KARDEŞ
Hucurat-10 u bir okur musunuz kardeşlerim?
Etimolojik olarak kardeş kelimesi, karındaş kelimesinden evrilmiştir. Bu anlam, yukarıdaki ayette geçen kardeşlik vurgusunun önüne geçer oldu ve sadece biyolojik kardeş(lik)le yetinir olduk. Oysa iman varsa, inanmışsak, hepimiz kardeştik. Aynı inanç ailesinin karındaşları, vahyin besleyip büyüttüğü kardeşlerdik.
Bu anlamda eşimizle, çocuğumuzla, ebeveynlerimizle de kardeştik. Hatta hiç biyolojik bağımız olmasa dahi Moneradan yolculuğun yol arkadaşları olarak da kardeştik.
Peki kardeşlik hukukumuzu yerine getirebiliyor muyuz? Derdimize dert ortağı olabiliyor muyuz? Ciddi anlamda kardeş olabiliyor muyuz? Biraz bu konular üzerinde duralım…
-İnsanlar arasında en büyük ve en çok sorun, kimler arasında yaşanıyor?
-En yakınımız ve karındaşlarımız arasında değil mi? Hele bir de miras konuları devreye girince! Öyle ki; çoluk çocuğumuz bile dargınlıkları anlayamadığı için, “Biz akraba değil miyiz?” sorusunu soruyor.
"Aman ha akrabadan uzak duracaksın ki, başın ağrımayacak! Akrabanla ye iç ama alış-veriş yapma!" sözlerini, Atalar boşuna söylememiş diye doğrulattırmak için çaba sarf ediyoruz…
Biyolojik kardeşler arasında bile kardeşlik hukukunu koruyamazken, kocaman inanç ailesinin kardeşleri olarak nasıl hukuk koruyacağız? Bölük pörçük olmuş, gruplara ayrılmış, her grup kendinde olanla övünür hale gelmiş, dinimizi oyun ve eğlenceye çevirmişiz… Bu halimizle nasıl bir birimizin derdiyle dertleneceğiz? Oysa bölünüp parçalanmak gücümüzü kırıyor ve rüzgarımızı kesiyordu. Bu bir Firavun ahlakıydı…
Şimdi verdiğim şu ayetleri sırasıyla bir okur musunuz lütfen?
-Kasas-4
-Rum-32
-En’am-159
-En’am-70
Fakat biz böyle olmayacaktık. Hucurat-10 un gereği gibi kardeşlik hukukumuzu koruyacaktık. Şucu bucu diye ayırt etmeden, etnik ve mezhep ayrılıklarına düşmeden hepimizi kardeş bilmeliydik. Cemaatleşme bizi bölüp parçalamamalıydı! Tam tersine topluca birlik olmayı, birlikten kuvvet doğurmayı hedefleyen cemaat yapılaşması bizi böldü!
Cemaat bir ferdin özelliklerini, farklılıklarını bozmadan, tek tipleştirmeden, mankurtlaştırmadan Al-i İmran-103 ekseninde topluca bütün cemiyeti bir arada tutmalıydı. Oysa cemaat küçük gruplar haline dönüştü. Gruplar, kendi hedef ve idealleri ekseninde büyümeye başladılar. Büyüdükçe kibirleri arttı ve biz bize yeteriz, bizim kimseye ihtiyacımız yok, anlayışı hakim oldu. Farklı guruplar ve yapılaşmalar bir biriyle kardeş olamadı…
Kardeşliğimiz baki, dostluğumuz kavi olsun. Çünkü biz inananlar olarak insanlığın öncü ve örnek ümmetiyiz.(Al-i İmran-110) Lütfen hakkını verme çabası içinde olalım. Allah’a emanet olun sevgili kardeşlerim…
Hayati YAMAN
Etimolojik olarak kardeş kelimesi, karındaş kelimesinden evrilmiştir. Bu anlam, yukarıdaki ayette geçen kardeşlik vurgusunun önüne geçer oldu ve sadece biyolojik kardeş(lik)le yetinir olduk. Oysa iman varsa, inanmışsak, hepimiz kardeştik. Aynı inanç ailesinin karındaşları, vahyin besleyip büyüttüğü kardeşlerdik.
Bu anlamda eşimizle, çocuğumuzla, ebeveynlerimizle de kardeştik. Hatta hiç biyolojik bağımız olmasa dahi Moneradan yolculuğun yol arkadaşları olarak da kardeştik.
Peki kardeşlik hukukumuzu yerine getirebiliyor muyuz? Derdimize dert ortağı olabiliyor muyuz? Ciddi anlamda kardeş olabiliyor muyuz? Biraz bu konular üzerinde duralım…
-İnsanlar arasında en büyük ve en çok sorun, kimler arasında yaşanıyor?
-En yakınımız ve karındaşlarımız arasında değil mi? Hele bir de miras konuları devreye girince! Öyle ki; çoluk çocuğumuz bile dargınlıkları anlayamadığı için, “Biz akraba değil miyiz?” sorusunu soruyor.
"Aman ha akrabadan uzak duracaksın ki, başın ağrımayacak! Akrabanla ye iç ama alış-veriş yapma!" sözlerini, Atalar boşuna söylememiş diye doğrulattırmak için çaba sarf ediyoruz…
Biyolojik kardeşler arasında bile kardeşlik hukukunu koruyamazken, kocaman inanç ailesinin kardeşleri olarak nasıl hukuk koruyacağız? Bölük pörçük olmuş, gruplara ayrılmış, her grup kendinde olanla övünür hale gelmiş, dinimizi oyun ve eğlenceye çevirmişiz… Bu halimizle nasıl bir birimizin derdiyle dertleneceğiz? Oysa bölünüp parçalanmak gücümüzü kırıyor ve rüzgarımızı kesiyordu. Bu bir Firavun ahlakıydı…
Şimdi verdiğim şu ayetleri sırasıyla bir okur musunuz lütfen?
-Kasas-4
-Rum-32
-En’am-159
-En’am-70
Fakat biz böyle olmayacaktık. Hucurat-10 un gereği gibi kardeşlik hukukumuzu koruyacaktık. Şucu bucu diye ayırt etmeden, etnik ve mezhep ayrılıklarına düşmeden hepimizi kardeş bilmeliydik. Cemaatleşme bizi bölüp parçalamamalıydı! Tam tersine topluca birlik olmayı, birlikten kuvvet doğurmayı hedefleyen cemaat yapılaşması bizi böldü!
Cemaat bir ferdin özelliklerini, farklılıklarını bozmadan, tek tipleştirmeden, mankurtlaştırmadan Al-i İmran-103 ekseninde topluca bütün cemiyeti bir arada tutmalıydı. Oysa cemaat küçük gruplar haline dönüştü. Gruplar, kendi hedef ve idealleri ekseninde büyümeye başladılar. Büyüdükçe kibirleri arttı ve biz bize yeteriz, bizim kimseye ihtiyacımız yok, anlayışı hakim oldu. Farklı guruplar ve yapılaşmalar bir biriyle kardeş olamadı…
Kardeşliğimiz baki, dostluğumuz kavi olsun. Çünkü biz inananlar olarak insanlığın öncü ve örnek ümmetiyiz.(Al-i İmran-110) Lütfen hakkını verme çabası içinde olalım. Allah’a emanet olun sevgili kardeşlerim…
Hayati YAMAN
Yorumlar
Yorum Gönder
Lütfen yorumlarınızı bizimle paylaşınız. Yorumlarınız bizler için çok değerli. Onaylama işlemi zaman alabilir. Hakaret içeren yorumlar onaylanmayacaktır.