HAYAT KİMİLERİNE UZUN GELİYOR
Otobüs hareket ederken annemle babamı birbirine sarılıp ağlarken gördüm ya! İşte o an içim cız etti. Bir şeyleri yanlış yapıyorum ve yapmamalıyım kararı aldım anında. O nadide insanları boynu bükük bırakmamalıydım! Vicdanım, o her zaman güvencemin açık çeki olan içsesim, bu defa bana onu fısıldamıştı. Ben gitmekten vazgeçtim, otobüsü durdurdum ve indim aşağı. Babam geldi kapının önüne ve “Ne oldu kızım, bir şey mi unuttun? Ben alıp geleyim hemen!” dedi. Ben, “Hayır baba bir şey unutmadım ama sizi bırakıp gidemem!” deyince, -sen git, istediğin zaman ben gelip seni alacağım yavrum- diyerek beni yeniden bindirdi otobüse…
Halbuki beni kaybedeceklerine dair en büyük korkuyu o gün
yaşamışlar! Benim artık kendi çocukları olarak hayatıma devam etmeyeceğim
endişesi o otobüsle birlikte gerçeğe dönüşerek gidecek sanmışlar ama benim için
ses çıkarmamışlar. Fakat -benim o vaz
geçmem ve geri inme hamlem- onların yüreğindeki umut ateşini yeniden
yakmış!
16 saat bir yabancıyla yan yana yolculuk yaptık
anlayacağınız. Başım omzuna düşmesin diye gözümü bile kırpmadan bilinmeze doğru
16 saat yolculuk yaptım. İndik, dolmuşla oturdukları yere gittik ama giderken
ben sürekli sağa sola bakıyorum. Nereye gidiyorum? Bilmediğim için başıma bir
şey gelse nereden nereye gidebilirim? Dönüş yolu ve izini nasıl bulabilirim?
Diye nerede ne var, neleri belleğimde tutmalıyım! Hesabı yapıyorum ve etrafı
kolaçan ediyorum. X bir karakolun önünde indik dolmuştan. Ve ben -tamam- dedim. Artık “Karakol” benim pusulam olmuştu. Eve
gittik, daha sonra rahmetli olacak olan abim, eşi ve biyolojik anne beni
bekliyor.
Sarıldılar, öptüler ama bende yine his namına bir şey yok.
Sanki birileri bütün hislerimi almıştı. Sürekli annemle babamı arıyorum.
Müstakbel eşim olacak olan Fatih'le telefonda konuşuyorum. Onlarla yalnız
kalmamak için bahaneler buluyorum. “Benim
annem daha güzel, benim babam daha iyi!” kıyaslamaları yapar dururken, bana
aylar olmuş gibi gelen sadece iki günü geçirmişim onlarla henüz!
Ben 3. gün evimize dönmek isteğimi telefonla annem ve babama
bildirdiğimde, onlar bir haftadan önce gelmemem gerektiğini, insanlara karşı
ayıp etmemem gerektiğini falan söylediler. Ama ben babamı tekrar aradım ve
kararlı olduğumu bildirip o gün yola çıktım. Çünkü onlar annemle babam gibi
değillerdi. Onlar gibi bakmıyorlardı bana. Sevgileri bile yapmacık geliyordu
bana. Fakat yine de -iyi ki gidip
tanımışım- dedim günün sonunda…
Tanımasam belki ailemin kıymetini anlayamazdım. Eve
geldikten sonra bir süre daha telefonla vs görüşmeye devam ettik ama ben
ısınamadım ve görüşmek istemediğimi bildirdim. Onlar da bana ısınamamış olacak
ki ısrar etmediler.
Toplam 5 kardeş olduğumuzu, 3 tanesinin biyolojik ailesiyle
yaşadığını ve bir abimin de başka bir aileye evlat olarak verildiğini öğrendim.
Tabii boş durur muyum ben? Bu defa -bu
abi kim?- diye araştırmaya başladım. Meğer benim yakışıklı basketbolcu ilk aşkım abimmiş! Bir kere daha dünyam
başıma yıkılmıştı.
-Düşünebilir musunuz? Ben birine aşığım ama o benim abimmiş!
-Ya o da bana aşık olsaydı! Nasıl dünyam başıma yıkılmasın?
-Bu durumu aileler biliyor olabilir ama biz bilmiyoruz! Ve
bu nasıl normal karşılanabilirdi?
Bu arada ben oraya buraya savrulurken benim okul da yalan
oldu. Annem -gözünün üstünde kaşın var-
dese, yanlış anlar olmuştum. Huyum suyum, yüz seksen derece değişmişti! Babamla
psikolog ve psikiyatrist gezmeye başladık. Sonunda aradığımızı bulduk da. Bir
süre tedavi gördüm ama hala annemle babama çok kırgınım. Daha fazla yanımda
olmak isteyen müstakbel eşim Fatih'in de eli kolu bağlı ve o benden daha çok üzülüyor.
Radikal bir kararla -evlenelim-
dedik. 2006 Ağustos ayında aniden yüzüklerimiz takıldı ve Eylül'de de düğün
yaptık.
Nikâhta ise pat diye ‘nikah
şahidi’ krizi geldi buldu bizi bu defa! Nerede var, nerede yoksa biyolojik
dayı türemiş ve arka planda olay çıkarmış. İlle de ‘nikâh şahidi ben olacağım’ diye tutturmuş. Sanki çok gerekli ve
istemişim gibi! Sağ olsunlar, düğünümün de içine ettiler.
