin aralarından ayrılmandan sonra tefrikaya düşmüş ve sorunlarını aşmak için bir türlü Seninle görüşememişti! Günümüz din tüccarları, Senin temsilcilerin ve şubelerin gibi tavır alarak, kendi kanaatlerini din diye satıyor. Oysa Sen ve diğer Peygamberler Rabbimize, “Biz onlara şahit iken onların durumunu biz biliyorduk ama biz öldükten sonraki durumları sana ayandır. Onların durumunu sadece Sen bilirsin Allah’ım” (Maide-117) diyecektiniz.

-Beleşçiliğe ve tüketiciliğe alıştırılmış bir ümmet haline getirilmiştik artık Eyy Nebim! Üretim yok, bilim yok, teknoloji yok, sanat yok, spor yok… Varsa yoksa birilerinin eteğinden tutup cennete gitme hayalleri var artık, Eyy Resulüm! Kendi değerlerimizin bile planlayıcısı, pazarlayıcısı biz değildik. Kabe bile kapitalizmin kuşatması altında inliyordu. Artık Beyt-ül Haram’a bakılınca, Kapitalizmin mabetlerinden olan, Zemzem Tower lar gözüküyor, Kabe bile gözükmüyordu! Din piyangoya çevrilmiş, belli kampanyalarla kurtuluş reçeteleri sunulmaktaydı. Namazlar geçmişi sıfırlama ritüeline dönüşmüş, namaz kılanların bile ahlak, dürüstlük ve adaletli olmak gibi kavramlara sıkı sıkıya sarılmasına gerek kalmamıştı artık. Çünkü en kötü ihtimalle haftada bir Cuma kılarak kilometreyi sıfırlıyorduk. O da sadece erkeklere has kılınarak!!!

-Sen Rabbimizin uyarısı üzerine Kur’ana sımsıkı sarılıyordun(Zuhruf-43). Biz de hem bu ayet, hem de Al-i İmran-103 gereği Kur’ana sımsıkı sarılmalı idik. Lakin ümmetinin bazı kanaat önderleri başka kitaplara sımsıkı sarılıyor ve bizleri de o kitaplara sarıldırıyordu…

-Sen bize hem nur, hem hidayet rehberi, hem hayat kılavuzu, hem Ahiret yoldaşı, hem de miras olarak Kur’anı bırakmıştın. Biz adeta ne nura, ne ışığa, ne rehbere, ne kılavuza ihtiyacımız var bizim! Diyerek hepsine kulak tıkıyor ve kutlu mirasını da hayattakilere değil, ölülere pay ediyorduk artık. Miras yedi evlatların olmayı bile başaramamıştık Eyy Nebim!

İşte ümmetinin hali pür melali buydu, Eyy Nebim…  Seni yılda bir kez kutlu doğumlarda, Mevlit kandillerinde sloganlarla çok sevdiğini iddia eden, platonik aşkını ilan eden, seni andığını zanneden ama bir türlü anlayamayan garip bir Müslümanlar topluluğu olmuştuk artık biz, Eyy Resulüm.

Seni çağa taşımak yerine sadece şekil ve kıyafetlerle senin çağına taşınmaya aht etmiş, zamanı geriye akıtmaya çalışan, bir zümre haline dönüşmüştük biz Eyy canımız ciğerimiz…

Bizi böyle kabul edecek misin tereddütlerim var Eyy Önderim?

Biz artık Kur’anı terk edilmişliğe, yalnızlığa mahkum etmiştik En Sevgilim. Şikayetim sanadır, yönüm ve yönelişim senden yanadır Eyy Önderim…

Şahit ol Ya Rabb. Şahit ol Ya Rabb. Şahit ol Ya Rabb.


Hayati YAMAN

Yorumlar

Popüler Yayınlar