Ben de krizler ve dertler biter mi? Sadece biri gider,
diğeri gelir! Mahalle baskısı, gıcık akrabalar derken şimdi artık bir de nur topu gibi kaynanam olmuştu. Aferin
bana. İşte bu gereksiz zümera, hayatın çok uzun olduğunu zanneden, çokbilmiş ve
insanlara yük olmaktan başka hiçbir halta yaramayan oksijen israfı kişiler idi.
Onlardan hayatınızda ne kadar azsa, o kadar mutlu mesut olurdunuz. Ama bende
gani idi…
Eşimin ailesi ilk zamanlar ailemle ilgili sürekli -öz değil, onlar üvey- söylemlerine
girdiler ama ben her zaman olduğu gibi kendimi ve ailemi ezdirmedim onlara. Ve
herkese tek tek tepkimi koydum. Hayat beni hep haklı çıkardı ve öz olan eşimin
ailesi hiçbir zaman yanımızda olmazken, benim (sözde üvey olan) annem babam her
an yanımızdaydı!
Babamın artık bir de oğlu vardı. Maşallah çok iyi anlaşıyor
eşimle ailem. Bu durum, beni ziyadesiyle memnun ediyor elbette. Biz düzenimizi
kurana kadar maddi, manevi her anlamda babam dağ gibi arkamızdaydı. Ve ben anne
olmadan tam olarak anlayamamıştım annemin kıymetini. Demek ki bazı şeylerin
kafama dank etmesi için o evden çıkmam gerekiyormuş…
Bugüne gelirsek. Allah başımdan eksik etmesin annemle,
babamı. İki oğlum var birine babamın adını, diğerine dedemin adını verdim. Aynı
apartmanda oturuyoruz! Anneanne ve dedeleriyle birbirlerine çok bağlı olan iki
çocuğumu da annemle babam büyütüp, yetiştirdi…
Biyolojik aileyle büyüyen abim rahmetli oldu. İki ablamla
sık olmamakla beraber görüşüyoruz. Yakışıklı basketbolcu Ahmet, meğer her şeyi
en başından beri biliyormuş ama bilmemezlikten geliyormuş. Kendisi biyolojik
bağı olan kimseyle görüşmemeyi tercih etti. Canı sağ olsun.
Akrabalarımın %80'iniyle irtibatı kestim. Mesela olur
olmadık yerde, "Halam seni mama ve
hazır bezle büyüttü" diyen o baştan beri hiç sevemediğim dayıkızı kuzenimin
karın ağrısını da anlamış oldum! Rahmetli dayım onu anneme evlat olarak vermeyi
teklif etmiş. Ama annem kabul etmemiş. O kıskanç, keskin sirke küpü kuzen bana "Sen gelmesen, senin yerinde ben
olacaktım!" cümlesini bile kurabilmişti. Nasıl koparılmaz ki o bağ? O
sözü duyduktan sonra annem bile kendisini sildi.
"Dinimizde evlat
edinilen çocuğun mallardaki hakkı %30" diyen sözüm ona çok dindar,
çokbilmiş amcamın kızını da sildik. Bunların derdi mal mülkmüş meğerse! Sonuçta
annemlerin çocukları olmadığı için bir şekilde onların mirasına konmak istemişler.
Ama ben onların bütün planlarını bozduğum için hedefteki düşman oluyormuşum
onlara! Yazık küçük insanlara…
Bu gibi insanlar bize faydadan çok zarar getirdi her zaman.
Annemle babam hala fazla iyi niyetliler ama benim sezilerimi de es geçmezler.
Mesela babam bensiz kendine kıyafet bile almaz.
Babam illa her yere benle gidecek, annem desen o da aynı.
Dönem dönem çekirdek ailemle tatile gittiğimizde günde 1-2 defa aramazsak
küstükleri bile oldu. Çok seviyorum ben onları. Merkez ailem yanımda olduktan
sonra isterse herkes, tüm dünya karşımda olsun. Hayat bana vız gelir tırıs
gider...
Bir de biyolojik aileyle büyüyen ve rahmetli olan abim
eşiyle bize ziyarete gelmişti. Annemle babam da yemeğe davet ettiler. Yemeği
yerken birden biyolojik abim babama "Keşke
ben de sizin evladınız olsaydım!" dediğinde gördüm babamın ağladığını!
Canım babişkom benim. Annem zaten sulugöz. Ben nasıl vaz geçebilirim bu yüce
insanlardan. Onlar benim Annem ve Babam…
Velhasılı kelam, her şey çok güzel giderken ve hiç üzerine vazife
olmaması gerekirken, kendisi durumu görev edinmiş olan, amcanızın kayınçosunun
karısı, bütün hayatınızı alt üst etmeye çalışabilirdi. O zaman yakınınız
olduğunu zannettiğiniz ama kadının içyüzüne vakıf olunca -olmaz olaydı öyle yakın!- dediğiniz zurnanın son deliği, tiz ve acı
bir ses çıkarabiliyordu hayatınızda!
Belki o yaşananlar insanın iradesini çelikleştirip güçlü
kılıyor! Bugünden bakınca olayı öyle de yorumlayabiliyorum artık. Lakin o dönem
için bana yaşatılanlar kabus idi maalesef! Geçmez denilen her acı da bir
şekilde geçiyor. Ama delerek, ama deşerek, fakat her halükarda kanatarak...
Siz siz olun ve unutmayın dostlar! “İnsanlar siz müsaade ettiğiniz kadar, sizi etkileyebilecek pozisyon
alır hayatınızda!”…
Gözde ÖRGEL
Çok teşekkür ederim Gözde Başkanım. Hayat hikayenizi blogta bizimle paylaştığınız için. Bizler de sizin ne kadar özel bir insan olduğunuzu anlamış olduk.🙏💚
YanıtlaSil